Oldukça kritik bir yılı geride bıraktı yurt ve dünya…2015’te  hem Türkiye hem de dünya, politik, ekonomik ve ideolojik düzeylerde önemli günler yaşadı, hamleleri, karşı hamleler izledi. Hem ülkemizde hem de özellikle burnumuzun dibinde Orta Doğu’da derinleşen çatışmalar, bunun sınıfsal kazanç ve kayıpları, 2016’ya taşındı. Şimdi 2016 ile birlikte geçen yıldan devralınan bilek güreşi, yeni bir zaman diliminde sürdürülecek.

2015’in dünyası…

2008-2009 küresel krizinin sadece ekonomik değil, politik ve jeopolitik altüst oluşlarını görece bir istikrarla aşamayan dünya egemenleri, kâh dünya halklarının sırtına yeniden ve yeniden basmayı deneyerek, kâh birbirlerine maliyetler yıkarak,  krizle birlikte düştükleri kör kuyudan çıkmayı 2015’te de denediler.

ABD emperyalizmi, yeni bir büyüme ivmesi yakalama umuduyla nicedir heveslendiği faizleri artırma kararını, ancak yılın sonlarına doğru uygulayabildi. Faiz artışının ilk adımı  henüz önemli altüst oluşlara yol açmadı ama bir belirsizliği giderdi; faizi artırarak, dünyanın geçici bölgelerine park etmiş dünya sermayesi, ABD’ye çağrıldı ve çağrı yeni faiz artışlarıyla sürdürülecek.

Dünya sıcak parası 2013 ortasından bu yana  ABD’ye yüzünü dönerek pozisyon almaya başlamıştı zaten  ama  faiz artışı sonrası bu adrese daha çok ilgi gösterecek ve öncelikle de riski yükselmiş park yerlerinden çekilecek. Riski artan ülkeler hem ekonomik hem politik, jeopolitik riski artan coğrafyalar ve tabii, aralarında Türkiye de var.

Kapitalizmin eşitsiz gelişim yasası 2015’te de işledi, kaç zamandır ortalama yüzde 7-9 büyüme hızları ile dünya kapitalizmini çökmekten alıkoyan Çin’de büyüme hızı düştü. Bu, aralarında  Brezilya, G.Afrika , Endonezya gibi hammadde tedarikçisi devlerin de olduğu birçok ülke için ihracatta tıkanma demekti.  Enerji fiyatlarındaki düşüşe, hammadde fiyatlarındaki düşüşler eklenince, özellikle enerji ve hammadde ihracı ile çarkları dönen ülkeler zor zamanları 2015’te daha çok yaşadılar. Bu ekonomik risk artışına politik ve jeopolitik riskler eklenince  “yükselen ülkeler”de ve petrol ihracatçılarında büyüme hızla düştü, yerel paralarını devalüe etmek zorunda kaldılar, yabancılar hızla çıkmasın diye faizlerini artırdılar. Bütün bunlar dünyanın önemli bir bölümünde ekonomik daralma demek elbette. Dünyanın öteki merkezlerinde AB’de, Japonya’da anlamlı bir büyüme ivmesi yakalanamamışken “yükselenler” ve hammadde-enerji ihracatçılarının daralmaları , 2016’ya taşınan en önemli sorunların başında geliyor.

Orta Doğu

2015’de dünya neredeyse Orta Doğu’nun etrafında döndü. Tüm egemen merkez güçler ve bölge güçleri Orta Doğu’da saflaştılar. En önemli atağı ise Suriye’nin hamisi Rusya yaptı. IŞİD’in de aralarında olduğu tüm cihatçılara karşı doğrudan savaşa giren Rusya,  bölgedeki nüfuzunu artırmaya başladığı 2015’te kazanımlarını 2016’da sürdürmeyi hedefliyor.

IŞİD’in Türkiye’deki katliamlarının ardından Paris katliamı, Fransa başta olmak üzere AB üyelerini Rusya paraleline çekti. Dolayısıyla,  Esad karşıtlığı bu bahiste gündemden gerilere atılırken sünni cephe oluşturmaktan umudunu kesmeyen Türkiye-S.Arabistan-Katar hattı bölgede nafile çabalamaktan öteye gidemediler.

