“Torba”da Esnek Kazıklar…
Mustafa SönmezBaşlangıçta, kamu alacaklarını yeniden yapılandırma, sermaye piyasasını yeniden düzenleme gibi özellikleri ile sermaye kesimini…
Mustafa Sönmez
RTE, dereyi görmeden paçaları sıvıyor. “Merkez”i yeni bakanlar ve kendi kafasına göre atayacağı bakan yardımcıları ile tahkim edeceğini açıklıyor. Türkiye’nin gerçekleri ise otoriterleşmeyi değil, demokratikleşmeyi, merkezden yerele demokrasiyi güçlendirmeyi gerektiriyor.
Türkiye’nin aşırı merkeziyetçi yapısının yarattığı anti-demokratiklik, kamu kaynaklarının iller, bölgeler arasında eşitsiz dağılımı, izlenen büyüme paradigmasının bölgesel uçurumu derinleştirdiği gibi gerçekler de göz önünde tutulduğunda, bir yönetsel reform kaçınılmaz. Kürt sorununa çözümü de içerecek bu reform, yetki ve sorumlulukların “merkez”den alınıp “yerel”e devrini öngörüyor.
***
Bu noktada, özerk bölgelerin nasıl tanımlanacağı önem kazanıyor. “Bölge” kadar her yere çekilip herkese göre değişebilecek kaç kavram var bilmiyorum. BDP ve Blok, demokratik özerklik modelini gündeme getirirken 25 bölgeden zaman zaman bahsediyor. Ama bugüne kadar bu bölgelerin hangi illerin kümelenmesinden oluştuğu bilinmiyor. Tahmin şudur ki, BDP, Avrupa Birliği müktesabatına uymak amacıyla 2002’de DPT ve TÜİK’in çalışmalarıyla ortaya çıkarılan 26 bölgeyi veri almaktadır. Düzey 2 olarak tanımlanan bu 26 bölge tarifinde çeşitli sorunlu yanlar vardır. Kümelenmede mantıklı, tutarlı kriterler olduğunu söylemek güçtür.
Düzey 2’deki 26 bölge bir yana bırakılarak, 81 ilin ekonomik, sosyal, kültürel özellikleri dikkate alınarak 20 alt bölge oluşturulabilir. Bu alt bölgelerin her birinde kümeye liderlik yapacak kapasitede bir il olması ve o ilin bölgenin merkezi olması gerekir.
Haliyle, Türkiye milli gelirinin neredeyse yüzde 30’unun üretildiği ve kişi başına geliri Türkiye ortalamasının yüzde 55 üstünde olan 13 Milyon nüfuslu İstanbul’u tek başına bir bölge olarak kabul etmek gerekir.
Resmi söylem, Ankara ve İzmir’i de tek başlarına bölge olarak tanımlamıştır. Kanımca, buna gerek yoktur. İzmir, Manisa ve Uşak’ı, Ankara da Kırıkkale ve Çankırı’yı çatısı altına alabilir. Güney Marmara’da Bursa’nın Yalova, Balıkesir, Çanakkale için kutup il olması, Kocaeli’nin de Sakarya, Bolu ve Düzce’ye “ağabeylik” yapması düşünülebilir. Ege’de Denizli, Aydın ve Muğla ile bir alt bölge oluştururken, Akdeniz’de Antalya, zaten Burdur ve Isparta’nın çekim merkezi durumunda. Eskişehir, bir diğer kutup il olarak düşünülebilir ve Kütahya, Bilecik ile Afyon’u kümesine alabilir. Adana-Mersin ikilisine Hatay ve Osmaniye eklenebilir. Orta Anadolu’da da Konya ile Kayseri, çevre illeri ile iki bölge merkezi olarak tanımlanabilir. Zonguldak, Samsun, Trabzon, Karadeniz’in kutup illeri olarak çevre illeri ile alt bölgeler oluşturabilirler.
Güneydoğu’nun alt bölgelerine gelince. Resmi tasnif, Diyarbakır ile Şanlıurfa’yı eşleştirmiştir. Bunun yerine Diyarbakır, Kürt nüfusun ağırlıkta olduğu Batman, Siirt, Mardin ve Şırnak’ın “kutup il”i olmalıdır. Şanlıurfa’nın ekonomisi ve sosyal yapısı Gaziantep ile bütünleşmeye daha uygundur.
Van, Kürt nüfus ağırlıklı coğrafyanın bir diğer önemli alt bölgesinin kutup ili ve Ağrı, Bitlis, Muş ve Hakkari bölgesinin merkezi olabilir. Malatya’nın öncülüğündeki bölgede de Elazığ,Tunceli, Bingöl’ün yanısıra Adıyaman yer alabilir. Kuzey Doğu’nun öteden beri merkezi Erzurum, yine Erzincan, Kars ve ondan türeyen Iğdır ile Ardahan’a ağabeylik yapabilir.
20 bölge için , seçimlerle işbaşına gelen 20 bölge meclisi, alt organlar düşünülebilir ve merkezin birçok yetkisi bu yerel meclislere kaydırılabilir.