Kriz Ateşine Karşı, Vergide Vur Abalıya…
Mustafa Sönmez 2010 ve 2011’de sıcak para girişiyle gerçekleşen büyüme, vergi gelirlerini de artırdı.…
Mustafa Sönmez
Nefesler tutuldu. At izi, it izine karışmış gibi. Özel savcılar MİT’çileri şüpheli olarak İstanbul’a çağırıyor. Aynı saatlerde İstanbul Emniyeti’nin şube müdürleri, “Madem öyle, gel böyle” denerek görevden alınıyor. “The Taraf”ın RTE’ye, “MİT’i senden iyi bilirim Kasımpaşalı” diyen muhabirini MİT’çiler izlerken muhabir, elemanları, polislere yakalatıyor. Altan biraderlerin MİT’ce hukuk dışı dinlendikleri açıklanıyor. Kavga, gürültü…Suçlamaların, ithamların bini bir para…Neler oluyor?
Gazete manşetleri bir alem…Merkez medya, “ortadan” gidiyor. Kadrajı oldukça küçültüp malumu manşet yapıyor: “MİT Başkanı sorguya çağrıldı” . İzleyen gün yine aynı: “İfadeye Değil Köşk’e Gitti”…Yandaş medya, meşrebine göre manşet kuruyor. Cemaatçi Zaman, soğukkanlı başlıklarla yetiniyor. Star,Yeni Şafak, Sabah gibi RTE güdümlüler, yargıyı sorgulayıp MİT’i kayıran manşetler atıyor. Sabah’ta, Ilıcak, Hocaefendi’nin yanında…Yandaştaki liberaller, bu son rauntta RTE-MİT yanlısı.
***
Sıradan okuyucu olan biteni anlamakta zorluk çekiyor. Neler oluyor? İşin özüne inmeye çalışanlar “azınlıktalar”…Yayın hayatına yeni başlayan Yurt, işin özüne yaklaşıyor: “AKP-Cemaat Çatışması mı?”…Milli görüşçüler tırnak çalıyorlar kıs kıs gülerek; Milli Gazete’nin 10 şubat manşeti; “Derin Savaş”…Birgün, “Yiyin birbirinizi”…Yurt (10 Şubat), İsrail-Cemaat İşbirliği mi?..Aydınlık(10 Şubat)’tan daha iddialı bir manşet…: Cemaat Erdoğan’ı İfadeye Çağırdı…Bu gazeteler, devletteki kargaşanın “özünü” okuyucularına anlatmaya daha çok yaklaşıyorlar.
Ya bizim Cumhuriyet ? Bizim başlıklar, ana akım medyanın manşetlerinden, yaklaşımlarından pek farklı değil. 9 Şubat manşeti Devlette Çatlak…10 Şubat manşeti Fidan’ı Harcamadı…Pek bir şey anlatmayan, suya tirit manşetler…Oysa, aynı Cumhuriyet’in köşe yazarları, olup bitenin ana çerçevesini, ince ayrıntılarını aylardır köşelerinde işliyor,yazıyorlar ama yazdıkları, köşelerinde kalıyor.
Türkiye tarihinin en kritik işbirliği olan AKP-Cemaat koalisyonu (buna ABD’yi eklemeyi ihmal etmeyelim) çatırdıyor. Bu koalisyona Okyanus ötesinden biçilen misyonu, okurlarına en iyi anlatanlardan biri Cumhuriyet yazarı Ergin Yıldızoğlu’dur. Ergin, haftada iki kez en ücra ama en güvenilir kaynaklarını tarayarak dünya dengelerini, stratejileri, ABD’deki iç çatışmaları, yükselen Çin’i ve ABD’nin Çin eksenli Orta Doğu politikalarını yazıyor. Bu analizler, Türkiye’nin nereye oturtulduğunu ve çatışan iç politikaları anlamakta çok önemli katkılar.