İran’ın ABD ile nükleer meselelerde sulh olması, bir bölge gücü olarak 2015’i İran’ın yılı yaptı. İran, şimdi kaldırılan ambargolarla hem ekonomisini hem de Orta Doğu’daki bölgesel hegemonyasını tesiste, eli güçlenmiş ülke durumunda. Irak-Bağdat, Esad, Lübnan Hizbullah ittifakı , ABD ile sulh olmuş ve IŞİD’e karşı savaşan İran’ı “yükselen” durumuna getirdi.

Ak faşizm bu bahiste 2015’te de önemli başarısızlık hikayeleri yazdı tarihine. Bölge nüfuzunu artıran Rusya’nın uçağını düşürüp NATO’yu Sünni safta durmaya mecbur bırakma hamlesi, büyük bir fatura çıkardı rejime. Rusya’nın ekonomide başlattığı, siyasette sürdüreceği sert yaptırımlar Ak faşizme şimdiden pahalıya mal oldu bile. Sünni hattı güçlendirmek için bölgenin öteki yalnız aktörü İsrail’e uzattığı zeytin dalı ise Ak faşizmin 2015 fiyaskolarından bir diğeri .

Bu başarısızlık öykülerinin yanında, önlemeye çalıştığı Kürt koridorunun eksik Cerablus parçası ise düşmek üzere ve 2016’nın başında bu parça da bütüne  eklenince, PYD kontrollü Türkiye –Suriye sınırındaki Kürt kanton birliği,  rejimin bir başka mutsuzluk kaynağı olacak.

Ak faşizmin saldırıları

2015, 13 yıllık Ak faşizm iktidarının geriletilip  köşeye sıkıştırıldığı ama can havliyle çırpınıp yeniden saldırıya geçtiği bir yıl oldu. 7 Haziran seçimlerinde oyu yüzde 40’lara kadar gerileyen ve tek başına iktidar olma şansını ilk kez yitirerek morali çöken Ak faşizm, MHP’nin basiretsiz tutumunu fırsat bilerek seçimi yeniletti ve 1 Kasım’a giderken yarattığı kaos ve savaş ikilimi ile kitleleri ölümle korkutup sıtmaya razı etti. Kürt siyasetine azgınca saldırılar, IŞİD mamulü görünümlü Suruç ve Ankara katliamları ile Ak faşizm sonuçta istediğini aldı ve yüzde 49 oy ile yeniden tek başına iktidar olma şansını ele geçirdi.

Bu kaos ve savaş iklimi ile korkutmanın iş yaptığını gören Kaçak saray, aynı taktiği bu kez Başkanlık hedefini gerçekleştirmek için kullanıyor ve bunu 2016’da da sürdürecek. Kürt kentlerinde sürdürülen tanklı, tomalı ve onlarca gencin, çocuğun hayatına kasteden saldırılar, Batı’da da medya kuşatmasıyla üniversite ve sokak protestolarına azgınca saldırılar biçiminde koyulaştırılıyor.

Yasama ve denetim erki olarak TBMM’nin iyice işlevsizleştirileceği, yargının iyiden iyiye bağımlı, medyanın iyice tek sesli hale getirileceği, baskı gücü olarak ordu ve polisin yanında para militer güçlerin devreye alınacağı başkanlık rejimi, 2016’nın ana gündemi yapılacaktır.

Başkanlık hedefi için gerekli sandık desteğini kitlelerden almak için baskı yöntemleri kadar diğer yöntemler de kullanılacaktır. Kamu maliyesinin birkaç puan açığını artırmayı göze alarak ücret-maaş artışları, istihdam imkanları, başka bazı akçalı “rüşvetler”in zamanlaması yapılmıştır. Bu bahiste Başkanlık kilidini kolaylıkla açacak bir baskın seçimle 400 milletvekilini,  HDP’yi baraj altına iterek alma senaryosuna bile hazırlıklı olmak gerekir.

