Mustafa Sönmez

RTE, İstanbul Sultangazi’de “Ömer gibi kapıları  dinleyip, yardım dağıtıyoruz” diyordu. “Dinleme” fiili gerçek, ama yardım öyle mi ? RTE’nin, meydandan savurduğu kadar bir yardım söz konusu mu? AKP’nin iktidarı boyunca insanların gözüne soktuğu ve propaganda malzemesi yaptığı, oya tahvil ettiği kişi başına yardımı, kendi deyimleri ile “Ömer adaleti” ni hesaplamak zor değil. Halep oradaysa, arşın burada…

TÜİK’e göre, Türkiye’de nüfusun binde 5 kadarı “açlık sınırı”nın altında yaşıyor. Yani yaklaşık 360 bin kişi yiyecek ihtiyaçlarını karşılayacak gelirden bile mahrum. Gıdanın yanında barınma ve bazı temel ihtiyaçlarını sağlayamayan  “yoksulluk sınırının altındaki nüfus” ise 12 milyon, ya da nüfusun yüzde 17’si. Geliri, toplumdaki medyan (tam ortadaki) gelirin  yüzde 60’ının altında kalan “göreli yoksul” sayısı ise 17 milyon ve oranı da nüfusun yüzde 24’ü…

***

Peki AKP iktidarı, yoksullara maaş,sağlık hizmeti, ayni yardım yiyecek,yakacak için ne kadar harcıyor? Devletin sosyal koruma uygulamasının başında, sayıları 9,5-10 milyon arasında değişen yeşil kartlılara bedava sağlık hizmeti geliyor. Ayda 48 TL’ yi ancak buluyor bu hizmet.

Kaynak: DPT,Sağlık Bakanlığı, SGK

 İkinci yardım kurumu Sosyal Dayanışma Vakıfları. Valilerin, kaymakamların yönlendirdiği bu vakıflara genel bütçeden ve yerel kaynaklardan yiyecek, yakacak, ev eşyası yardımı dağıtılıyor. Ancak büyük şamata ile yapılan bu yardımların yıllık tutarı 2,4 milyar Tl ve yoksul başına aylık yardım 64 TL’den ibaret. Sosyal Güvenlik Kurumu, ise sayıları 1,3 milyon dolayındaki 65 yaşını geçen yaşlılara ve özürlülere ortalama olarak ayda 150 TL’lik bir maaş ödüyor. 

Bunların yanında 600 bin kadar muhtaca, öğrenciye, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Yurtkur, Belediyeler aracılığıyla ayda ortalama 100 TL dolayında yardım yapılıyor (*).

Böylece yaklaşık 15 milyon muhtaca, 11,5 milyar TL tutarında destek veriliyor, ama yılda kişi başına ortalama 780 TL’yi, ayda 65 TL’yi ancak buluyor. Sonuçta acı gerçek şudur:  Türkiye milli gelirinin yüzde 1’inden ibaret bir “Ömer adaleti”, sosyal korumadır söz konusu olan…2010’da 735 milyar doları bulan milli gelirin sadece yüzde 1’ini,  15 milyon muhtaca, yoksula sadece yüzde 1’ini  “Sosyal koruma” adı altında vermenin neresi vicdani, neresi ahlaki? Ayda 65 TL’lik bir yardımla yetinen iktidara kim “sosyal” sıfatını layık görebilir ?… Hele ki, bu yardımları bir tür iane olarak verip karşılığında minnet duygusu yaratmak, biat beklemek, yardımı oya tahvil etmek söz konusuysa…

***

CHP’nin merkezi bütçeden, bir yurttaşlık hakkı olarak, yoksul aile başına ayda 600 TL’lik maaş öngören aile sigortası projesi  nasıl hayata geçirilir?  Ortalama 15 milyon yoksul nüfusun 3 milyon yoksul hane kabul edebiliriz. Bu 3 milyon aileden, en yoksul olan 1 milyonuna  ayda 600 TL maaş bağlansa  yılda 7,2 milyar TL’yi;  2 milyon aile korumaya alınsa 14,4 milyar TL’yi bütçeden ayırmak gerekir. Bu mümkün mü ? İstenirse , lüks devlet harcamaları, yüksek maaşlar, asker-polis bütçeleri budanarak yoksula rahatça bu kaynak yaratılabilir.

Bir de şunu hatırlatalım: Türkiye, milli gelirin yüzde 40’ına yakın vergi toplayan ve harcama yapan AB ve OECD ülkelerinin 10 puan gerisinde bir kamu maliyesi profiline  sahip. İstenirse vergi kaçıran, vergiden kaçınanlardan doğru dürüst vergi alınarak , varlıklı kesim doğru dürüst vergilendirilerek, yoksullara kaynak ortaya çıkar. Baksanıza, son vergi affı ile vazgeçilen vergiyi Bakan Şimşek 21 milyar TL olarak açıkladı. Afla üstüne sünger çekilen kaynak, yoksullara niye bulunamasın ki…

(*) Detaylar için dpt.gov.tr’den 2011 Yılı Programı’’na ulaşılarak 231.sayfadaki 62 nolu tabloya bakılabilir.

Written by Mustafa Sönmez