Çin, sıcak para akışını nasıl etkileyecek?
Aralarında Türkiye’nin de yer aldığı “Yükselen’ ülkelerin kaderinde kısa vadeli spekülatif sermayenin tercihlerinin önemli bir…
Geçen Cuma CHP Başkanvekillerinden Prof. Sencer Ayata’dan bir toplantı daveti aldım. Seçim güvenliği konusundaki hazırlıklar ile CHP Araştırma Bilim ve Yönetim Platformu’nun hazırladığı “AKP İktidarı ve Rejimin Otoriterleşmesi” başlıklı kitap tanıtılacaktı. Medyadan davetli 20 dolayında arkadaşın katıldığı toplantıda il Başkanı Murat Karayalçın AKP’nin seçimlerdeki hile-hurdalarına karşı aldıkları önlemlerden söz etti. Sencer Hoca da hazırlanan kitapla ilgili bir sunum yaptı.
Daha önce Gezi direnişi üstüne bir çalışmanın, aynı kuruldan üretilmesine önayak olan Ayata, bu çalışma ile de CHP adına önemli bir işe katkıda bulunmuş.
Aldanma ve aymazlık
Ayata, “Entelektüel ve akademik dünyanın önemli bir bölümü, uzun süre AKP’yi eleştirmedi. Akademik dünya bu otoriterlik konusunda geç uyandı. Aksine, AKP’yi demokratikleşmenin motoru olarak gördü” diye söze başlarken “liberal ihanet”e parmak basmakta çok haklıydı. Ağırlıkla Taraf, Radikal gibi gazetelerin etrafında kümelenen “Yetmez ama evetçi” güruhtan söz ediyoruz elbette. Toplantıda onların ateşli sözcülüğünü de yapan Cumhuriyet’ten Aydın Engin de vardı.Yüzü kızardı mı, fark edemedim.
AKP’nin geride bırakılan 12 yılda yasama ve yargıyı nasıl yürütmeye tabi kıldığına ve tek elde topladığına parmak basıyor çalışma. “Millet iradesi lider iradesine terk edildi, milletvekilleri liderin memuru oldu. Millet iradesini öne süren bir iktidar, sonuçta bunu Meclis’teki çoğunluğuna dayandırıyor. Ancak bu çoğunluğa hakim olan yürütme, TBMM’yi adeta bir yasama bakanlığına dönüştürdü. Bugün Türkiye’de bir yürütme hakimiyeti yaşanıyor” diye özetleniyor yasama erkinin durumu. Sencer Ayata buna örnek olarak birbiriyle ilgisiz çok sayıda konunun tek bir kanuna doldurulduğu “torba kanunları” örnek olarak veriyor.
Otoriterleşme
TBMM’nin denetim yetkisinin yok edildiğine vurgu yapıyor çalışma ve bu duruma çarpıcı örnek olarak da , parlamento adına denetim yapan Sayıştay’ın raporlarının TBMM’ye gelmemesi hatırlatılıyor.
Otoriterleşmeye ilişkin şu vurgular dikkat çekici;
Milletvekilleri liderin memuru olmuş durumda. Meclis bir kliğin, o klik de liderin elinde. Millet iradesi, lider iradesine terk edilmiş durumda.
Kanunlar ve anayasa uygulanmıyor. Yönetenler, yargı denetiminin dışına çıkarıldı.
AK faşizmin, Gülen cemaati ile birlikte inşa ettikleri bu rejimin önemli operasyonlarının en önemli alanı yargı . Çalışmada, yargının, muhalefeti korkutan, iktidarı aklayan bir işleve büründüğü vurgulanıyor.
“Hukuk araçsallaştırıldı. Hak ve hukuk yurttaşların bir bölümü için var. Rejimin yakınlarına uygulanan hukukla rejime yakın olmayanlara uygulanan hukuk farklılaştı” diye özetliyor Sencer Hoca durumu ve hepimizin paylaşacağı şu gerçeklerin altını çiziyor;
Kısıtlanan özgürlükler ve ihlal edilen insan hakları eşliğinde kamu görevlilerine cezasızlık kültürü yerleşti. Kurumsallaşmış bir cezasızlık politikası var. Adil yargılanma ile toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarında önemli ihlaller, itip kakmalar yaşanıyor. Örgütlere yaklaşımda da çifte standartlar var. Devletin örneğin TMMOB ile TÜRGEV’e yaklaşımları taban tabana zıt. Bürokrasi bu ayrımcı uygulamaları yapıyor. Devlet-hükümet ayrımı yok edildi. Medya ve internet üzerinde büyük baskı var. Seçimler ve siyasi rekabet, tamamen eşitsiz bir alan haline getirildi…
Sermaye birikimi
Hazırlanan kitapta, AKP rejiminin sadece “siyasal otoriterleşme” olarak ele alınmasının eksik olacağı, otoriterleşmenin çok önemli ekonomik ve uluslararası ilişkiler düzeyinde boyutlarının olduğu da vurgulanıyor.
“Tek bir mekanizma, bir düzen, bir sistem, hatta bir rejim kuruldu” deniliyor ve şöyle devam ediliyor; “Yandaş sermaye kamu kaynaklarıyla güçlendirilmeye çalışılırken, diğer sermaye cezalandırılıyor, TÜİK verileri manipüle ediliyor. Kamunun kurumsal ve ekonomik varlıkları hükümet tarafından kollanan zümrenin zenginleştirilmesinde kullanılıyor. İnşaat sektörü ve TOKİ bu düzene ilişkin önemli örnekler. Temel konu, yolsuzluk. Ekonomi ve siyasetin temel amacı yolsuzluk denetimini devre dışı bırakma.”
Çöküyor
Rejimin örgüsünün sistemli bir biçimde tasvir edildiği çalışmaya ilişkin söz alıyorum ve Ak faşizmin 2013 ortasından, özellikle Gezi direnişiyle birlikte çöküşe geçtiğini, Gülen Cemaati ile ittifakının da sert bir çatışmayla parçalandığını, diğer iç ve dış payandalarının da çöküşü ile sonunun hızlandığını hatırlatıyorum. Çöküş ile birlikte Anayasa ihlallerinin iyice arttığını ve bunun hesabının ivedilikle sorulacağının topluma daha güçlü taahhüdünün gerektiğini vurguluyorum.
Hem Sencer Ayata hem de Murat Karayalçın, bu saptamalara katılıyorlar, Ayata, özellikle Gezi’nin Ak faşizmin geriletilmesindeki tartışılmaz önemine parmak basıyor ve Gezi ile birlikte Türkiye’de yeni bir siyasi kültürün de boy attığını teslim ediyor.
“AKP İktidarı ve Rejimin Otoriterleşmesi” başlıklı çalışma, CHP’nin ürettiği en önemli “proje” bana göre. “Merkez projesi”nden çok, çok daha önemli. Çünkü demokratik hak ve özgürlüklerin başına ne geldiğini, toplumun nasıl merdivensiz kuyulara atıldığını görüp anlamadan, ona karşı mücadele etmeden, özgür bir dünyayı kurmak, iş-aş sorunlarının çözümüne geçmek olanaksız.
Kitabın internet ortamında, pdf halinin CHP sitesinde olmasını beklerdim, yok!..
Umarım geciktirmezler ve herkes erişebilir.