2016 krizi, ötekilerden neden farklı ?
Birçok öncü göstergeye bakılarak Türkiye ekonomisinin yılın ikinci yarısında büyümesinin durduğu, resesyona girdiği ,…
Mustafa Sönmez
12 Haziran seçimlerine giderken AKP’nin seçmen karşısında dayanak yaptığı icraatlarından biri sağlık. Her fırsatta, TC kimlik numaranı göstererek istediğin hastanede, istediğin doktora muayene olabiliyorsun, söylemi hatırlatılıyor. Bu “sağlığa erişim” kolaylığı, önemli bir icraat ve “hizmet” olarak takdim ediliyor. Nitekim, kişi başına sağlık harcamasının AKP’nin ilk iktidar yılında 242 dolar iken 2008 yılında 624 dolara çıktığı görülüyor. Türkiye’nin sağlık harcamalarının milli gelire oranı yüzde 7 dolayındaki OECD ortalamasından 1 puan eksik, yani yüzde 6’yı bulmuş durumda.
Kaynak:TÜİK
İlk yanılsama burada başlıyor. Sağlığa ne kadar para harcanıyorsa, o kadar “sosyal devlet” olunduğu ezberi tekrarlanıyor. Oysa, tedaviye, ilaca muhtaç olmak, hiç de istenir bir şey değil. Harcamayı, tedaviye, ilaca değil, hastalığı önlemeye, “koruyucu hekimliğe” yapmalı. Oysa, bize yaşatılan hayat durmadan hastalık üretiyor. Hava, su kirleniyor, gıdalar güvensiz, gelir eşitsiz, yetersiz beslenme, kötü barınma koşulları ile nüfusun çoğu hep hastalıkla didişiyor. İşyerlerinde meslek hastalıkları, sakatlanmalar artıyor. İşsizlik, yabancılaşma, gelecek korkusu, ruhsal hastalıklarda patlama yaratıyor.
Hastalıklar arttıkça, ilaç ve tıbbi cihaz endüstrisi ellerini ovuşturuyor, hızla geliştirilen özel hastane holdinglerine gün doğuyor. Hastalık üreten bataklığa bir şey yapılmadığı gibi, hastalık kışkırtılıyor da…Bugün hastanelere yığılan başvuruların altında da AKP’nin “sağlığa erişim”i kolaylaştırdığı kışkırtması var aslında.
***
Başvurular patlıyor ama bu talebe kim cevap verecek ? İşte burada AKP, yükü hekimlere, diğer sağlık çalışanlarına yıktı. Patlatılan talebi karşılamaya mecbur bırakılan sağlık personeline, “Ne kadar muayene, o kadar para” biçiminde bir “ahlaksız model” dayattı. Vicdan sahibi sağlıkçılar buna direnirken, ne yazık ki, bazıları teklife uyuyor ve “performans sistemi” adlı modelin kazandıracağı para için hasta başvuruları baştan savma yapılıyor, para kazandırıyor diye gereksiz ameliyatlara karar veriliyor…Ahlaksızlığa çıkarılan bu davetiyeye çoğu hekim, sağlık çalışanı karşı durdukça, AKP, vatandaş ile çalışanları karşı karşıya getirip onları karalamaya çabalıyor. Vatandaşın, farkında olduğu ama dillendirmediği bir gerçek de, sağlık için cebinden çıkan para. Katkı payı adı altında hastane başvurularında alınan paraların yanında ilaca cepten harcananlar, sağlık harcamalarının beşte birini geçiyor.
***
Vatandaşa, AKP’nin sağlık oyunu anlatılırken hatırlatılması gereken şeylerden biri bu “hizmet”in zaten kendi vergisi ve sigorta primi ile finanse edildiği. Hatta, bu kaynakların artan ölçüde özel hastanelere aktarıldığı. Genel bütçeden , sağlığın patronajını üstlenen SGK’ya aktarılan kaynaklar, bütçenin yüzde 20’sini buluyor ve geçiyor. SGK, topladığı sigorta priminin yanında bu bütçe kaynaklarını harcarken, sağlığa harcadıklarının yüzde 30’unu, aralarında cemaat sermayesinin de sahibi olduğu Medikal Park, Medikana, Memorial, Universal, Acıbadem gibi özel sağlık gruplarına aktarıyor. Hem de abartılı faturalara yapılıyor ödemeler.
Daha çok sağlık hizmeti aldığını sanan vatandaşa, şu soruları sormalı:
Hastaneye kolay erişiyorsun ama hizmet kalitesinden memnun musun? Yükün, sağlık çalışanlarına bindiğinin farkında mısın? Sana sunulduğunu sandığın hizmetin zaten senin primlerin ve vergilerinle yapıldığı gibi cebinden daha çok harcamaya mecbur bırakıldığının farkında mısın? Vergi, prim kaynaklarının artan ölçüde özel hastanelere, ilaç ve tıbbi ilaç firmalarına abartılı biçimde aktarıldığının farkında mısın?