Aile Borçları: Abartılar ve gerçekler
AKP rejiminin iktidar olduğu yıldan itibaren doludizgin uyguladığı neoliberalizmin,Türkiye ekonomik ve toplumsal dokusuna eklediği önemli…
Türkiye, 2012’de su yüzüne çıkan AKP-FG Cemaat çatışmasının her gün bir yeni salvosuna uyanıyor. Dün de böyle oldu ve ne zamandır beklenen Cemaatçi işadamı Akın İpek’in şirketlerine Kaçak Saray buyruklu bir operasyon düzenlendi, Bugün ve Kanaltürk medya grupları da operasyonun kapsama alanı içine alındı.
FETÖ’ye operasyon…
Yandaş ,saray medyası, operasyonu FETÖ, yani “Fetullahçı Terör Örgütü” ne düzenlenen operasyon olarak nitelendirirken muhalefet, daha çok medyaya dönük yeni bir saldırı dalgasının ilk adımı olarak tepki gösterdi. Tweeter fenomeni Cemaatçi Fuat Avni’ye bakılırsa, devamında bazı muhalif medya, Sözcü, Cumhuriyet, Doğan Medya saldırılara uğrayacaktı…
İşi oraya vardırırlar mıydı bilinmez, ama Kaçak Saray’ın öfkesi, hırsı ve de korkusu böyle bir cinneti yadırgatmaz, şaşırtmaz. Ama, bu saldırırlar, belli bir kırılmaya uğrayarak psikolojik baskı ve ürkütme, yıldırma hedefiyle sınırlandırılabilir ve burada Davutoğlu, ‘yumuşatıcı, ‘yumoş’ rolünü üstlenebilir.
Şaşırtmayacak şey, bundan böyle hem Cemaat hedefli hem HDP hedefli saldırıların arkasının kesilmeyeceği. Her tür belden aşağı vuruşların denenmek isteneceği. Bununla hem korku yaratarak hem hile-hurda ile 1 Kasım seçimlerinden ne murad ediliyorsa oraya varılmak isteneceği…Bu saldırıların her türlüsüne hazırlıklı olmak gerekiyor…
Cemaat kabusu…
Ak faşizmin saldırılarının bir ayağı Cemaat ile ilgili. En çok korkup çekindiği muhalefet odağının FG Cemaati olduğunu söyleyebiliriz. Her Fuat Avni tweeti ile birlikte, gözümün önüne RTE’yi getirmeye çalışıyorum ve çok eğleniyorum. Belli ki Cemaat’in devlete yuvalanmış ve deşifre olmamış MİT ve diğer güvenlik kadroları RTE’nin en mahreminde yerleşikler ve tüm oyun planlarını biliyorlar. Bunun ne kadar asap bozucu olduğunu söylemeye gerek var mı? Bu kadar nefesini hissettiren bir takip, haliyle, RTE’yi çileden çıkarıp cinnete götürüyordur. Tüm almış göründüğü darbelere rağmen Cemaat, RTE için en büyük tehlike ve hatta darbe alıyor görünse de ağlarını ağır ağır örüp Kaçak Sarayı kuşatıyor.
Muhalifler safında
FT Cemaatinin, 2002 seçimlerinde müttefik olarak desteklediği AKP’den 2012’ye kadar ‘Ne istediyse aldığını’ bu yükseliş döneminde Ak faşizmin inşasına canla başla destek verdiğini hatırlıyoruz.
Askeri vesayeti, rejime tehdit ulusalcıları Balyoz,Ergenekon operasyonları ile nasıl etkisiz hale getirdiklerini, rejime muhalif tüm sol, devrimci unsurları devlete yuvalanmış kadroları ile nasıl sindirdiklerini de hatırlıyoruz. İktidar nimetlerinden beklentilerini RTE esirgememiş olsaydı, onları hala el ele ,kol kola görecektik. Bunu bozan, Cemaati muhalifler arasına iten, iktidar nimetlerinden, mesela bazı büyük ihalelelerden yeterince nasiplenememeleri, bazı kilit kadrolardan mahrum bıtakılmalalrı ve RTE’nin hep kendine yontan tavrı olmuştu.
Şubat 2012’de Hocaefendi, şöyle yakınmıştı “Kendine Müslümanlar”dan Küretv’de ; “Bazı siyasilerde olduğu gibi, ‘bunlar madem bir güç haline geliyor en iyisi bunları batırmak ve bunlara alan bırakmamak lazım. Alan bütünüyle bizim elimizde olursa, kimse bize soru soramaz. Ama alanın içinde başkaları olursa sorgulamak meselesi de beraberinde gelir’ gibi düşünürler. Bu insanların esenlik vaad etmeleri mümkün değildir…”
Zaman’da Ali Bulaç da 13 Şubat tarihli “Fitne” başlıklı yazısında “Kendine müslümanlar” a şöyle dokunduruyordu ; “Akıllı tüccar, kazanan ve kazandıran tüccardır. “Rabbenâ hep bana” diyen tüccar bir-iki defa kazanır, ama eninde sonunda kaybeder. Siyasette de sürekli kazanmanın yolu, katılımı sağlamak, kaynaklar üzerinde tekel kurmaktan, temellükten kaçınmaktır…”
İşte bugün dişe diş,göze göz kapışmanın altında yatan bu paylaşım kavgasıdır. Bunu unutmayalım.
Hayırlı kavgalar
Paylaşım kavgaları bazen hayırlıdır, yoksa 17-25 Aralık rezaletleri nasıl ortaya çıkar, IŞİD hamiliği nasıl belgelenirdi?Ama bu hayırlı işleri yaptılar diye Cemaatçilerin günahlarını bağışlayacak, onlarla helalleşecek değiliz. İlk iktidar fırsatı bulduklarında İslam esaslı rejimlerini inşa edip kendilerinden olmayanlara her tür kumpası yine kuracaklarını biliyoruz.
Ama, huyumuz kurusun(!), biz sosyalistler,demokratlar, fikirlerini paylaşmasak da herkesin basın, ifade özgürlüğünü, temel haklarını kıskançlıkla savunduğumuz için, Ak faşizmin eski ortağına reva gördüğü zulmü zinhar onaylamıyor ve medyasına yapılan saldırıları kınıyoruz. Cemaatçiler çok yaptılar yargısız infaz.Ama biz, onlara bile yapılmasına karşıyız ve hukuksuzluk onlara dahi yapılsa karşısındayız.
Ak faşizmin hem nalına hem mıhına hesabı, tüm muhalif medyaya, örgütlenmelere, hak ve özgürlüklerimize saldırısı karşısında ise Haziran ruhuyla topyekun bir karşı koymayı, direnmeyi en acil görev olarak tanımlıyoruz.