Seçim bildirgesini ağırlıkla sosyal eksene oturtan ve çok da iyi yapan CHP, projecilik üstüne bildirgesini inşa eden AKP’den geri kalmayayım diye düşünmüş olmalı ki, dün gösterişli bir törenle yeni “proce”sini takdim etti. Doğrusu, Salı günü arayan il başkanı Murat Karayalçın’ın daveti olmasaydı, toplantıya gitmeyi düşünmüyordum. Bugünkü yazımı da Bursa-Kocaeli işçi direnişi üstüne yazacaktım. Ama, gündemi değiştiren bir iş yapınca CHP, bize de ayak uydurmak kaldı, direniş yazısı yarına kalsın…
Projecilikten geri kalma
Emeklilere iki ikramiye, asgari ücreti net 1500 TL’ye çıkarma, muhtaçlara çeşitli sosyal koruma vaatleri ile AKP’nin ezberini ve sinirini epeyi bozan CHP’ye danışmanları, o topa da gir, demiş olmalılar ki, AKP’nin yaptık, daha da yaparız
dediği “mega projeler” iddiasına , “Ben de yaparım” diye katıldı CHP.
Doğrusu, “Merkez Türkiye” diye adlandırdıkları ve reklamasyon olarak iş yapacak buluşun fikri çok yeni değil. Özal’dan beri, madem dünyaya açıldık, küresel lige ayak attık, o zaman şu lojistiğimizi, jeopolitiğimizi iyi satalım , fikri herkesin fikri. Daha doğrusu Dünya Bankası-IMF ikilisinin fikri. Önce neden İstanbul’u “küresel kent” yapmıyorsunuz, diye başladı “proce”…Çağlar Keyder hocanın kulakları çınlasın, “İstanbul’u satalım” fikri bizim Tarih Vakfı’ndaki sol liberallere de çok ilginç geldi ve sıtmalı bir şekilde İstanbul’u metalaştırıp satmanın derdine düşüldü.
Özal ve devamında Çiller İstanbul’u küresel kent yapıp satma bahsinde çok muratlarına eremediler. RTE ise taşını toprağını betona çevirip yandaş müteahhitleriyle AK faşizmi tırmandırmanın aracı olarak anladı, İstanbul’u satmayı…Ve hala eritip tüketemedi, Kuzey ormanlarındaki 3. Havalimanı, 3. Köprü , uydu kentler “mega projelerine (CHP bile ses çıkarmadı ne yazık ki) şimdi rantı yüksek askeri alanları, kışlaları mı katsak, derdindeler…
Anadolu’da megakent
CHP projecileri- ki bunların Derviş müritleri olduğu malum- oturup düşünmüş ve fark yaratmak üzere Anadolu’ya bir megakent kurma procesi ile AKP’den ayrışabileceklerini düşünmüşler. Doğrusu siyaseten fena fikir değil. Teslim etmek lazım hakkını. Zaten bilinen , pergelin ucunu Türkiye’ye koydun mu, bak nerelere ulaşılır geyiğine oturup çalışmış CHP ve güzel soslamış, altın çerçeveye almış, etkili bir şekilde de takdim ediyor. Siyaset de ,bu alemde böyle bir şey işte. Niye yaptın, diyemezsin; “ Ya ne yapacaktım, iş-aş derdindeki insanlar böyle şeyleri de duymak istiyor” derlerse, haksız mı sayılırlar ?
Sevimsiz olan, böyle bir projecilik anlayışıyla yılda yüzde 6 kalkınma hızı gerçekleştirilebileceğinin , 2,5 milyon kişiye iş sağlanabileceğinin, kişi başına milli gelirin 33 bin dolara çıkarılarak “orta gelir tuzağından” kurtulacağının metinlere yedirilmiş olması. Olmaz mı? Olmaz tabii. Nüfusu 80 milyona dayanmış, köreltilmiş olsa da bunca sanayi, tarım, turizm birikimi olan bir ülkenin büyüme stratejisi, kurulacak bir “megakent”in lojistik satışı üstüne mi bina olacak?
PPP
Anladık ve kabul ; değil bir, yapabiliyorsan birkaç megakent kur, ya da mevcut Anadolu kentlerini ihya et, kurtar zavallı İstanbul’u. Yap altyapı yatırımını, çek yabancı sermayeyi, hiç itirazımız yok da, keşke bu kadar basit olsaydı Türkiye’nin sorunun çözmek bir megakent procesi ile…?
Örtülü ifade edildi; Bu bir Kamu-Özel ortaklığı projesi.Yani, Public-Private Partnership (PPP) modeli. Tıpkı RTE’nin mega projeleri kapsamında. İmtiyaz projeleri olduğunu biliyoruz. Yabancıya bir kent kurma imtiyazı verilecek. Ama alaturka ögeler var. Kentin Vali’sini biz atayacağız da, yönetenler TOBB,TİM filan olacak. Sosyal demokrat parti olduğunu şu Derviş müritlerine de hatırlat. Hiç olmasa arada bir, desinler ki, onların arasında bir de işçi sendikası olacak. Değil mi ama? Günaha mı girersiniz sendikaları, işçileri hatırlasanız…
Şu Bursa’da ,Kocaeli’de olanlara ne diyor CHP, hala anlayamadık da…

Written by Mustafa Sönmez