Kâr yerine, kamu çıkarı…
Sayıları önünüze koyduğunuzda, “Değer mi kardeşim?” diye söylenmekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi…Değer mi 3 milyar…
Çoğu enerji , ulaştırma, liman olmak üzere kamu altyapı yatırımlarını devletin bizzat kendisinin yatırımcı şapkası ile yapması yerine yerli-yabancı konsorsiyumlara belli bir anlaşma çerçevesinde yaptırmasına dayanan Kamu- Özel Ortaklığı projeleri, Kalkınma Bakanlığı verilerine göre 167’ye, proje tutarı da 88 milyar dolara çıktı. Ama bunlar 2013 sonu verileri. 2014’tekiler ile birlikte 90 milyarlık bir proje stokundan söz edebiliriz.
Dünya Bankası’nın özellikle teşvik ettiği bu Kamu-Özel Ortaklığı(PPP) modeli ile birçok ülkede çok sayıda proje gerçekleştirildi ve sürüyor. KÖİ adlı sistem, özünde imtiyaz anlaşmaları ve devletten 3 temel destek isteniyor; 1-Kamu arsası sağlaması kıyı, orman su kaynağı gibi kamu varlıklarını tahsis etmesi 2-Üretilen enerjiyi öteki hizmetleri 25-30 yıl boyunca satın almayı garanti etmesi 3- Projelerin yapımı için gerektiğinde uluslararası bankalara garantör olması, birlikte borçlanması…
PPP Modası
Türkiye’de PPP, 1980’lerin başında, kamu dışındaki kuruluşların elektrik üretimi gerçekleştirmesini sağlayan 3096 sayılı kanuna kadar uzanıyor. Kalkınma Bakanlığı’na göre, yap-işlet-devret modeline imkân tanıyan 1994 tarihli 3996 sayılı kanundan beri, 2013 sonu itibariyle başta enerji ve ulaştırma sektörlerinde farklı modeller uygulanarak sözleşme büyüklüğü 88 milyar dolara ulaşan 167 adet proje var.
Diğer benzer ülkelerde bu tür projelerin büyüklüğü ne kadar? Dünya Bankası verilerine göre, Brezilya’nın bu kapsamda 402 milyar dolar ile başı çektiği, Hindistan’ın 306 milyar dolarlık kontrat yaptığı, Rusya’nın 127, Çin’in 119, Meksika’nın 115, Arjantin’in 91 milyar dolarlık PPP proje demetine sahip oldukları anlaşılıyor. Türkiye, ilk 10 ülke arasında henüz 7’nci sırada görünüyor.
AKP sevdi
Türkiye’nin 88 milyar dolarlık projelerinin 9 milyar dolarlık kısmı, AKP döneminden önce, 79 milyar dolarlık kısmı da AKP iktidarında projelendirildi. Bunlardan özellikle 46 milyar dolarlık kısmı 2010-2013 dönemine ait. Kuzey İstanbul’un canına okumayı düşünen “mega projeler” bu kapsamda.
Yeni bir gelişme olarak, 2013 Mart ayında yürürlüğe giren bir kanunla, PPP modeli ile sağlık tesislerinin arttırılması hedeflendi. 2007 yılında Sağlık Bakanlığı nezdinde kurulan ‘Kamu Özel Ortaklığı Dairesi’ , PPP modelinin sistematik bir örgütlenme olarak faaliyetlerini sürdürmesi anlamındaki en önemli adımlardan biri. Bu yapıda birçok ilde yeni sağlık tesislerinin kurulmasıyla ilgili girişimler başlatıldı. İçdaş, Türkerler, Şentürkler, Sıla,YDA,Medikal Park… Bu şirketleri hep TOKİ ihalelerinde görüyorduk, sağlık kampüsü imtiyazlarında da önümüze çıktı. Tezgah aynı. Bir de yabancı ortaklar var çoğunda. Onlar hem projeden paylarını alıyorlar hem de dışarıdan para bulmaya yardımcı oluyorlar. Devlet, yatırımcı olarak güya para ayırmıyor, hatta dışarıdan borçlanmıyor ama onun yerine özel sektör borçlanıyor ve bu projeler hızla Türkiye’nin dış borç stokunu katlıyor. 390 milyar dolara ulaşan dış borç stokunun üçte ikisi özel sektörün ve bu borçlar, bu tür imtiyazlı projelerle de çoğalıyor.
Hazine Garantörlüğü
PPP modelinin “Hazine Garantili kredi” kısmı ile ilgili olarak geçtiğimiz ay Bakanlar Kurulu’nun Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararı gündemi işgal etmişti. Hazine Müsteşarlığı, asgari yatırım tutarı 1 milyar TL olan yap-işlet-devret projeleri ile Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlıkları tarafından gerçekleştirilen asgari yatırım tutarı 500 milyon TL olan yap-kirala-devret projelerinde, borç üstlenim taahhüdü verebilecek.
Söz konusu karar , yürütülen ve yatırım portresi milyarlarca dolara ulaşan başta 3. havalimanı, 3. köprü, Gebze-İzmit Otoyol projesi ve Kanal İstanbul olmak üzere RTE’nin “mega projeler” olarak tanımladığı projeleri kapsamayacak denildi. Ama ne zaman ne yapılacağı, şartlara bağlı. Çünkü mevzuat her yere çekilebilecek kadar esnek.
Kolaylıklar…
Hazine garantisinin toplam üst limiti 3 milyar dolar olacak. Ancak şu ana kadar ilana çıkmış projelerin bu sınırdan muaf tutulacağı belirtildi. Bu da projelerin finansman sıkıntısı yaşaması halinde, Hazine’nin devreye gireceği anlamına geliyor.
Projeleri için finans desteği isteyen kamu kurumları, Hazine’ye yazılı başvuracak ve bu talep, finans talep eden bakanın teklifi ile Bakanlar Kurulu’na sunulacak. Bakanlar Kurulu, Hazine’nin kararına göre onay verirse, ilgili borç üstlenim anlaşması imzalanacak. Ancak, imzalanan borç üstlenim anlaşmaları Resmi Gazete’de yayınlanmayacak. Kamuoyu hangi projelere Hazine garantisi sağlanacağını öğrenemeyecek.
Uygulama kapsamında yurtdışından temin edilen krediler de olacak. Hazine’den borç üstlenimi istenilmesi halinde, ilgili kreditör tarafından ödenmesi gereken tutar müsteşarlığa bildirilecek. Hazine de bu tutar üzerinden ‘devlet dış borç kaydı’ oluşturacak.
PPP’lerle ilgili en önemli sorun şeffaf olmamaları. AKP’nin nesi şeffaf ki bunlar olsun denilecektir ki, doğrudur. Kalkınma Bakanlığı koordinasyon sağlamış gibi ama verdiği bilgiler ceviz kabuğunu doldurmaz. 90-100 milyar dolarlık projeler alabildiğine şeffaflık ister, biz de açıklık ve daha fazla bilgi istiyoruz, ilgili Bakanlıktan…