Ben yazmıştım (!); Kara Para-‘Kara Liste’ ve Kriz…
Hiç hazzetmediğim bir ifadedir;”Ben demiştim, ben yazmıştım” diye söze başlamak. Ama bazen kaçınılmaz oluyor. Bir…
Sağlığa erişim kolaylığı, AKP iktidarının kitleleri yanına çekmesinin en önemli araçlarından biri oldu. TC kimlik numarası ile isteyen ,istediği hastane kapısından girebiliyordu. Sağlığın patronu yapılan Sosyal Güvenlik Kurumu ,SGK’ya başvurularla ilgili veriler bunu ortaya koyuyor. Halkımız. sosyalleşmek için bile hastane bekleme salonlarını kullanıyor. Şaka bir yana, oğluna gelin, kızına damat adayı bulmak için bile buluşma yeri hastane koridorları diye bir söylence var…
Bu “erişim” furyasının ceremesini , tabi ki doktorlar, hemşireler,ebeler, bilumum sağlık çalışanları çektiler,çekiyorlar. Peki ne var elde? Elde kaotik bir sonuç var. Bu “Dönüşüm”, AKP rejiminin eline ayağına dolanmış durumda. Sağlıkta dönüşümün bedeli ile baş edemez duruma geliyor iktidar…
Sağlığın baş aktörü duruma getirilen SGK, merkezi bütçenin baş belalısı durumuna geldi. Bütçe açıkları ilk 8 ayda 8,5 milyar TL’yi aştı. Yıl sonu bütçe açığı 21 milyar TL olarak planlandı ama 35 milyar TL’yi bulacak ve açığın en az dörtte biri sağlığın baş aktörü SGK’dan kaynaklanacak.
SGK’nın primden elden ettiği gelirler, emekli maaşları ve sağlık faturalarından oluşan ana yükümlüklerine yetmiyor. SGK prim gelirleri , bırakın sağlığı, ancak maaşlara yetiyor. Böylece sağlık harcamalarının finansmanı tamamen bütçeden aktarılacak kaynaklara kalıyor. Sosyal güvenlik için bütçeden aktarılanlar, hızla büyüyor. Merkezi bütçeden son 2 yılda 60 milyar TL dolayında olan aktarımlar 2012’nin ilk 6 ayında bile 51 milyar TL’yi buldu. Bu, ilk 6 ayda bütçe harcamalarının yüzde 22’si demek. Yıl sonunda rahatlıkla yüzde 30’a yaklaşması muhtemel.
***
Cari açık sorununun yanına bütçe açığı kamburunu ekleme telaşı yaşayan iktidarın korkulu rüyası haline gelen SGK açıklarında sorun, gelirlerin yetersiz kalması, buna karşılık harcamaların, özellikle sağlık harcamalarının hızla artmasından kaynaklanıyor.
TÜİK, kayıt dışı çalışan nüfusun 3,3 milyon kadarının ücretli sınıf olduğunu, kalanının ağırlıkla tarımda kendi hesabına çalışanlar olmak üzere ücretli dışı nüfus olduğunu belirtmekte. O zaman, 2,5 milyon resmi işsize karşılık 3,3 milyon kaçak, yani sosyal güvencesiz, primi, vergisi ödenmeden çalıştırılan bir nüfustan söz ediyoruz. Bu, SGK’nın mahrum kaldığı prim, Maliye’nin mahrum kaldığı vergi geliri demek. SGK, bu durumda tahsil ettiği prim gelirleri ile ancak emekli maaşlarını ödeyebiliyor. Sağlık harcamaları için ise bütçeye başvurulmak zorunda.
Sağlık harcamaları ise durmadan artıyor. SGK’ya devlet , üniversite ve özel hastanelerden ulaştırılan fatura sayısı ve bedeli bunaltıcı. Bu faturalar yıldan yıla büyüyor. Anlaşılıyor ki, çok değil, 2009’da 246 bin olan hastanelere başvuru sayısı, 2011’de 318 bine ulaşmış. 2012’nin ilk yarısında 190 bine yaklaşınca yıl sonu 360 bini vaadediyor. Bu erişimin tabii ki bir bedeli var ve sonuçta SGK’ya ulaştırılan fatura bedelleri “Sağlıkta Dönüşümün” ne menem bir şey olduğunu hatırlatıyor AKP rejimine .
Çok değil, 2008’de sağlık faturaları 14 milyar TL’yi bulmaz iken, 2012’nin sadece ilk yarısında bu rakama ulaşılmış durumda ve yılın tamamında 28 milyar TL’yi bulması çok muhtemel. Faturaların yüzde 30’una yakını özel hastanelere ait. Çok kısa sürede bir özel hastane ağırlığı demek bu. Bunlar tabi ki, tedavi faturaları. Bir o kadar da ilaç faturası var. Mesela, 2010’da 18,5 milyar TL’lik tedavi faturasının yanında 13,5 milyar TL ilaç faturası var. 2011 yılında ise 14,5 milyar TL ilaç, 22 milyar TL tedavi masrafına harcanmış.
Bütün tasarruf tedbirlerine rağmen, tedavi ve ilaç faturaları kabarmaya ve SGK’yı mali darboğaza sürüklemeye devam ediyor. Bu da SGK’nın bütçeye daha fazla yük olması ve bütçeyi fena halde delmesi demek.
AKP rejiminin bol keseden , sağlık çalışanlarının sırtına abanarak uyguladığı sağlık rejimi, artık orasından burasında atıyor, dikiş tutmuyor. Buradan nasıl toparlayacaklarını ise bilmiyorlar. Cepten ödemelere zorlamaları ise, sağlığa kolay ve ucuza alıştırılmış kitleleri fena kızdırıyor.
Galiba, burada da oyun bitti…