Türkiye ve Dünya ekonomisindeki eğilimler
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Meclis toplantısında 28 Mart 2016 günü Mustafa Sönmez tarafından gerçekleştirilen…
Yıllardan beri avronun dolardan daha değerli olmasının avantajını kullanan Türkiye, şimdi tam tersi durumda. Parite eşitlenmesi, Türkiye’yi dış ticaret, turizm ve dış borç boyutlarında olumsuz etkiliyor. Dolarlaşma, soruna tüy dikiyor. Dolar-avro paritesi dolar lehine makası açtıkça olumsuz etkilenme süreceğe benziyor.
COVID-19 salgını ve onun arkasından gelen Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle yaşanan türbülansın küresel ekonomide derin sarsıntılar yaratması şaşırtıcı olmadı. Üst üste gelen arz açıkları, küresel üretim zincirinin halkalarındaki kopmalar, önemli maliyet artışlarına, o da küresel düzeyde görülmedik fiyat artışlarına, küresel bir enflasyona yol açtı. Kısa adı OECD olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’na üye kalburüstü ülkelerin yıllık enflasyonları ortalama yüzde 9’un üstüne tırmandı. ABD’deki tüketici enflasyonu beklentilerin çok üzerine tırmandı ve yüzde 9,1’i buldu. On dokuz üyeli avro alanının yüzde 9’a yaklaşan enflasyonu daha da tırmanma eğiliminde.
Yükselen enflasyon karşısında faiz silahına sarılan ABD, yüzde 1 olarak öngördüğü faiz artışı hedefini artırmak durumunda kaldı. Fed faiz artırdıkça ve parasal sıkılaştırmaya gittikçe dolar da güçlendi ve küresel yatırımcılar açısından cazibesi arttı. Aynı enflasyon belasından muzdarip avro alanında ise enflasyona karşı aynı çevik davranış gösterilemedi henüz. Son tahlilde 19 ülkenin merkez bankası olan Avrupa Merkez Bankası (ECB), güçlüsü, az güçlüsü ile ülkeler arasında bir uyum yakalamak durumunda. Bu da hızlı ve kararlı davranmayı güçleştiriyor. ECB faiz artırmada geciktikçe, buna karşılık dolar artırılan faizlerle güçlendikçe dolar-avro paritesi farkı kapanmaya, giderek eşitlenmeye vardı. Beklenti, ECB’deki her yavaş adımın doları öne geçireceği yönünde.