Yabancıya 10 yılda 109 milyar $…
Türkiye kapitalizmi yıllardır dış kaynakla, yani yabancı sermaye ile büyüyor. Yabancı sermaye geldikçe ekonomi genişliyor,…
Yeni bir yıla işsiz girmek, diken üstünde, her an işsiz kalma korkusuyla güvencesiz girmek, herhalde en istenmez hallerden biri. Ama ne yazık ki dünyada ve ülkemizde milyonlar, yeni bir yıla bu ruh haliyle, bu sorunla girdi. Belki cebinde beş para olmadan, belki küçük bir kutlama yapamadan, çoluk çocuğuna bir armağan alamadan… İşsizlik ve güvencesizlik en önemli sorunlar ama AKP rejimi bu sorunlara sadece omuz silkiyor, sorunu gerçeğinden önemsiz gösteriyor. Devletin bir kurumunun sayıları ötekini yalanlıyor. İş ve İşçi Bulma Kurumu İŞKUR, eylül için kayıtlı işsiz sayısını 2 milyon 121 bin olarak bildirirken TÜİK’in işsiz olarak ilan ettiği sayı, 2 milyon 539 bin kişi. Bu durumda, İŞKUR’da kayıtlı işsizler, TÜİK’in açıkladıklarının yüzde 83.3’ü. Yani TÜİK şuna inanmamızı bekliyor: Benim istatistiklerimdeki her 100 işsizden 83’ü İŞKUR aracılığıyla iş arıyor!.. Bu saçmalık defalarca bu sütunda yazıldı, daha da yazılacak. Ama dağdan taştan, molozdan ses çıkıyor da TÜİK’ten, iktidardan bir ses, bir açıklama çıkmıyor. TÜİK’in 2.5 milyon işsizi “resmi işsiz”ler; iş aramaktan umudunu kesmişleri; iğreti işlerle geçinmeye çalışanlar “işsiz” saymıyorlar. İşveren sendikalarının çatı örgütü TİSK bile “geniş tanımlı işsizler”in sayısının 5 milyona yaklaştığını saklayamaz durumda.
***
2013’e en mağdurlar safında giren milyonlarca da güvencesiz var. İşi olan 12.5 milyon özel sektör işçisinden 3.7 milyonu güvencesiz, sigortasız, yani kaçak çalıştırılıyor. Bu, her 3 özel sektör işçisinden 1’inin kaçak, güvencesiz çalıştırılması demek. Vasıfsız emek çalıştıran sanayinin çeşitli kollarında, hastane, turizm, perakende, ulaştırma, depolama gibi hizmet sektörlerinde kaçak işçi istihdamı çok yaygın. Asgari ücretin bile altında çalışan bu güvencesizlere bir de komşu ülkelerden gelen, yüz binleri bulan kaçak, göçmen işçileri eklemek gerekiyor.
AKP rejimi, TV ekranlarındaki kamu spotlarıyla güya kaçak istihdama karşıymış, kayıtlılıktan yanaymış gibi görünüyor. Kayıtlılık, aslında işine geliyor. Çünkü, sigortalılık arttıkça, SGK’nin prim gelirleri, Maliye’nin de vergi gelirleri artıyor. Ama öte yandan sürekli gündemde tuttuğu ve gerçekleştirmek için fırsat kolladığı “esnek çalışma rejimi” ile de yeni emek saldırılarının hazırlığı içinde. Kıdem tazminatı hakkını, emeklilik kazanımlarını hedefe koyan yeni rejim, güya “sigortalılığı” garanti ediyor ama “8 saat için değil, çalıştırdığın saat kadarını öde” sistemi ile işverenlere emek maliyetini düşürme fırsatını hazırlıyor.
***
Bu sütunda 6 yazı boyunca farklı sınıfların yeni yıla nasıl girdiklerini anlatmaya çalıştım. Sermaye kesiminin finans kanadı hep tuzu kuru ve kazanan fraksiyon. Sanayi ve inşaat, yılı durgun geçirdiler ve geleceğe ilişkin doğrusu pek bir pusulaları yok, umutları içeride tüketici talebinin canlanmasında. Aslında finansı, sanayiyi, inşaatı ve öteki kesimleri birbirine karşıt, birbirinden kopuk gibi görmemek gerek. Aynı holding çatısı altında bütün bu alt kesimlerde faal grup şirketlerini görebilirsiniz. Birinden kaybetseler diğeri ile telafi edip suyun üstünde kalan da sonunda hep bunlar…
Tarım üreticileri gerçekten sahipsizler ve didinerek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ücretliler, 20 milyon nüfus ve işgücünün dörtte üçü olarak hayatın akışına müdahale edecek potansiyele sahipler ama örgütsüz, dağınık, en önemlisi bilinçten, siyasi bir önderlikten yoksunlar.
Yakın gelecekte hem dünya, hem Türkiye gündemi sakin sularda seyretmeyecek. Sisli, sürprizi, bilinmezi çok, azgın dalgalarla çalkalanan bir seferdeyiz. Bu meçhule giden gemide hangi sınıfın, nasıl dümen tutacağı bu yıl da önemli. AKP rejiminin işi hiç kolay değil. İç kavgaları büyük, ama kriz savuşturacak araç-gereci de ellerinin altında bulundurmayı ihmal etmiyor, satıp savıp bütçeyi hep hazırlıklı tutuyor, odaklandıkları hedef için her şeyi göze alıyorlar. Hilebaz, kötü ve gaddarlar. Yine de zaafları çok. Ancak rejimin zaafları, otomatikman muhalefete zafer vaat etmiyor. Bunu uman saf ve tembel az değil. İktidarın altın tepsi içinde sunulacağını bekliyorlar. Daha çok beklerler…
Emeğin ekonomik, siyasi, ideolojik örgütlülüğünü sağlamayı ön plana almayana, emek odaklı bir pusulası olmayana, yönetenlerin zaafları, tökezlemeleri, kendiliğinden bir şey getirmez. Eskinin yerine yeniyi inşa için mutlak çaba, mutlak sabır, cesaret ve kararlılık gerekiyor.