Demokratikleşmenin yolu, yerelleşmeden geçiyor
AKP rejimi kaç aydır Kürt hareketini oyaladı, demokratikleşme adına pek bir adım atmadı. Şimdi de…
Ergenekon isimli vodvilin son sahnesinde kesilen cezalara kim, neden şaşırdı, anlamadım. İnsan üstü bir gayretle ,dar ama fedakâr bir kadro ile solda çakı gibi muhalif bir gazete yaratan ve hergün onu biraz daha ileriye taşıyan bir gazetecinin, Merdan Yanardağ’ın Ergenekon üstünden defterinin dürülmesine de şaşırmayın. Hep fırsat, açık kollarlar.Buldukları anda da kaçırmazlar. Merdan’a da aynı şeyi yaptılar. Tutuklamaya gerek görmemişken 12 yıllık cezayı fırsat bu fırsat kesiverdiler. Maksat belli; Ergenekon bahanesiyle Yurt muhalefetine gözdağı vermek, çelmelemek…Ama boş!..Böylesi süfli oyunlar, bugüne kadar ne tuttu, ne tutacak…Şişeden çıkan cinlerle bu ateş daha da büyüyecek.
SENARYO VE DIŞ DESTEK
Ergenekon, bir senaryoydu. Balyoz da öyle. Kürt muhalefeti için uydurulan KCK operasyonları da…Balyoz’un finali, Ergenekon’dan farklı olmayacak. Çünkü, bunlar, cezası baştan, siyaseten kesilmiş, üstüne hukuk kostümü giydirilmiş planlı operasyonlar. Hem içeriden hem dışarıdan payandalar bulunarak oyun oynanmış, amaç hasıl olmuştur. Askeri vesayeti temizledik diyenler kendi vesayetlerini bir güzel inşa etmişlerdir. Bunu yaparken “yetmez ama evet” diyenler şimdi pek mahçup, pek pişman görüntüdeler ama geçmiş ola!.. Bunlar yapılırken, AKP rejimini Orta Doğu’nun “ılımlı İslam modeli” olarak destekleyen, içeride olanları da “sivilleşme” olarak onaylayan Batı dünyası da hayal kırıklığı yaşıyor ama olanlar olmuştur artık.
Şimdi olanlara ne diyor ABD? “İstanbul’daki özel mahkeme tarafından açıklanan karar ve cezaların sertliğiyle ilgili medya haberlerini takip ediyoruz” Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf böyle demiş ve devam etmiş: “Çok sayıda Türk vatandaşı, dava sürecinin uzunluğu ve şeffaflık eksikliği ile mahkeme kararı ve cezaların verilme şekli bağlamında ciddi kaygılar dile getiriyor”
Avrupa Birliği Komisyonu’ndan yapılan açıklamada ise şöyle deniliyor; “Ergenekon Davası dahil, tüm gelişmeleri yakından izliyoruz. Aday ülke olarak Türkiye’de yargı sürecinin işleyişinin Avrupa standartlarına uygun olup olmadığı konusuna odaklanmaktayız. Bu kapsamda AB Komisyonu birçok fırsatta savunma hakkı, uzun tutukluluk süreleri ve aşırı uzun ve çok genel iddianamelerle ilgili endişelerini dile getirdi. Türkiye’nin, AB standartlarına uyum sağlamak ve yargıya güveni artırmak için savunma hakkının uygun kullanımını güvence altına alması gerekmektedir. Adil, bağımsız ve hesap verebilir yargı sistemi, olgun ve işleyen bir demokrasinin temel dayanağıdır”…
Bunlar, yerinde, ama gecikmiş uyarılar. Ilımlı İslam diye üstüne gidilmeyen, içerideki her hukuksuzluğu görmezlikten gelinen AKP rejiminin gerçek yüzü fark edildikten sonra yapılan geç yorumlar… Orta Doğu’da, Suriye, Irak meselelerinde “Yeni Osmanlıcılık, bölgesel güç” serüvenleriyle Batı’yı ürküten, Gezi direnişindeki polis şiddeti, medya faşizmiyle tüm dünyaya gerçek yüzünü gösteren bir diktatörlüğü, Batı yeni fark etti!.. Önceleri askeri vesayetin tasfiyesi olarak gördüğü şeye, şimdi yargı faciası yorumu yapabiliyor…
AYAK DİRETME
AKP, Ergenekon türü politik operasyonları, ne içeride ne dışarıda savunabilecek durumda. Fehmi Koru bile “Davanın ‘siyasi’ olduğu bir gerçek” derken AKP’li bakanların, “Bu, yargının tasarrufu, saygı gösterilmeli” demeleri çok komik kaçmaktadır. Rejimin özellikle dış payandaları hızla zayıflamakta, koruma zırhı delinmektedir. AKP rejimi, RTE de bunu görmekte ve bunu fark ettikçe saldırganlaşmaktadır. Ergenekon bahanesiyle Yurt’a, Merdan Yanardağ’a ceza kesilmesi, esasında bundandır. Gezi direnişçilerine her fırsatta saldırmaları, mahkemeleri Ergenekon türü yeni bir “torba” yaratmak için yönlendirmeye kalkmaları bundandır.
Açık olan gerçek şudur: Bu rejimin dış halesi dağılmakta, özellikle RTE’li yapıya dış destek erimekte, deyim yerindeyse dışarıdan fişi çekilmektedir. Ama dışarının desteğinin azalması rejimin pes edeceği anlamına gelmez. RTE ve çevresinin geleceği büyük ölçüde batı egemenlerine bağımlıdır. Ekonomik olarak büyük bağımlılık, başlı başına belirleyici bir unsurdur. Bunun etkileri, AKP- Cemaat koalisyonuna yansımakta, iki kesim arasında sık sık alevlenen çatışmalar yaşanmaktadır. Cemaat, Zaman ve çevresi, iktidarı kendileriyle paylaşmaktan imtina eden RTE-MİT çevresine daha çok saldırmakta, dışarıya da üstüne oynanacak bir bileşen adayı oldukları sinyalini göndermekteler. Rejimin iç çatışmaları, işler kötüleştikçe daha da artacaktır. Özellikle ekonomide yaşanacak daralma, firmaları bekleyen zor iklim, önümüzdeki aylarda daha fazla hissedilecek, AKP’nin kendi tabanında esnafından işadamına kadar homurtular yükselecektir.
ÜÇ MUHALEFET ODAĞI
Daralan ekonomi, özellikle işyerlerinde, okullarda, statlarda hayatın her yanında, rejime dönük protesto, yürüyüş , gösterileri artıracaktır. Bu hak kullanıldıkça rejimin saldırganlığı, hırçınlığı artacak, yerel seçimler yaklaştıkça oyun içinde oyun denemeye kalkacaklardır.
Rejimin artık en büyük korkusu “sokak muhalefetidir”. Kürt muhalefetinin, sokak muhalefeti ile buluşması, hele ki, CHP’nin iki muhalefet ile barışık ve müttefik olması en büyük kâbusudur. AKP rejiminin bundan sonraki oyunları, üç muhalefet odağının yan yana gelişlerini engellemek, Cemaat ile çatışmalarını da uzlaşmalarla yatıştırmaya dönük olacaktır. Ancak bütün bunlar için elindeki cephane her geçen gün azalmakta, manevra alanı daralmakta, kaçınılmaz sonu ise hızlanmaktadır.