Fabrikada da önce demokrasi!..
Metal işçilerinin direnişi dalga dalga büyüyor. Hem de polis baskısına, MESS ve müttefiki sarı sendika…
Bundan 1 yıl önce, 2 Nisan 2012’de, ekonomide 2011’in büyüme verisi yüzde 8,5 olarak açıklanırken RTE’nin ekonomi bakanları ne demiş diye merak edip arşive baktım. Zafer Çağlayan 2012’de yüzde 5 büyürüz, Şimşek ve Nihat Ergün yüzde 4 rahat büyürüz, demişler. Şimdi de 2012’nin büyüme rakamını açıklama günü geldi. 2012’nin büyüme verisi 1 Nisan saat 10’da açıklanıyor (yada açıklandı). 2012 büyümesi muhtemelen yüzde 2 dolayında açıklandı. Yüzde 4-5 demişlerdi, yüzde 2 civarı oldu. Gün ‘morarma’yı ilan günüdür.
2009’DAN SONRA…
Türkiye ekonomisi küresel krizden 2009 yılında çok fena etkilenmiş ve yüzde 5’e yakın küçülme yaşanmıştı. Bu küçülmenin ardından, AKP iktidarının bütçe kaynaklarını canlanma için kullanmasının sonucunda kaçan dış sermayenin geri gelişi ile ekonomi 2010 ve 2011’de yüzde 9 dolayında büyüdü. Bunlar, daralan dünyada oldukça dikkat çeken büyümelerdi. Ne var ki iki yıl üst üste yaşanan yüksek büyüme, çok yüksek cari açıklar, yani döviz açığı verilmesi pahasına gerçekleşti.
Büyüme yılı 2010’da döviz açığı 47 milyar dolara ve milli gelirin yüzde 6,4’üne çıktı. 2011’in döviz açığı daha alarm vericiydi. 77 milyar doları bulan cari açık milli gelirin yüzde 10’u gibi rekor bir yere varıyordu. Bunun üzerine , 2012 için “yumuşak inişe geçiyoruz” kararı alındı ve büyüme hedefi yüzde 4 olarak belirlendi. Bugün ortaya çıktı ki, büyümede gerçekleşme, hedefin ancak yarısı…
Kaynak:TÜİK, GSYH ve nüfus veri tabanı
2011’den 2012’ye gerileme; yüzde 9 dolayından yüzde 2’ye…Bunun tam bir çakılma olduğu açık.Ama bununla bitmiyor; nüfus artışını da dikkate almak gerek, gerçek büyümeyi anlamak için. Milli gelir artıyor ama nüfus da sabit kalmıyor. Gelir pastamızı, nüfusumuza bölerek kişi başına durum ne olmuş, ona bakmak lazım. Nitekim 2009-2012 döneminin milli gelirlerini, aynı yılların nüfusuna böldüğümüzde ortaya çıkan dilimlerdeki büyümenin daha yavaş olduğunu görüyoruz.Örneğin 2010’da tüm ülke için geçerli yüzde 9,2 büyüme, kişi başına alındığında yüzde 7,7’ye düşmüş. Bunun 2011’de de yüzde 8,5 değil, yüzde 7,1 olduğunu görüyoruz. Gelelim 2012’ye. Eğer ekonomik büyüme bugün yüzde 2,5 olarak açıklandıysa, pasta, 2012’de 995 bin daha kalabalıklaşan nüfusa da bölündü ve kişi başına gelirde büyüme yüzde 1,2’de kaldı. Bu, 2012’de daha da önemli bir gerileme yaşandığını ortaya koyuyor.
Ekonomi, 2012’de yüzde 2 dolayındaki düşük büyümeye rağmen 50 milyar dolar cari açık verdi. Bugün milli gelir 800 milyar dolar olarak açıklanırsa, bu, cari açık/milli gelir oranının yüzde 6,3 olarak gerçekleştiği anlamına gelecektir.Yine yüksek bir oran!..Ama ekonomi öyle bir hale getirildi ki, bu oranlarda bir döviz açığı neredeyse kemikleşti. Böyle bir kambur ile yaşamaya alıştırılıyor Türkiye; tabii ki huzursuzluk, telaş ve güvensizlik ile…
2013’TE ?
2013’ün ise ilk çeyreği bitti. Nasıl bitti? Büyümeyi, 11 Haziran’da açıklayacak TÜİK. Bu yılın büyüme hedefi yüzde 4. Bakalım tutturulabilecek mi ? 2012’de yüzde 2’lik büyümeye ihracat pek omuz veremedi. İhracat yerinde saydı ama İran’a yapılan altınla ödemeyi ihracat gösterme pişkinliği yüzünden , ihracatın büyümeye rüzgâr olduğu savunuldu. Bu komediyi, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan sahneye koymaktan bıkmıyor, herkesi kendine güldürdüğüne bakmadan. Ekonomi, dış talep görmeyince içeride umut aradı, ama özel harcamaları kıstı aileler. Bankalar da kredileri. Devletin harcamaları, geçen yılın yüzde 2’lik büyümesinin en önemli rüzgârıydı.
2013’te, önümüzdeki yıl seçim maratonu başlayacağı için, yüksek değilse de düşük olmayan bir büyüme ile idare edilmeye çalışılacak. Büyüme kurgusu yine iç talebe dönük. Bankalar yeni konut, ihtiyaç kredileri ile kredi kartı pompalamalarıyla iç talebi körüklemeye çalışıyor ki, yüzde 4 büyüme mümkün olsun. Peki cari açık? Orada da ne çıkarsa bahtına…Konu, seçimler olunca artık her sonuç göze alınacak gibi…