Ekonomide fırtına dindi mi, viraj alındı mı? (4 Ocak, 2021)
Kasım ayı başında gerçekleşen Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Bakanı değişikliklerinden sonra dışarıya verdiği "ekonomik…
Mustafa Sönmez
12 Haziran seçimlerinin sonuçları ile ilgili olarak AKP’nin birinci parti olarak çıkamayacağı konusunda bugüne kadar bir iddia duymadım. 2007 genel seçimlerinde yüzde 47’ye, 2009 yerel seçimlerinde ise yüzde 38,5’a yakın oy alan AKP’nin, 2011 seçimlerinde yine birinci parti olacağı genel kanı ama oy oranının boyutu konusunda tahminler muhtelif. Kimi analistler, 12 Eylül 2010 referandumunun yüzde 58 “evet” ile sonuçlanmasını da dayanak yaparak AKP’nin oylarını yüzde 45’lere kadar çıkarabileceği iddiasındalar.
Oy oranı kadar önemli olan, çıkarılabilecek milletvekili sayısı. AKP’nin hedefi, Anayasa değişikliği yapacak kadar milletvekili sayısına ulaşmak ve RTE’nin başkanlık hayallerini realize etmek. Bu fikir, AKP’ye açık ya da kerhen destek vermiş birçok kesimde henüz kabul görmüş değil. AKP’nin, daha da totaliter bir iktidar hevesi olarak tefsir edilen bu yönelişe, daha çok da kapalı kapılar ardında seslendirilen itirazlar var.
AKP iktidarının 2003 sonrası izlediği neoliberal politikaların geneline bir itirazı olmayan büyük burjuvazi, TÜSİAD üstünden başkanlık rejimine yeşil ışık yakmış değil. Ama, TÜSİAD’ın borusunun, önceki iktidarlar döneminde olduğunun tersine, AKP döneminde ötmediğini, çanına ot tıkandığını biliyoruz. AKP’nin TÜSİAD’a alternatif olarak palazlandırdığı sermaye, başka örgütlerde. Yarı resmi sermaye örgütlerinden T. İhracatçılar Meclisi, milli görüşten AKP’ye çark eden MÜSİAD ve Fethullahçı TUSKON, AKP iktidarının dayandığı sermaye grupları ve bunlara ek olarak TOBB bünyesindeki muhtelif illerin oda yönetimleri de AKP destekçileri arasında. Ancak, bu kesimlerin de başkanlık konusunda bir konsensus içinde oldukları söylenemez. Sermaye kesiminde TÜSİAD’a ek olarak İslamcı burjuvazinin bir kesiminin RTE’nin tek adamlığına onay vermediklerini belirtelim. Ama bu, AKP’yi hiç desteklemeyecekleri anlamına gelmiyor. Sermaye genelde , ülke içi kutuplaşmalardan , artan istikrarsızlıktan ve toplumsal bölünmeden tedirgin. Ayrıca başta TÜSİAD’ın karar sahibi kesimi ve AKP ile organik bağı olmayan burjuvazi, AKP’nin kayırmacı tutumlarından, yandaş sermayedar yaratma. palazlandırma icraatlarından ve tehditkar tavrından şikayetçiler. Dolayısıyla AKP’nin yeniden iktidar olmasına bir itirazları yok ama bunun kontrollü bir iktidar olmasını istediklerini söylemeliyiz. Dolayısıyla AKP’nin ihtiraslarını terbiye edecek bir sonuç, bu kesimin de dileğidir.
***
AKP’yi terbiye etmede muhalefet partilerinin rolüne gelince…2007 seçimlerindeki yüzde 21’lik oy oranını 2009 yerel seçimlerinde yüzde 23’e çıkaran CHP’nin, 12 Haziran’da nasıl bir sonuç alacağı merak konusu. Genel kanı, CHP’nin oy oranının yüzde 25-30 arasında gerçekleşeceği şeklinde. AKP’nin tırmanışını yavaşlatmak için seçime, ciddi bir budama ile giren ve merkez sağa açılan CHP’nin bu seçim hamlelerinin “iş yapıp yapmayacağı” merak konusu.
Seçim performansı merak edilen bir parti de MHP. Baraj altına indirilme tehditi yaşayan MHP, özellikle AKP’nin bu salvosunu savuşturup 2009’daki yüzde 16’lık oyunu koruyabilirse, başarılı sayılabilir.
2007 genel ve 2009 yerel seçimlerinde yüzde 5-6 arası oy alan Kürt siyasetinin meclis ve yerel yönetimlerdeki temsilcisi BDP’nin bu oy oranını 12 Haziran’da daha çok artıracağı yaygın bir kanı.
Öyle ya da böyle, seçime henüz 2 ay var ve 1980 sonrası büyük kısmı oynaklaşan seçmenin seçim finaline hangi duygularla gireceği kolay kestirilebilir bir durum değil.