Mustafa Sönmez

“Tek Avrupa” hayalini yıkıp geçen küresel kriz, öncelikle Avro alanının 17 üye ülkesini “alacaklılar ile borçlular” olarak ikiye böldü. Geride kalan 10 AB üyesi ülke için de, artık farklı bir Avrupa var geride. Avro alanının 17 ülkesi, Avro temelli bir birlikteliği kolay sürdüremiyorlar, özellikle Güney Avrupa ülkeleri Avro ile ekonomilerini büyütmekte zorlanıyorlar. Bu kilitlenme, alacaklı Almanya ve Fransa’nın başını çektiği hakim grubu da rahatsız ediyor ve Avro alanı başlıklı zeminde tutunamayanlardan kopuşla daha dar bir kulübe geçiş niyetinin ipuçları görünüyor. Peki diğerleri, istemedikleri ya da hazır olmadıkları için Avro’ya geçmemiş olanlar ya da Avro alanının dışında durmayı tercih eden ülkeler?

Avro’ya geçişe durumları henüz uygun bulunmayan 7 AB üyesinin Orta ve Doğu Avrupalı ülkeler olduğu görülüyor. Bugün Avro üyesi zayıf halkaların başına gelenleri gördükçe bunlar, “İyi ki Avro’ya geçmemişiz” diye seviniyor olabilirler. Çünkü, bu ülkeler, küresel krizin darboğazları ile yüz yüze kalınca IMF ile anlaşmalar yaptılar, devalüasyon ve kemer sıkma ile IMF’den kredi kullanıp kriz hasarlarını, iyi kötü onardılar. Kamu maliyeleri, Güney Avrupalılar kadar sorunlu olmadığı gibi, cari dengeleri de baş edilmez boyutlarda değil.

Kaynak:Eurostat ,AMB ve IMF veri tabanları

Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin başını çektiği bu grup ülkelere, ağırlıkla, Almanya ve Fransa, ucuz ve görece kalifiye emek fırsatını değerlendirmek üzere, bazı sanayi yatırımlarını kaydırdılar. Bu ülkelere, geleceğin Avrupa tasarımında da zengin Avrupalı kulübün arka bahçesi, çevre ülkeleri olma rolü  verilebilir.

Orta ve Doğu Avrupa’nın Avro dışı AB üyeleri, türdeş bir görünüm sergilerken AB üyesi olup da Avro alanının dışında kalan varlıklı bir grubu da İngiltere, Danimarka ve İsveç oluşturuyor. Bunlardan “Vikingler”, Danimarka ve İsveç, küresel krizle en başarılı biçimde baş etmiş ülkeler. AB dışında duran Norveç ve Avro alanının tuzu kuru üyelerinden Finlandiya’yı da dikkate alarak İskandinav ülkelerinin, Avrupa’nın derdi en az ülkeleri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun hikmeti, tabi ki ayrı bir analiz konusu.

Kaynak:Eurostat  ,AMB ve IMF veri tabanları

 2007-2008’de ABD ile birlikte, finans krizini en derinden yaşayan İngiltere, Avro krizinin dışında olmaktan memnun. Bununla beraber, aynı İngiltere, küresel kriz enkazını onarmaya çalışırken yol açtığı  bütçe açıklarını ve kamu borç yükünü düşürme sorununu aşmış değil. Bunu yapmaya çalışırken sokak ile başı dertte ve yeni bir büyüme ivmesi de henüz yakalayamadı. İngiltere’nin, Avro alanının yeniden yapılanması sürecinde, tercihini ve duruşunu değiştireceğini beklememek gerekir. Özetle, bu 3 ülke, yeni dönemde de mevcut tercihlerini koruyacak gibi görünüyorlar.

Bu parçalanmışlık karşısında Almanya, kendi patronajında yeni bir Avrupa tasarlarken Türkiye için nasıl bir rol  düşünür? Bütçe ve kamu borç yükü göstergeleri açısından Avrupalıları kıskandıracak durumdaki Türkiye’nin, milli gelirinin yüzde 10’unu bulan ürpertici cari açık kamburu, onu hemen gözden düşürüyor. Sıcak para giriş-çıkışıyla büyüyüp küçülen Türkiye ekonomisi, Avrupa’daki altüst oluştan, ihraç pazarı kaybı ve sermaye geri çekilişi yoluyla zarar görüyor. Bu, ekonomik küçülme, artan işsizlik ve diğer göstergelerin bozulması demek. Geleceğin Türkiye’si, lider Almanya için nimetleri kadar, külfetleri de büyük bir ülke. Sosyal, siyasal, kültürel yapısı hala sorunlu, uyumdan uzak.

 Almanya için Türkiye’nin daha uzun süre aday ülke statüsünde tutularak etinden, sütünden faydalanılması ana hedeftir. Sızlanmalar olursa da, “özel statü” vererek  ama asla tam üye ilişkisine girmeden el altında tutmak ana yaklaşım olacaktır. Bundan daha fazlasını ummak, AKP’li hayalperestlerin düştükleri hatayı paylaşıp, kendini dev aynasında görmek olur.

Written by Mustafa Sönmez