Seçmenin ekonomik güveni diplerde (Al-Monitor, Mayıs 31, 2019)
Türkiye’nin gündeminde İstanbul yerel seçimi ile ekonomik kriz neredeyse eşit ağırlıkta, ilk sıralardan inmiyor. Yenilenecek…
ABD, güçlü bir büyüme ivmesi yakalamada zorlanıyor. Faiz artırma Eylül’de bile olamayabilir görüşü var. Yerel paralar ve TL, bu belirsizlikten olumsuz etkileniyor.
Dünyanın varsa yoksa iki gündem maddesi var. Birincisi Fed’in faiz kararı, öteki Yunanistan’ın istikbali. Bunlar, dünyanın gelirinin yarısını üreten iki büyük bloktaki, ABD ve Avro alanındaki büyümeyi etkileyecek gündem maddeleri. ABD, 2008’de yüzde 0,3 ve 2009’da da yüzde 2,8 oranında üst üste küçüldükten sonra yeni bir büyüme ivmesi yakalamanın peşinde. Avro alanı global krizi esas 2009’da dehşetli bir küçülme ile yüzde 4,5 daralma ile yaşadı. Avro alanı da, o zamandan beri bir büyüme ivmesi yakalama, doğrulma derdinde. Ama çok parçalı yapısı nedeniyle süreci ABD’den daha sancılı yaşıyor. Avro alanını merkezi Almanya ve yanındaki birkaç ülke daha krizden en az zayiatla kurtulup büyüme tempolarını artırırken Akdeniz’in çevreleri hala kemer sıkmanın sıkıntılarını hem ekonomik hem siyasi olarak yaşıyorlar.
Avro alanı, göz ucuyla ABD’nin daha erken toparlanmasını bekliyor ki, kendisi de bu büyümenin rüzgarından nasiplenip doğrulabilsin. Ama, her şey istedikleri gibi gitmiyor. ABD, her gösterge kırıntısından bir iyileşme gözleyip faiz artırma karırını bir an önce verme, Haziran, olmadı Eylül diye dünyayı beklemeye sokarken, bu gidişle “Eylül’de bile olmaz” diyenler de artmaya başladı.
Kaynak: IMF veritabanı, (2015, Hedef)
Büyüme takati…
Arkadaşım Ahmet Tonak, sendika.org’da yayımlanan “Büyümenin Pornografisi” yazısında, Financial Times’ta yer alan bir HSBC araştırmasının verilerini tartışıyor. Araştırma, 1980’den bu yana büyüme hızlarının en düşük olduğu yılları tespit ediyor önce. Bunlar, 1982, 1991, 2001 ve 2008 yılları. sonra da, bu en düşük yıllar da dahil olmak üzere 7 yılın büyüme oranı ortalamalarını alarak bir karşılaştırma yapılmış. Bu karşılaştırmadan umulan da, ekonomi dibe vurduktan sonra başlaması beklenen toparlanmanın “gücü” (ya da kapasitesi). 1982-1988 dönemi büyüme kapasitesi yüzde 3,6 iken sonraki yıllarda hep düşüyor ve 2008-2014 döneminde yüzde 1,1’e kadar geriliyor. Ahmet de bu bulguları test etmiş ve bulguları yazışarak değerlendirdik.
Diyor ki Tonak, “Benim yazıda esas vurgulamak istediğim şey , FED’in büyüme hızlarındaki beklentisinin tutmaması ihtimali, dolayısıyla Eylül’de bile faiz artışına gidememeyi ima etmeleri”…
Boratav…
Pirimiz Korkut Boratav hoca ile de yazıştım. O da HSBC araştırmasını analiz etti ve şöyle diyor; “Bu veriler ABD’de potansiyel büyüme hızının giderek düştüğünü, yani “secular stagnation” tezinin geçerli olduğunu ortaya koyuyor. Durgunlaşma, bölüşümü bozarak gerçekleşirse, ABD’yi toplumsal gerilimler bekliyor demektir.”
ABD’deki büyüme takatsizliği, kemik erimesinden mütevellit zaaf, küresel sermaye hareketlerinde oynaklığa ve aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerde önemli ekonomik ve siyasi dalgalanmalara da yol açıyor. Şöyle diyor Korkut Hoca, “ İyice durgunlaşan ABD’de dahi iştahı tükenmeyen, serseri mayın gibi sağa sola saldıran finans kapital bizleri çalkantılara mahkum kılıyor. Kısacası, dıştan gelen parayla günü idare etmek devri geçti; özellikle de Türkiye gibiler için.”
Dolar/TL…
ABD’deki büyüyememe sancısı, faiz artırma kararının belirsizlik göstermesi , yerel paralar üstünde spekülatif hareketleri de kamçılamış durumda. TL, son 1 yılda yüzde 20’nin üzerinde değer kaybetti. Kuşkusuz, sadece ABD’nin halleri değil yerel paraları dalgalandıran, her ülkenin öteki riskleri de etkili. Rusya’nın rublesinin başına gelenlerde politik ve jeopolitik risklerdeki tırmanmayı biliyoruz. Aynı şey TL için de geçerli. TL’nin dolar karşısında hızlı değer kaybında, ekonomik kırılganlık, yabancı fonların çıkışı, bunda da ABD faktörü kadar, içerideki hukuksuzluğun tavan yapması, seçim gündemi ve AKP’nin inişe geçerek bir koalisyon döneminin açılma ihtimalinin güçlenmesi de var.