Merkez Bankası, kâh faizlerle, kâh rezervden döviz satarak direniyor ama faydasız; 1 doların 2 TL basamağına yerleşmek üzere olduğunu herkes kabul ediyor. Bu, aşırı bir fiyat artışı mı? Hayır. Herkes de biliyor ki, yıllardır enflasyonun hep altında kaldı döviz fiyatı. Bu, bilinçli bir seçimdi. Yabancı kaynağa muhtaç Türkiye ekonomisinin kaynak akışını sürekli kılması için düşük kur politikası seçilirken, içeride döviz borcu birikimi de düşük kura zorladı. Yine de Orta Vadeli Program’da örtülü olarak 2013 için ortalama 1,83 TL ortalama dolar kuru öngörülmüş iken, gerçekleşmenin 1,93 TL olma ihtimalinin kuvvet kazanması  birçok kesimi önemli ölçüde etkileyecek. 2013’ün ilk 5 ayında yani Ocak-Mayıs döneminde ortalama dolar kuru 1.80 TL’de kalmıştı. Ama sonra olanlar oldu. Sermaye kaçışı başladı. ABD’de para ikliminin değişeceğini FED ilan edince, yabancı kaynak, yüzünü ABD’ye dönüp  aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerden  çıkışa başladı ve dolar kuru ortalaması Haziran’da 1,90 TL’ye, Temmuz’da 1,93 TL’ye çıktı. 2013 için ortalama dolar kurunun 12 aylık ortalamasının da 1,93 TL’yi bulması çok muhtemel. Bu da OVP’deki 1,83 TL ortalama öngörünün yüzde 5,5 üstünde bir gerçekleşme.

Kaynak: Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müst. veri tabanları

Dolar kurunun 2 TL ve üstünde seyretmeye başlaması, birçok kesimi farklı etkileyecek. Bazı başlıklarla ilerleyelim:

Döviz Borçlusu: Kurun artışından en çok tedirginlik duyan döviz borcu olanlar. Türkiye’nin borç stokunun Ağustos sonu itibariyle 360 milyar doları bulduğu tahmin ediliyor.  Bunun üçte biri devletin, üçte ikisi özel sektörün;bankaların ve reel sektörün. Önümüzdeki 12 ayda ödemesi gelen dış borç ana para ve faiz tutarı 190 milyar dolara yakın. Borçlular için bunun TL karşılığı , her artışta önemli bir maliyet demek.

Sanayici-yatırımcı:  Mevcut üretimini ve yeni yatırımını öngörülmüş 1.83 TL dolar kuru üstünden yapan sanayici ve yatırımcı için kur artışı, maliyetlerin artması demek. Bunun için sermaye ihtiyacı ve artmış faizlerden bunun temini ek maliyet. Artan kur, üretim kapasitesini geriletebilir, yatırımları yavaşlatabilir. Bu, istihdamın daralması, işten çıkarmalar demek. Aynı zamanda iş  bekleyenler için de iyi haber değil.Yüzde 10’u bulan işsizliğin yıl sonuna kadar en az 1 puan daha artması ihtimali yüksek.

İthalatçı:2013’te 240 milyar doları bulması beklenen ithalatın TL karşılığı, 1,93 TL ortalamasıyla artar ve artış, ister istemez maliyetlere yansıtılır.Özellikle 60 milyar doları bulan ithal enerjide TL karşılıklarda  artışlar, elektrik,doğalgaz,akaryakıt zamlarını kaçınılmaz kılar, ki akaryakıta anında zamlar başladı bile. İthalattaki maliyet artışları, maliyet enflasyonu, bu da tüketici enflasyonunda sıçrama demek. Merkez Bankası’nın çift haneli enflasyonla cebelleşmek zorunda kalacağını söylemek mümkün.

İhracatçı-turizmci :İlk elde döviz kazandırıcı faaliyet olarak ihracatçı ve turizmcinin, getireceği her dolar karşılığı eline geçecek TL’nin artarak ona, bu ‘devalüasyonun” yarayacağı söylenebilir. Ama bu, eski bir ezber, özellikle ihracat ürünlerinde kullanılan yüksek ithal girdi oranı, eski ezberi bozuyor. 2013’te 150 milyar dolar olarak hedeflenen ihracat, büyük ölçüde ithalata bağımlı. İhracatçı, döviz yükselişinin tadını çıkaramıyor. Turizmci için de ithal girdi kullanımına bağlı, durum. Dışa seyahatler ise negatif etkilenir süreçten.

Finans kesimi:  Kurun önünü kesmek için artırılan faizler, bankalar için kazanç kapısını değiştirmez. Devlet kağıtlarına yatırım artan faizden dolayı banka kârını artırır. Tüketici, KOBİ kredileri azaltılır, buradan bir daralma yaşayabilir bankalar. Verilmiş kredileri geri toplamada güçlükler yaşayan banka, zor zamanlar yaşayabilir böylesi zamanlarda.

Bütçe:  Bütçe için döviz kurunda zıplama,  hem gelir hem harcama ayağını etkiler.Vergi gelirinin üçte ikisini dolaylı vergilerden sağlayan bütçe, ithalatın azalması ve fiyat artışı, gelir düşüşü ile iç tüketimin azalması halinde ÖTV, KDV gelirlerinde düşüş yaşar. Azalan istihdam da vergi düşüşü demektir. Devletin ithalatının TL karşılığı artınca harcamalarda da yeni faturaları ödemesi gerekir. Harcamalar, gelirlere göre daha dirençlidir.Sonuç, bütçe açığının artmasıdır, kaçınılmaz olarak. Bütçede sarsıntı, yabancı sermayenin iştahını kaçırır, güveni azalır. Bütçeyi denkleştirmek için yapılacak zamlar, artırılacak vergiler, kamusal varlıkların haraç mezat satışı, maaşların, sosyal hakların, sosyal harcamaların azaltılması, hak ihlalleri toplumsal tepkileri, sokağı ayağa kaldırır. Yaşanması çok muhtemel gelişmelerden biri de bu.

 

Written by Mustafa Sönmez