İstanbul’u Vergilemeden, Güneydoğu’da Ot Bitmez…
Kapitalizm böyle bir şey işte; her şeyi metalaştırmak, paraya tahvil etmek demek...Barışı bile… Barış…
Adına kısaca “süreç” denilen Kürt hareketi ile “barış”a gidişin, Türkiye’ye ait, bir iç siyaset meselesi gibi ele alındığı, ya da oraya sıkıştırıldığı gözleniyor. Oysa, gerçekte 3 parçanın, Türkiye’nin, Irak’ın, Suriye’nin Kürtlerini (belki daha sonra İran’ın) kapsama alanına alan bir süreç yaşanıyor. Türkiye iç siyaseti ile ilgili olduğu kadar, bölgesel, giderek küresel bir süreci yaşamaya başladık. Dolayısıyla, neler olup bittiğini anlamak için büyük fotoğrafı hiç gözden kaçırmamak gerekli. Özellikle Orta Doğu’yu, onun içinde yer alan Irak, İran ve Suriye’yi, dahası, ABD ve İsrail’i yakından izlemek gerekiyor.
2008 KRİZİ VE DÜNYA
Olan biteni anlamak için 2008 küresel kriz depremini hatırlamadan olmaz. Kriz, imparator ABD’yi fena vurdu, AB ile birlikte, kan kaybı sürüyor; buna karşılık Çin, Rusya yükselen güçler, İran yükselen bölgesel güç…Hindistan, Brezilya diğer yükselenler ve dünyada yeni bir hegemonya mücadelesi var. Üçüncü dünya savaşı göze alınamazken hegemonya mücadelesi, kâh ticaret, kâh sıcak bölgesel (iç) savaşlar biçiminde sürdürülüyor. Başta petrol, doğal gaz olmak üzere, stratejik mineraller, su kaynakları ve tarım arazilerinin kontrolünü ele geçirmek isteyen global tekeller ile onların arkalarındaki iktidarları, rakipleriyle kaynak paylaşım kavgasını tırmandırıyorlar. Paylaşım kavgası Orta Doğu, Batı ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri petrol ve doğal gaz kaynaklarını, Afrika, Kutup bölgeleri ve Orta ve Güney Amerika dahil tüm dünya coğrafyasını kapsıyor. Krizle inişe geçen ABD, yükselenlerin, özellikle de Çin’in, hammadde kaynaklarına erişimini engellemeye odaklı bir strateji izliyor.
IMF verilerine göre, 2012’de kısmi soluklanmaya karşın ABD bu yıl tekrar durgunluğa giriyor. Avrupa’da da durum parlak değil. Yükselen dev Çin, 2012’de vites küçültse de önceki iki yıl yüzde 9-10’luk tempo ile büyüdü. Hammadde kaynaklarına erişim için silahlanmasını sürdürüyor; yanına da Rusya’yı alarak…
ORTA DOĞU’DA HAKİMİYET
Karasuları ile kıta sahanlıkları dahil olmak üzere Orta Doğu, paylaşım kavgasının neredeyse merkezi. Arap Baharı adı altında Mısır,Tunus, Libya’dan sonra, şimdi Suriye ve giderek Irak’ta etnik ve mezhep farklılıkları kışkırtılıyor, sahte bir demokrasi söylemi kullanılıyor, kiralık katillerden, serüvencilerden oluşan örgütlerle, yeri ve zamanı geldiğinde de yüksek tahrip gücüne sahip silahlı kuvvetlerle boy gösteriliyor…
Orta Doğu’da üretim alanları kadar, petrolün ve doğal gazın deniz ve karayolu ile ulaşım yollarını denetlemek de önemli. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, Orta Doğu , dünya petrol rezervlerinin yüzde 26’sına sahip ve bunların yaklaşık 42 yıllık bir üretim ömrü var. Bölge Ülkelerinden İran ve Irak ise, sahip oldukları rezerv ve mevcut üretim şartlarında, 96 ve 140 yıl gibi oldukça uzun bir üretim ömrüne sahipler. Orta Doğu, doğal gazda ise dünya rezervlerinin yüzde 54’ünü sahip ve ortalama üretim ömrü 115 yılı buluyor.
PETROL VE KÜRTLER
Orta Doğu’da İran ile birlikte, en büyük petrol ve doğal gaz rezervine sahip Irak’ın kaynaklarının önemli bir bölümü Kuzey’de, yani Kürt bölgesinde. Ancak, bu kaynaklar işletilse bile uluslararası pazarlara ulaştırılması bir sorun. Merkezi Irak Hükümeti (Bağdat) ve Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY, Erbil) arasında kaynakların kullanımı konusunda anlaşmazlık var ve tırmanıyor. Bağdat, Erbil’e 2005 Anayasası’nı hatırlatıyor ve Bağdat’ın inisiyatifi dışında petrol faaliyetinde bulunmamasını istiyor. Irak Kürtleri ise tarihin önlerine çıkardığı fırsatı kullanıp petrole dayanarak bağımsızlaşma peşindeler. Bu konuda Barzani yönetimine en büyük desteği, Kuzey Irak pazarını parselleyen Türkiye sermayesi veriyor.
Kaynak: Heartland Geopolitical Maps
Kuzey Irak petrollerinin üretilmesi ve taşınması, buradan doğacak hasıla ile K.Irak’ta ve onun üstünden Güneydoğu Anadolu’da, Suriye Kürdistanında kapitalizmi derinleştirmek isteyen Türkiye büyük sermayesi, KBY ile ilişkileri iyice güçlendiriyor. Dahası AKP rejimi, Irak’ta Şii-Sünni, Kürt-Arap gerilimine doğrudan müdahil olarak Sünni Kürt, hatta Sünni Arap nüfusa hamilik vaat ediyor.
Irak Kürdistanı Bağdat’tan bağımsızlaşma planları yaparken Suriye’de Esat’a karşı iç savaş, Suriye Kürtlerine geniş bir alan açtı ve buradaki PKK etkisinde gelişen PYD, yine PKK’nin omuz vermesiyle yeni bir aktör olarak sahne aldı. Suriye Kürtlerinin yaşadığı topraklar, belki pek enerji rezervi içermiyor ama Irak petrol ve doğalgazının Akdeniz’e ulaştırılmasında kullanılacak topraklar… Esat, Özgür Suriye Ordusu(ÖSO) isimli muhalefete katılmalarını da önlemek amacıyla, Suriye Kürt inisiyatifinin kendisine Suriye de alan açıp özyönetim kurma girişimlerine göz yumdu. Sonuçta, 2012 yazında PKK, PYD ile birlikte bölgedeki Kürt toplulukları içinde ağırlıklı aktör durumuna geldi. ABD ve Türkiye için, Şam-Bağdat-Tahran eksenine daha yakın duran PKK’yı, bu eksenden çekip almanın tek yolu vardı; onunla anlaşmak…Çatışmadan müzakereye böyle geçildi. Arkası,yarın.