Sanayi İçin İç Talep; İç Talep İçin Adil Bütçe
Bir yandan istihdamı koruyucu önlemlere yer verilirken bir yandan da, hiçbir gerçekliği olmayan sanal 2009…
Mustafa Sönmez
02.04.2010, Cuma
2009 yılının yüzde 4,7’lik küçülmesi, AKP iktidarını, yandaş medyayı ve “piyasa çevreleri”ni sevindirdi. Nasıl sevindirmesin; IMF’in öngörüsü yüzde 6,5 daralmaydı, Hükümet, Orta Vadeli Plan’a yüzde 6 yazmıştı. En son yapılan anketlerde de beklenti yüzde 5,5 dolayındaydı. Sonuç, yüzde 4,7 küçülme çıkınca bir “oh !…” çekildi.
Bu şamata, tabi ki , daha da beteri olabilirdi, için. Ama sayıların analizine geçip mercek altına almadan söyleyelim; yüzde 4,7 daralma bile vahimdir; net bir yoksullaşmadır. Yoksullaşmanın boyutlarını kişi başına geliri dolar olarak hesaplayıp ifade ettiğimizde görünen şudur: 2002 yılında 3 bin 517 dolar düzeyinde bulunan kişi başına düşen gelir, Türk Parasının büyük ölçüde değerlenmesinin de etkisiyle 2008 yılında 10 bin 436 dolara kadar yükselmişti. Ancak 2009 yılında kişi başına düşen gelir 8 bin 590 dolara kadar geriledi . Bu, 1.846 dolarlık bir yoksullaşmadır.
***
Gelelim, küçülmeyi yüzde 4,7 gösteren gelişmelere… Bu sonuçta, 2009 son çeyreğinde yattığı anlaşılıyor. Son çeyrekte büyüme yüzde 6 olarak açıklandı. Nasıl oldu da yüzde 6 büyüme oldu ? Birincisi, son çeyreğin baz etkisi ile ilgili. TÜİK, ulusal gelir rakamlarını revize ederken, 2008’in son çeyreğinin küçülmesinin yüzde 7 olduğunu bildirdi. Oysa düne kadar biz bunu yüzde 6,5 biliyorduk. Yine TÜİK, 2008 küçülmesinin yüzde 0,7 olduğunu açıkladı. Oysa, düne kadar biz bunu yüzde 0,9 biliyorduk. Bu revizyonlardan dolayı hem 2009 küçülmesi hem de son çeyreğin verisi br düzelme yaptı.
Son çeyrekte dikkat çeken bir unsur hanehalkı harcamalaı, diğeri de kamu tüketim harcamaları. Veriler gösteriyor ki, 2009 son çeyreğinde ailelerin tüketim harcamaları yüzde 4,7 büyüme göstermiş, yani harcamalar kıpırdamış.
İkincisi, AKP iktidarı, 2009’un tamamında kamu harcamalarını artırdığı için, kriz yumuşatılmış. 2009’da kamu tüketim harcamalarının yüzde 8’e yakın arttığını, dördüncü çeyrekte de yüzde 18 artış gösterdiğini görüyoruz. Mesela, maaşlar yılın tamamında yüzde 1,4 reel artış göstermiş, kamunun mal ve hizmet alımları da artmış. AKP, IMF ile bir anlaşma yapmış olsaydı, bu harcamayı yapabilir miydi acaba?
***
Son çeyrek verileri, geleceği ilişkin beklentileri de etkiliyor. AKP bakanları verdikleri demeçlerde, toparlanmaya geçişin başlangıcı olarak niteliyorlar bunu. 2009 genelinde yüzde 7 daralmış imalat sanayinin, son çeyrekte yüzde 13’e yakın büyüdüğü görülüyor. Demek ki, imalat sanayi, ister stoğa ister başka türlü, bir hareketlenme yaşamış bulunuyor. Bunun devamının gelip gelmeyeceği esas soruyu oluşturuyor. Kapasite kullanım oranıyla ilgili sayılar yüzde 68’in üstüne çıkılamadığını gösteriyor.
Gerçek bir kıpırdanma olup olmadığının ipucu, yatırım harcamalarından anlaşılabilirdi ama görünen o ki, özel sektör yatırımda henüz heyecanlı değil.
Kamu ve özel sektörün toplam yatırım harcamaları 2008 yılında bir önceki yıla göre yüzde 5 oranında azalırken, 2009 döneminde yapılan yatırımların GSYİH’ya oranı yüzde 20’nin altına indi. Özel sektör yatırımlarının GSYİH’daki payı 2008’de yüzde 20’ye yaklaşan büyüklükten yüzde 16’ya kadar düştü. 2009’un son çeyreğindeki kıpırdamanın süreceği koca bir soru işareti.
***
Unutulan bir gerçek ise şu; Yeni bir büyüme ivmesi yakalansa bile, bu büyüme, yeniden dış açık ve dolayısıyla cari açık verilerek yapılıyor. 2010’un ilk 2 ayında ihracat , 2009’un aynı dönemine göre değişmemiş; 16 milyar dolar; ama ithalat 18 milyar dolardan 23 milyar dolara çıkmış. Yani hemen ilk 2 ayda 5 milyar dolarlık bir dış açık ortaya çıkmış.
Özet; Kafa değişmediği için, eski paradigmayla ,eski ezberle devam edildiği için, her büyüme çabası, kaçınılmaz olarak cari açık duvarına çarpıp yeni bir bozgunla sonuçlanacak. Büyüme, sıtmasına tutulanların, “ Nasıl bir büyüme ?” sorusunu da sormalarını, işe yarayacaksa, bir daha hatırlatalım…