Dünya kapitalizmi tarihinin üçüncü en büyük krizini yaşamaya başladığı 2008-2009’dan bu yana bir türlü doğrulmak bilmiyor. Bir tarafını düzeltse öteki tarafı dağılıyor. Ters dönmüş kaplumbağaya benziyor. Birilerinin yardımıyla ayaklarının üstüne dönmeyi bekler hali var.

Paramparça…
“Piyasaya devlet karışmasın” beylik lafını krizle birlikte yeyip yutan neoliberalizm, ulus devletleri, “ulus burjuvazilerini” kurtarmaya çağırdı. Hala ABD’de Fed, Avro bölgesinde AMB ve öteki ülkelerin merkez bankaları, sistemlerini çukurdan çıkarıp istikrarlı bir büyüme evresine geçirmeye çalışıyor. Japonya ayrı bir bunalımı yaşıyor ve çıkmak bilmiyor.
Küresel kriz, çevrenin “yükselen ülkeleri”ne pek etki etmedi derken ve BRICS adıyla Brezilya,Çin, Rusya, Hindistan ve son olarak G.Afrika’nın katıldığı yeni bir dünya gücü ortaya çıktı derken, onların da son zamanlarda tek tek ciddi sorunlar yaşamaya başladıkları görülüyor.
Bu toz duman içinde esas krizini 2001’de yaşayan ve restorasyonunu o zaman yaptığı için 2009 krizine dayanabilen Türkiye de son 3 yıldır tutuk, düşük büyüme ve yabancı iştahsızlığı ile krizde değilse de krizin eşiğinde duruyor.

rr

 

 

 

Doğrulmak zor…
Dünya kapitalizminin “merkez”inin yeni bir büyüme ivmesi yakalamada zorlanmasının her ülke-bölgeye göre farklı nedenleri, gerekçeleri var. ABD’de Fed, faizleri yükselterek büyüme vitesini yükseltmeye 2013 ortalarından bu yana niyetli, ama gelen göstergelerden tam da bunu yapmanın zamanlaması konusunda kararsız. Anlaşılıyor ki, ABD büyüme konusunda “çaptan düşmüş” durumda. Finansallaşma ülkenin reel ekonomisinde ciddi bir atalet yarattığı gibi kriz, sistemin tortularını tam temizleyememiş, bir kesim hala devlet desteğinden, koltuk değneklerinden ayrılmanın zamanı gelmediğini belirterek ayak sürüyor. Kamu açığının milli gelire oranı yüzde 5’lerden yüzde 3’lere çekilmek isteniyor.Bu da kamuda kemer sıkmak demek. Tatsız yanları var.
Avro bölgesi, malum. Kuzeyi ayrı, güneyi ayrı. Güneyde Yunanistan’ın açtığı bayrak hedefine ulaşırsa öteki Akdeniz çanağındakilere emsal olur diye Troyka’da endişe var. Yunanistan , “Hayır” desteği alınca Brüksel’in endişesi ve öfkesi büyüdü. Had bildirmeye niyetliler. SYRİZA, esnekleşme ve taktik adımlarla gitme çabasında. Tam da ne olacağı bilinmiyor. Ama Yunanistan, AB’nin geleceğini de test ediyor. Tek Avrupa projesi hala geçerli mi, hayal mi oluyor? Avro alınında tuzu kuru Almanya, bu kuruluğu başkalarının sulandırmasını istemiyor ve katı. Diğerlerinin de kamu açıkları normların çok üstünde ve özellikle Güney’de kemer sıkmaktan başka politika konuşulmuyor.Bu da önemli siyasi-sosyal çalkantılara gebe bir gelecek demek.

Çin ve yükselenler
Bugünlerde herkes Yunanistan ve Akdeniz çanağı ile meşgulken sahneye bir de Çin çıktı. Küresel krizin yükseleni Çin’in, büyüme ivmesi zayıfladı. Yüzde 7 büyüme oranına bile dudak bükülürken Çin’de büyüme yüzde 6’lara doğru seyrediyor. Bu dünya kapitalizmi için kötü haber. İç pazarını, iç tasarruflarını daha çok kullanmak için başlattığı “borsalaşma” Çin’in başına bela oldu. Küçük hissedar Çinliler önemli bir borsa krizi ile karşı karşıya. Krize devlet müdahalesi kamu kaynağı harcaması demek. Bunun da durduk yerde Çin’de bir kamu maliyesi sorunu yaratmaya neden olabileceğinin işaretleri var. Çin tam da Rusya ile stratejik işbirliğine dönük önemli adımlar atarken hem Rusya’nın başı belada hem de kendisi tökezledi.
Çin ile birlikte küresel krizde tek kutuplu dünyanın dengesini değiştirdiği öne sürülen Rusya da, son bir yıldır alabora oldu. Ukrayna ve Kırım ile ilgili tasarrufları Batı tarafından onaylanmayan Rusya’ya uygulanan ambargo ülkenin belini büktü. Ambargoya petrol-gaz fiyatlarındaki hızlı düşüş eklenince Rusya yılı yüzde 4’e yakın küçülmeyle kapatacağa benziyor. Ruble büyük değer kaybetti ve içeride homurtular artmaya başladı.
Ötekiler…
Yükselenlerin diğer aktörlerinden Brezilya da 2013’ten bu yana tatsız bir süreç yaşıyor. Yabancı yatırımcıyı kaçıran Brezilya’da büyüme yüzde 1’lere düştü, yerel para, dolar karşısında büyük değer kaybetti ve ülke riski Rusya’nın ardından en öne geçti. Brezilya, toparlamak için kamu açığını azaltmak, onun için kemer sıkmak zorunda kalacak. Bunun ülkede neye yol açacağı henüz bilinmiyor…
Yükselenler içinde şimdilik dudağında mutluluk ıslığı eksik olmayan tek büyük ülke Hindistan. Yüksek kamu açığına rağmen Hindistan hızla yabancı yatırımcı çekiyor ve birkaç zamandır yüzde 7’nin üstünde büyüme yaşıyor.

Türkiye…
Bu darmadağınık dünya manzarası karşısında Türkiye nerede? Türkiye hem ekonomik hem siyasi hem de jeopolitik olarak büyük risklerle yüklü ve geleceği muğlak. Krizde değil ama krizin eteğinde duruyor. Yüzde 2-3 büyüme koridoruna sıkışmış durumda. Yabancıların yeniden gelmesi için duada. Yabancılar uzaklaştıkça elde avuçtaki dövizlerle açık kapıyor. Rezervler eriyor ve dünya ekonomisindeki darmadağınıklığa da şükrediyor. Eskaza ABD toparlanabilse, Fed faiz artırmaya başlasa, o zaman dananın kuyruğu kopmaya başlayacak. Türkiye, ABD’den gelen her faiz erteleme haberi ile derin nefes alıp içeride top çeviriyor. Ama politik istikrarsızlık ve bir yeniden seçim ihtimali, Türkiye kapitalizmini biraz daha kırılgan hale getirecek, herkes de bunun farkında. Bunu kullanarak da iğreti bir AKP-CHP koalisyonu ateşinin altına umutsuzca da olsa odun atanlar çoğalıyor.

Written by Mustafa Sönmez