Kadınlar için daha adil, daha katılımcı iş…
Bir süre Gelişim Yayınları çatısı altında birlikte çalıştığım sevgili Duygu Asena’nın, ilk kitabı Kadının Adı…
Orta Doğu’da her şey çok hızlı değişiyor. Çöldeki kum tepelerinin, bir sabah uyandığınızda yerinde olmadığını, farklı tepelerin oluştuğunu görüyorsunuz. AKP rejimi, Irak ve Suriye Kürdistanlarını Türkiye’ye katarak Türk-Kürt federasyonu oluşturmayı hayal ediyordu. Irak’ta Kürtlerle (Erbil)-Bağdat arasındaki gerilimi kaşıyıp Kürtleri ayrılmaya kışkırtan AKP rejimi, Kürt petrolü odaklı bu ‘Türkiye’yi büyütme’ hayaline PKK’yı da ikna etmişken, bakın ne oldu?
ABD’nin etkili bir biçimde devreye girişiyle, geçen hafta, 1 Mayıs’da Erbil- Bağdat gerginliği giderildi ve bir dizi uzlaşı noktası bulunarak kopma, ayrılma yerine, Irak bütünlüğü içinde yaşamaya yeniden karar verildi. Ne olacak şimdi? RTE’nin ve Davutoğlu’nun eli böğründe kaldı. Boşluğa düştüler adeta. Oysa Nisan’ın son haftasında ne de güzel ballandırarak anlatıyordu Cengiz Çandar, dış basından da alıntılar vererek… “Türkosfer”e dahil olmalarına sayılı günler kalan Irak Kürdistanı’nın petrolleri hayalleri süslerken tek pürüz Suriye Kürdistan’ını da kontrolünde tutan PKK idi ve o engeli kaldırmak için PKK ile de İmralı görüşmeleri başlatılmıştı. “Petrol hatırına barış süreci” ile ‘Türkiye’yi büyütmek, Türk-Kürt Sünni eksenini yaratma’ fikrine Kürt siyaseti de itiraz etmemişti. Bu mezhepçi, yayılmacı, emperyalizm karikatürü girişimi dert etmemiş görünen Kürt siyaseti, AKP hayalini paylaşıyordu. Petrol değilse de “Su birliği” diyor, “pazarların kardeşliği” temelinde mezhepçi, neoliberal koksa da, sürece omuz veriyordu ve silahlı güçlerini Türkiye’den çekme taahhüdünde bulunarak ilk adımı da atıyordu.
ŞİMDİ NE OLACAK?
İyi de bütün bu süreç, Irak petrollerinin hatırına idiyse ve 3 parçadaki Kürt pazarlarını bütünleştirip zenginliklerini köşeye sıkışmış Türkiye kapitalizmine bir can simidi olarak kullandırma saiki ön planda idiyse, şimdi ne olacaktı? Erbil, Bağdat ile gidip anlaşmıştı. Petrolün paylaşımı ile ilgili pürüz gideriliyordu. Çekilen Kürt bakanlar ve milletvekilleri yeniden Bağdat’a döneceklerdi. Maliki ile buzlar iyice eritiliyordu bu anlaşmayla. AKP için, petrol kuyuları haritanın içine girmeyecekse, barış şimdi ne işe yarayacaktı?
Aç tavuk AKP’nin Kürt petrolü rüyası önünde en önemli engelin ABD olduğunu, ABD, Irak’ın toprak bütünlüğünü bozacak “Türk-Kürt federasyonu” türü rüyalara açık olmadığını defalarca yazmıştım. Nitekim Washington’da nabız yoklayan arkadaşlarım da bunu teyit eden izlenimler yazmışlardı; Örneğin Utku Çakırözer , 31 Ocak 2013 tarihli Cumhuriyet’te , Washington ziyareti sırasındaki havayı şöyle özetliyordu; “ABD yönetimi hem Türkiye’ye, hem Barzani’ye hem de petrolü çıkaracak olan kendi petrol şirketi Exxon’a, Irak merkezi yönetimini dışlayan böyle bir anlaşma yapmanın sakıncaları konusunda ciddi uyarılarda bulundu. ABD yönetimine göre böyle bir anlaşma; – Öncelikle Irak anayasasının tüm doğalgaz ve petrolün ülkenin ortak malı olduğu ilkesinin ihlali sayılır. – Kürtlerin bağımsızlığını tetikleyerek Irak’ın bölünmesine yol açar. – Bölgede Arap-Kürt gerilimini besleyerek bölgesel krizlere neden olur. ABD yönetimi Türkiye’ye ayrıca, “Sadece Kuzey Irak ile yapacağınız bir anlaşma ile Türkiye’nin ve Türk şirketlerinin Irak’ın genelinden dışlanmasına neden olacağınızı unutmayın,tavsiyesini de iletmiş durumda.”
Sonunda ABD’nin telkinleri etkili oldu ve kopma yerine Erbil ile Bağdat yeniden anlaştı. Obama, bir anlamda RTE’nin planını bozmuş oldu. Emperyalizm teorisinin kaba yorumundan malul “ulusal sol”, böylesi durumları anlamakta zorluk çekmekte. ABD’yi her şeye kadir, AKP’nin her adımını da ABD’nin direktifinde atılmış adım gibi görmede ısrar etmekte. Ulusalcılara göre, ABD, eninde sonunda ne yapıp edip ikinci İsrail olarak Kürt devleti kurduracak. Ne oldu şimdi ? Obama, Kürtleri elinin altında toplamak isteyen “BOP eşbaşkanı RTE” nin oyununu bozdu. RTE’nin planı başkaydı oysa. Gözü Irak petrollerindeydi. Bir oldubitti ile ABD’yi Erbil-Bağdat bölünmesine müdahil olmaktan uzak tutacaktı. Olmadı. Çünkü ABD açısından düşmanı İran karşısında, Irak’ın toprak bütünlüğü daha önemli.
ABD ENGEL…
Yağdanlıklar ise bu durumu, ABD, zaten Türkiye’nin bölgesel güç olmasını istemiyor, diye yorumlamaya başladılar. RTE’nin akil adam kadrosundan Fuat Keyman, Washington’da nabız tutmuş ve sıcağı sıcağına yazıyor 8 Mayıs tarihli Milliyet’teki köşesinde; “Amerika, Türkiye’nin kendi içinde barışa ve istikrara kavuşmasını istiyor; ama, çözüm süreciyle oluşmaya başlayan “Türkiye-Kürtler işbirliği” sonucunda, Türkiye’nin bölgesinde güçlenmesini de, bugün, rahatlıkla kabul edemiyor.”
Bu,”ABD güçlenmemizi istemiyor” argümanı, otoriter AKP’nin kimyasından kaynaklanan, ilerlemesi, gelişmesi zaten zor olan “petrol hatırına” barış sürecinin tavsamasına, AKP’nin yan çizmesine önemli bir mazeret oluşturacak. Süreç neden tavsadı? Çünkü , diyecekler, içeride CHP, dışarıda güçlenmemizi istemeyen, bizi çekemeyen ABD taş koydu;Türk-Kürt sinerjisinden çekindi…Peki demokratikleşme, yol temizliği, eşit yurttaşlık, anadilinde eğitim, demokratik özerklik? Mazeretim var; İçeride CHP, dışarıda ABD…Peki Kürt siyaseti ne yapacak şimdi? Bekleyelim, görelim…