Basınçlar …

2016, Ak faşizmin  bagajdaki cesetlerle yakalanmamak için yeniden ve yeniden saldıracağı bir yıl olacaktır. Bununla birlikte rejim bir dizi basınçla baş etmek durumunda kalacaktır.

Önemli basınç odaklarından birinin Orta Doğu ile ilgili olduğundan söz edilmişti. Rusya ve bölgede Kürt yükselişi rejimi fena baskılamaktadır ve bu yeni yılda da sürecektir. Ak faşizmi sadece Orta Doğu’da değil , Kafkasya coğrafyasında da cihatçıları destekleyen bir şer odağı olarak gören Rusya’nın, BM nezdinde Türkiye’yi sarin gazı temin etme iddiasıyla suçlama ihtimali yabana atılmamalıdır. Başka Rus yaptırımlarının farklı basınçlar yaratması muhtemeldir.

Dış basınçlara AB’deki demokratik kamuoyunu da eklemek gerekirdi.Ama Merkel türü  muhafazakarların çabaları ile Suriye mültecilerini bloke etme karşılığı, bu basınç etkisizleştirilmiş görünmektedir.

Güneydoğu’da kentlerde Kürt siyaseti üstünde estirilen terörle oylarına ihtiyaç duyulan milliyetçi seçmen kitlesine gösteri yapılmakta , “Hem nalına hem mıhına”  taktiği ile HDP’ye oy vermiş Kürtler bir kıyıma uğratılmak istenmektedir. Buna rağmen, Kürt siyasetinin direnişinin 2016’da da azalmayacağını , rejim üstündeki en önemli basınç bileşenlerinden biri olacağını söylemek mümkündür.

2016’da ekonomik basınç azalmayacak, artacaktır. Yabancı yatırımcı rüzgarı ile dönen Türkiye kapitalizminin çarkları, 2015’te durmasa da yavaşlamıştır ve yabancı ilgisi, artan ülke riskleri nedeniyle yavaşlamaya  devam edecektir. Rusya’nın yeni baskıları ile Türkiye yatırımcı açısından daha da riskli görülmeye başlamıştır ve taşıdığı pozisyon açıkları sonucu derecelendirme kuruluşlarının not kırmalarına maruz kalabilir. 2015’i dolar karşısında 2.70 TL ortalama ile kapatan Türkiye kapitalizmi, 2016’da 3 TL’nin üstüne çıkmış bir dolar  fiyatı ile zorlanacaktır. Bu, birçok firma ve banka için zor zamanlar demektir. Yavaş yavaş  tensikatlar artacak ve işsizliği körükleyerek tabanda hızla büyüyebilecek bir işçi eylemliliği de yaşanabilecektir. Bu, 2016’da özenle izlenmesi ve sosyalist muhalefetin öncülük etmesi gereken önemli bir basınç unsurudur

Özne olmak

Kaybedilmiş görünen 2015 seçim muharebesine rağmen mücadele parlamentonun yanında sokakta ve hayatın tüm alanlarında sürdürülmek durumundadır. Kürtlerin direnişleri, diğer rejim muhalifi CHP’nin ve sosyalist solun potansiyeli ile aynı potada buluşturulabilmelidir.

Sosyalistlerin işyerlerinde, üniversitelerde, hayatın her alanındaki direnişlere  öncülük etmenin yanı sıra Kürt direnişine omuz vermek ve birlikte anti-faşist bir mücadeleyi örgütlemek konusunda bir “özne” durumuna gelmesi, potansiyelleri fiili bir güce dönüştürmesi, 2016’nın en kaçınılmaz görevi haline gelmektedir.  Türkiye sosyalistleri bu özne olma  misyonunu gerçekleştirebildikleri ölçüde anti-faşist mücadelede ana aktör olmayı da başaracaklardır ve hem Kürtlerin özgürlük mücadelesinin hedeflerine ulaşması hem de bununla birlikte Türkiye’nin tüm demokrasi ve sosyalizm hedeflerinin hayata geçirilmesinde insiyatif alacaklardır.

Bu, zor ama imkansız değildir, hiç kimsenin de kaçamayacağı bir sorumluluktur.

Written by Mustafa Sönmez