Mızrak çuvala, ne yapsanız sığmıyor. Söz meşhur; Halep oradaysa , arşın burada…İhracat verileri ortada, ihracatın yapıldığı ülkeler ortada. İhracat ürünü ortada. Hangi mızrağı saklayacaksınız?  Türkiye yıllardır altın ithal eder. Esas olarak altın ithalatçısıdır. Halkımızın altına güveni ve merakı olduğundan…Memlekette kuyum sanatı da var, işlenir , özellikle Arap ülkelerine satılır. Bunun için biraz  ihracat da vardır. Bu da belli. Ekonomi sıkışınca altınlar, İstanbul Kapalıçarşı’ya getirilir, satılır, buradan da hurda altın olarak İsviçre’ye ‘ihraç edilir’, dövize dönüşür. Bütün bu trafik belli. Daha doğrusu belliydi, bu yıla kadar…Altın ihracatı ya İsviçre’ye ya da Birleşik Arap Emirlikleri’ne farklı amaçla olsa da. Fakat, hiç altın ihracında esamesi okunmayan hatta, 2007, 2008,2009 yıllarında “0” (yazıyla sıfır) payı olan İran, birdenbire altın ihracatında yüzde 76 pay sahibi göründü. Yılın ilk 5 ayında yapılmış görünen 4 milyar 20 milyon dolarlık altın ihracatının 3 milyar 75 milyon doları yani dörtte üçü İran’a yapılmış. Öyle görünüyor ki, önümüzdeki aylarda bu devam edecek ve belki de yıl sonunda 7-8 milyar doları bulacak…

Şimdi böyle bir mızrak çuvala sığar mı? Sorulmaz mı; Ne oldu da İran’a altın ihraç edilir oldu? Soruldu da. Ve tahmin edilen bulgulara ulaşıldı. Geçen yazımda yazmıştım. İran, gerilim yaşadığı ABD ve AB’den sürekli baskı yiyor ve dış ticaret yaparken ödemelerini küresel bankalar üstünden gerçekleştiremiyor. Böyle olunca sattığı ham petrol ve doğalgazın kendisine altın olarak, ister bavulda, ister kamyonla teslimini istiyor. İran’dan önemli bir enerji ithalatçısı olan Türkiye de, ithalat yapan kuruluşları Botaş ile Tüpraş aracılığıyla ödemeyi altınla yapıyor. Ne yapıyor yani? Altın ithal ediyor ve bunu İran’a , ithalat fatura borcu olarak “ihraç etmiş” gibi gösteriyor.

Anlatılanlara göre mekanizma şöyle işliyor: ? İran’dan alınan petrol ve doğalgazın parası Halk Bankası‘nda tutuluyor. Banka bu parayı altına dönüştürerek, bazen zırhlı araçla sınırda İran Merkez Bankası yetkililerine teslim ediyor. Bazen de uçak kargosuyla İran’a gönderiyor. Ama ödeme, kayıtlara ihracat olarak geçiyor.

***

Bunun, uluslar arası tatsızlıklara neden olacağı boyutu kestiremiyorum. Bu bir tür ‘hile-i şer’iye’ ise, riski  nedir, bilemeyiz. Ama resmi makamlar, bu ülkenin dış ticaretinden, enerjisinden sorumlu bakanları, işin bu iç yüzünü açıkça anlatmıyorlar. Anlatmadıkları gibi redde vardırıyorlar. Bakın Enerji Bakanı Yıldız’ın söylediklerine; Önceki gün,

‘Enerji Teknolojileri Perspektifleri 2012’ programında konuşan Yıldız,  İran’a petrol ve doğalgaz karşılığında altın verildiği iddialarının sorulması üzerine, “Tüpraş’ın aldığı ham petrolün ve Botaş’ın aldığı doğalgazın kendi para birimleri üzerinden ödemesi yapılmaktadır. Tüpraş TL, Botaş da anlaşması gereği dolar ödemektedir. Bunun altın ihracatının artmasında petrol ve doğalgaz ödemelerinin herhangi bir belirlemesi bulunmamaktadır” demiş.

Olacak şey mi bu? Kimden, ne saklanıyor ? Bunca yıldır,Türkiye’den altın almayan İran, durduk yerde 5 ayda 3,1 milyar dolar altını neden alsın? Ayda ortalama 700 milyon dolarlık bir faturaysa bu, yılda 7-8 milyar dolarlık bir altın ihracatı ve onu karşılayacak bir altın ithalatı demek.
Burada  tuhaf olan , hükümetin bakanlarının İran’a altın ihracatının bir ödeme biçimi olduğunu kabul etmemeleridir. CHP milletvekili, ATO eski Başkanı Sinan Aygün, yıllarca TOBB’da birlikte çalıştığı ASO eski Başkanı Çağlayan’a soru önergesi veriyor ve soruyor; “İran’ın bir anda Türkiye’den bu kadar büyük miktarda altın ithal etmeye başlamasının altındaki neden hakkında bilgi verir misiniz? Bu gelişmenin İran’ın içerisinde bulunduğu uluslararası koşullarla ilişkisi bulunuyor mu?

Zafer Çağlayan’dan İran’a yapılan altın ihracatı ile ilgili kuru bir tablo gelir sadece. Tablonun söylediği sadece şudur; “İran’a altın ihracatımızın Ocak-Nisan toplamı 1 milyar 689 milyon dolardır.” Peki neyin karşılığı bu ihracat?  Meclis’in denetim işlevine atfedilen ciddiyet, saygı işte bu kadarmış demek ki. Soru önergeleri böyle mi yanıtlanır?

Halka gerçekleri söylemek yerine, altınla ödemeyi ihracat gösterip “ihracat arttı” yalanını rahatlıkla söyleyen, ihracattaki bu uyduruk  artışın, TÜİK’ce  büyüme verilerine yansıtılmasından hiç rahatsızlık duymayan, bilgi kirlenmesine çanak tutan  bakanlar, dönüp aynaya baksınlar, burunları durmadan uzuyor…

 

Written by Mustafa Sönmez