Koalisyonun nasıl çatırdamaya başladığını, kavganın nasıl alevlendiğini bir başka Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı da Aralık 2011’den bu yana neredeyse pehlivan tefrikası gibi uzun uzun hikaye ediyor. Öngörüleri, bir bir çıkıyor. İki yazarın analizlerini bloglarından yeniden okumanızı tavsiye ederim.
Ama bu zengin analizlerden, Cumhuriyet habercileri, yazı işleri yeterince nasipleniyor, birinci sayfalarını, manşetlerini bu yapı taşları ile örüyorlar mı? Dost acı söylermiş. Birinci sayfamız, başlıklarımız, gazetenin içini yansıtamıyor. Okura perspektif kazandırmada zayıf. Yazarların saptadığı eğilimlerin izini sürmede, haberlerle zenginleştirmede yetersiziz. Çuvaldızı batırmaya devam etmeliyim; Tutuklu gazeteciler Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun hazırladığı “Sızıntı – Wikileaks’te Ünlü Türkler” kitabındaki inanılmaz belgeleri, öteki bağımsız gazeteler haberleştirirken Cumhuriyet’in ıskalamasına ne demeli?
***
Olanları anlayabilmek ve izleyebilmek için bazı önermeleri hatırlatalım. Yaklaşık 10 yılı bulan AKP rejimi, bir Gülen Cemaati- dönek Milli Görüşçüler koalisyonu. AKP kabuğu içinde iktidarı paylaşan FG cemaati, bunu, Erbakan liderliğindeki partiler ile yapamamıştı. Çünkü yıldızları hiç barışık olmadı. Dünyaya ve ülkeye bakışları farklıydı. Erbakan millici, FG, küreselciydi. Erbakan anti-Amerikan, FG pragmatik Amerikancıydı… RTE ile Gül, milli görüş gömleklerini çıkarıp FG ile dil tutturunca, neoliberal Amerikancı “Kutsal ittifak” gerçekleşti ve adım adım yükseldi.
Yeni koalisyon, iktidar olmanın ve iktidarda kalmanın ABD ile uyumdan geçtiğini biliyordu. ABD’nin Orta Doğu politikalarını hayata geçirmek için de engel gördükleri asker, sivil dikenleri temizlemeye elbirliği ile koyuldular(*). Asker ve yargı vesayetini bertaraf etmelerinin ardından pekişen iktidarda paylaşım savaşları da kızıştı. RTE, Gül’ü tasfiye ederek Çankaya ve Başbakanlık koltuklarına hükmedecek yarı-başkanlık peşinde. Bu, koalisyon içi dengeleri, Cemaat aleyhine bozar. İktidar olmanın akçeli nimetlerinin, Cemaat ile AKP’nin organik sermayedarları arasında paylaşım kavgası ise bir başka analiz alanı. Ama esas sorun, ABD’nin Orta Doğu stratejilerinin uygulamada kırılmaya uğramasında çıkıyor. ABD, Suriye, İran, İsrail politikalarındaki beklentilerinde kırılma istemiyor. Bu beklentiye koalisyonun FG kanadı daha çok karşılık verirken, seçmen karşısında sırtında yumurta küfesi olan RTE’nin AKP’si daha temkinli. Kürt sorunu, Suriye sorunu, İran ile ilişkilerde koalisyon ortakları arasında tam bir uyum olduğunu söylemek zor.
İktidar parsellerinin paylaşımı ve daha çok alan kapmaya çalışmada nereye varılacağını anlamak isteyenlerin gözü, öncelikle ABD’deki iç güç mücadelelerinde olmalı. Oradaki Demokratlar ile Cumhuriyetçilerin Orta Doğu, Çin eksenli politikaları, uygulama yöntem ve araçları, bizim buralarda iktidar kavgalarına yansıyor, yansıyacak, kaçınılmaz olarak.
(*)Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun hazırladığı ve Kırmızı Kedi Yayınevi’nin bastığı “Sızıntı – Wikileaks’te Ünlü Türkler” başlıklı kitapta istemediğiniz kadar belge var.