Borçlandır, Sat: Nereye Kadar?
Mustafa Sönmez 2010’un rekor yüzde 9’luk büyümesinin 73 milyonluk Türkiye’nin iç tüketimine dayandırıldığı yeterince…
Mustafa Sönmez
2011’i geride bırakmaya hazırlanan dünya, 2012’ye, ABD’nin konut balonu krizinin kalıntıları, Avrupa’da kamu borç krizi, “yükselen ülkeler”de sıcak para dalgalanmalarının yarattığı şoklar ve dünya genelinde finansallaşmayı terbiye edememenin sıkıntıları ile girecek.
IMF, 2011’in nasıl bitebileceğine , 2012 ve sonraki yıllar neler yaşanacağına ilişkin tahminlerini, öngörülerini Eylül ayı raporunda açıklamıştı. O öngörülerin bile “iyimser” olduğu kısa sürede ortaya çıkınca, tek tek, beklentiler aşağı doğru revize edilmeye başlandı. Dünya ekonomisinin 2011’de yüzde 4 büyümeden sonra 2012’de de aynı tempoyu koruyacağını öne süren IMF’nin, 2011’in ikinci yarısında yaşananlardan sonra, Ocak 2012 sonlarında açıklayacağı “Outlook Report”unda, öngörülerini aşağı doğru değiştireceği muhakkak. ABD için beklenen 2011 performansı umulduğu gibi gerçekleşmezken , özellikle Avro alanı hayal kırıklığını artırdı
Kaynak: IMF World Economic Outlook (WEO), September 2011
2012’de gözler yine ağırlıkla Avrupa’da olacak. Bir yandan Avrupa Merkez Bankası’nın(ECB) fonlamasıyla, değerlendirme kuruluşlarının şamar oğlanına dönmüş bankalar hızla mali bünyelerini güçlendirmeye çalışacaklar. Bunun için ECB’den ilk ağızda talep 500 milyar Avroyu buldu. Bu, bilançoları sıkılaştırmak, sıkı bir rejime girmek demek. Türkiye gibi ülkeler için de fon kanallarının daralması demek.
Özellikle Güney Avrupa ülkelerinin kamu maliyelerinin ortaya çıkardığı çöküntüyü onarmak için dünyanın gözü IMF’de , IMF’nin gözü de 200 milyar Avro taahhüt etmiş Avro hükümetlerinde olacak. Şimdiye kadar ancak 150 milyar Avro taahhüt etmiş ülkelerden bu sözün yerine getirilmesini istemek, IMF’nin en acil işlerinin başında. Bu para gelecek ki, IMF de başta İtalya ve İspanya olmak üzere, kamu borç yüklerini çevirmekte zorlanan ülkelere fon aktarsın ama karşılığında malum reçetelerini yürürlüğe soksun…
***
Avro alanında 2012’de iyileşme beklentisi ABD’nin de temel beklentisi. Avrupa finansal sistemindeki sıkıntılar, ABD’deki toparlanma çabasını tersine çevirme riskine de sahip. Eylül ayındaki toplantı sonrasında FED, yeni bir parasal genişlemeye gitmeyeceğini açıklamıştı. Devamında, bu duruşun devam edeceği anlaşıldı. ABD, yüzde 10 bandından inmeyen işsizlikle 2012’de daha çok uğraşacağa, sokağı ile daha çok didişeceğe benzer.
Ya Çin? Çin’de yüzde 9’luk büyüme temposu sürecek mi? Burada da ciddi soru işaretleri oluşmaya başladı. Çin, dış talebe dönük büyürken iç talep cılız kalıyor. Çin, ihracat ve ihracata dönük yatırımlarla büyüyor. Ancak, Avrupa yeni bir küçülmeye giderken ve bu durum ABD’yi de olumsuz etkileyecekse, Çin, ihracatı nereye yapacak? İç talep ve alım gücü düşük tutulmuş bu dev ülkede, ihracat düşünce, iç pazarın hemen devreye girmesi kolay değil. Çin için ikinci endişe kaynağı inşaat balonu. Ucuz ve ehven kredilerle beslenen inşaat balonunun Çin’de olası bir patlamayla sonuçlanmasının sonuçlarını düşünmek bile istemez kimse. Ama, akacak kan da damarda durmuyor işte. Çin’in, böyle bir yere doğru gittiğine doğru çok belirti var. Sonuçta, Çin’in istemeden de olsa, büyüme temposuna gem vurmak zorunda kalması, tökezlemesi, 2012 için kaçınılmaz görünen dünya durgunluğunu biraz daha artırabilir.
Dünyanın iki büyük merkezi AB ve ABD’de yaşanması muhtemel küçülmenin Çin gibi önemli bir başka merkezi de etkisi altına almasıyla, dünyanın diğer bölgelerinin, Türkiye’nin de içinde yer aldığı “yükselen ülkeler”de daraltıcı sonuçlar yaratması da kaçınılmaz. Özellikle Avro alanındaki restorasyonun çekeceği fonlar, Türkiye gibi ülkelere fon akışını olumsuz etkileyecek. Avrupa’daki daralmanın, yine Türkiye gibi ülkelerin ihracatlarını daha çok olumsuz etkileyerek küçülmelerine neden olması kaçınılmaz.