Mustafa Sönmez

Herkes, itici kimlik “Merkozy”nin, para vermek yerine akıl vermesinden, oyalamasından ve samimiyetsiz ajandalarından sıkıldı. 9 Aralık zirvesinden dişe dokunur bir şey çıkmayacağı belli.  Güneyde, Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve kuzeyde İrlanda, büyük bütçe açıkları ve kamu borç yükü ile baş etmeye çalışırken Avro iklimi ile büyüyemiyor, borçlarını çevirmeye çalışırken ödedikleri yüksek faizler nedeniyle sürekli kan kaybediyorlar. Bu ülkelerin borçlarının önemli bir kısmının silinmesi, kalanının uzun vadeye yayılması bir ihtiyaç. Dahası, yeni bir büyüme ivmesi kazanmaları için de , belki, Avro’dan çıkıp ulusal paralarına dönmeleri ve paralarını devalüe ederek yeniden rekabet gücü kazanıp büyümeleri, istihdam yaratmaları gerek. Bütün bunlar, AB paradigmasının dışına çıkmak demek, haliyle…9 Aralık zirvesine öncülük eden Almanya ve Fransa , ceplerinden para çıkmasına yanaşmıyorlar.  İşin özü de bu.  Alman seçmeni, sıkıntıdaki ülkelerin  kurtarılması için vergilerinin harcanmasını istemiyor. Sarkozy’nin Merkel’den rol çalmak dışında, bir numarası olmadığı zaten biliniyor. Zirve tamamlandıktan sonra,  perçem düşer kel görünür. Bekleyelim.

***

AB’nin geleceği, Avro’nun dağılması konuşulurken işsizlik, Avrupa’nın en yakıcı gerçeği olarak büyüyor. Resmi işsizliği yüzde 10’a yaklaşmış AB(27)’de, gerçek işsizliğin panoraması da çıkartıldı ve görüldü ki, işsizlik sorunu göründüğünden çok daha büyük. Kısa adı ILO olan Uluslararası Çalışma Örgütü, üye ülkelere, “açık(resmi) işsizliği” ifade etmelerinin yanında, “esnek istihdam”, işgücü dışında görünen ama iş aramadığı için “ümidi kırılmış” işsizleri ayrı kategorilerde göstermelerini istiyor.

 Resmi işsizlik AB’de yüzde 10 dolayında, Türkiye’de 2009 krizinde yüzde 14’lere kadar çıkmıştı , şimdilerde yüzde 10-11 arasında. AB’nin istatistik kurumu  Eurostat,  ilk kez, “resmi işsizlik” verisini genişleterek esnek istihdam ve ümidi kırıkları dikkate alarak yeni bir işsizlik verisine ulaştı. Varılan sonuç, AB’de resmi  işsizliğin yüzde 10, ama gerçek  işsizliğin  yüzde 17-18’e yaklaştığı biçiminde. Türkiye’de de Hanehalkı İşgücü veri tabanında bu ham bilgileri bulmak mümkün. Ancak, TÜİK, resmi işsizliğin dışında, geniş anlamda, gerçek işsizliği tanımlamaya dönük bir çaba içinde olmadı hiç. Bunu, zaman zaman sendikalar, sosyal bilimciler yapıyorlar ve yüzde 20 dolayında bir gerçek işsizlikten söz etmek mümkün.

Kaynak:Eurostate, Issue number 56/2011’den hesaplandı

Eurostat’ın  bulgularına göre, 2010’da 377 milyon çalışabilir  nüfusa (15-74 yaş) sahip AB’de , işgücü pazarına nüfusun yüzde 63,4’ü çıkıyor (Türkiye’de yüzde 49). İşi olan , yani istihdam edilenler 216 milyon ama bunların yüzde 41,5’unun part-time çalışanlar olduğu ifade ediliyor. AB’de part-time işi olanların üçte ikisi de kadınlardan oluşuyor. Part-time çalışanlardan 8,5 milyonu, daha uzun süreli işe ve ücrete ihtiyaçları olduklarını ifade etmişler. Eurostat, bu iğreti, kırılgan çalışanların, işsiz sayılması gerektiğini belirtiyor ve bunlar , resmi işsizlere eklenince işsiz sayısı 31,5 milyona , Avrupa’nın işsizliği de yüzde 13’e çıkıyor.

 Bir de çalışmak isteyen ama resmi işsizlerin içinde görünmeyenler var. Bizde bunlara ümidi kırılmışlar  vs. da deniliyor. AB’de bu durumdaki nüfus  10,5 milyon. Bunlar da resmi işsizlere ve iğreti işi olanlara katılınca, işsizlik oranı yüzde 18’e yaklaşırken, geniş anlamda işsiz sayısı 42 milyon gibi dudak uçuklatıcı boyuta ulaşıyor. Gerçek işsizlik, İspanya’da yüzde 30’u aşarken İtalya’da yüzde 22’ye ulaşıyor. Türkiye’nin 2010 gerçek işsizliği ise yaklaşık yüzde 20 olarak hesaplanmış bulunuyor.

Written by Mustafa Sönmez