Üniversite panayırı…
Her yıl bu zamanlar bir üniversite yazısı yazmayı geleneksel hale getirdiğimi fark ettim. Haliyle, öyle…
Üçüncü çeyrek büyüme verileri 9 Aralık Pazartesi yayınlandıktan sonra, aynı gün TV kanallarında, izleyen gün de gazete köşe yazılarında İran’a meşhur altın ihracatının (aslı ödeme) etkisini ölçmeye yeltenen kimseye rastlamadım. Gözümden kaçan olduysa, peşinen özür dilerim. Ama, hakkını yemeyelim, herkes şunu teslim ediyordu; “ Altın ihracatının aktkısına rağmen büyüme düşük geldi”… Peki altın ihracatının gerçek ihracat olmadığını bildiğimiz halde, bunu ayıklayıp büyümeye bakmamız gerekmez mi? Bu yapılmıyor. Neden? Üç ihtimal var; birincisi tembellik, ikincisi iktidardan çekinme, üçüncüsü yol- yöntem bilmemek. Üçüncüye verelim bu ihmali…
Oysa açıklanan büyüme verisinin içinde gerçekten de süzülmesi gereken bir altın balonu var. Bunu çekip almadan ne 2012 küçülmesini doğru anlayabiliriz ne de 2011 büyümesini. Peki yöntemi ne bunu ayıklamanın ? TÜİK, milli gelirin harcamalar üstünden tesbitinde, hanehalkının, devletin tüketimini alır, buna devletin ve özel sektörün yatırımlarını ekler, ayrıca “stok” ekler ve son olarak mal ve hizmetlerin ihracatları ile ithalatlarını birbirinden çıkarıp, netini bu toplama ekler, böylece sonuca ulaşır.
Peki, altın bunun neresinde? Altın, toplam mal ve hizmet ihracatının içinde. Onu nasıl hesaplıyormuş TÜİK ? Şöyle diyor; “ Mal ihracatının hesaplanmasında kullanılan veri kaynağı gümrük beyannamelerine dayalı olarak hazırlanan dış ticaret istatistikleridir. Hizmet ihracatının hesaplanmasında ise T.C. Merkez Bankası tarafından derlenen ödemeler dengesi istatistikleri kullanılmaktadır.” Demek ki, gümrüklerden ne bilgi geliyorsa, bu haneye giriyor. Altın ihracı, İstanbul gümrüklerinden yapılıyor. İsteyen TÜİK veritabanına girip görebilir. Yani, gümrükten gelen altın ihracı verisi, milli gelirin içinde. Altın ithalatı da öyle.
***
Şimdi altını, toplamdan nasıl ayıklayacağız ? Şöyle yapıyoruz; Ödemeler dengesine gidiyoruz, oradaki döviz gelirlerine, altın dış ticaretini oranlıyoruz. Böylece altının ağırlığını buluyoruz. O ağırlığı sabit fiyatlı milli gelire getirip, aynı oranda mal ve hizmet ihracat ve ithalatından düşüyoruz. Sonuçta ayıklamayı gerçekleştirmiş oluyoruz.
Peki bu işlemi hem 2011, hem 2012 için yapınca büyüme ne oldu? Birincisi, 2011’de altın ithalatı ağırlık taşıdığı için, 2011’in büyümesinin hakkı yenilmiş, onu belirtelim. Altın ithalinin etkisi düşüldüğünde, 2011’in 9 ayındaki büyüme, geçen yıl açıklandığı gibi, yüzde 9,7 değil, yüzde 10,4 olacaktı. 2011’in tamamında da yüzde 8,5 değil, yüzde 9 olacaktı…
2012’nin ilk 9 ayında altın ihracatının etkisi ne olmuş ? Altınla ödemeyi ihracat kabul edersiniz, herkesin yazdığı gibi yüzde 2,6 . Ama altını dışarıda tutun, ihracattan saymayın, o zaman, (2011’in baz etkisinin de katkısıyla) büyümenin yüzde 1’in bile altına inerek yüzde 0,9’a düştüğünü görüyoruz.
***
Açıkça görüldüğü gibi, İran’a altınla ödemenin dayattığı altın ithalatı ve ihracatı, büyümenin gerçek yüzünü maskelemiş durumda. 2011’in büyümesini altın ithalatı daha aşağıda gösterirken 2012’nin büyümesini de maskelemiş. 2011’in hakkı 0,5 puan yenmiş, 2012’nin 9 ayında ise 1,6 puan küçülme, altınla maskelenmiş durumda.
Bu, kelimenin tam anlamıyla saçmalıktır!…Bu kadar büyümeye etki etmiş bir değişkeni yokmuş gibi saymak, en hafif deyimle kurnazlık, ciddiyetsizliktir. Nitekim sonunda bakın Merkez Bankası’nın son Finansal İstikrar Raporu’na şu cümle giriyor; “Net ihracatın yıllık büyümeye yüksek oranlı katkı yapmasında net altın ihracatının etkisi not edilmelidir.” (s.11) Şimdi nedir bu? Merkez Bankası, bunu kabul ediyor ama hükümet, TÜİK ve ne yazık ki, akademya, iktisadın kanaat önderi geçinenler, bunu es geçebiliyorlar.
Açık olan şudur; 2010’u yüzde 9,2 ve 2011’i (kayıtlarda yüzde 8,5) yine gerçekte yüzde 9 büyüme ile kapayan Türkiye ekonomisi, 2012’de yüzde 1 büyümenin altına düşmüş, adeta çakılmıştır!…
Bu gerçekle yüzleşmeden, bir adım ilerleyemezsiniz…Yumuşak iniş değil, tam bir çakılma vardır ve yılın tamamının da bu yüzde 1’lerle kapatılma ihtimali oldukça yüksektir…