Türkiye’nin önümüzdeki yakın ve orta gelecekte tüm parametrelerine , siyasetine, ekonomisine, dış politikasına etki edecek en önemli değişken cari açık, yani döviz açığı …Açık, yılın ilk yarısında yine iç açıcı bir görüntü sergilemiyor, bir dizi kırılganlığa kaynaklık ediyor.

Azaldı ama…

Pembe gözlüklülerden dinlediniz; diyorlar ki, ilk yarıda cari çık 24 milyar dolara indi, 2013’ün ilk yarısında 37 milyar dolardı, yani yüzde 35 azaldı. Doğru da, ne olmuş? 2009’ da da yılın tamamında 12 milyar dolara kadar inmişti cari açık. Nasıl inmişti? Ekonomi yüzde 5’e yakın küçülünce tabii…

Cari açık, bir sonuçtur. Önemli olan arka plandakidir. Büyümeyi aşağılarda süründürürseniz tabi ki cari açık düşer. Büyümenin damarı yatırımları sıfırlarsanız, makine-teçhizat için döviz harcamazsanız döviz ihtiyacınız azalır, döviz açığınız, yani cari açığınız da daralır. Alıştığınız  otomobil,cep telefonu vb ithalatınızı, kur pahalandı diye azaltırsanız, Reza’lı altın katekullisi de ayyuka çıktığı için altın ithalatı da 6,5 milyar dolar azalırsa, haliyle döviz harcamanız ve cari açığınız da daralır.

Özetle,  cari açık üçte bir oranında geriliyorsa, büyüme gerilediği içindir. Bu yıl da özellikle ikinci çeyrekte büyüme çok geriledi, yılın ikinci yarısı da umut verici değil. Yüzde 4 büyüme hedefinin altında    kalınca, cari açık da azalmış görünecek.carrr                                                                   

 Kaynak:TCMB

Ayrıntıda ne var?

İlk yarının cari açığı ayrıntıda bazı önemli şeylere işaret ediyor; onlara geçelim. Yılın ilk 6 ayında anlaşılıyor ki, dışarıdan gelen para yüzde 60 oranında azalarak yaklaşık 48 milyar dolardan 19 milyar dolara gerilemiş. Yani 28 milyar dolar daha az dış sermaye girişi olmuş. En dikkat çekici yan budur. Hem sıcak parada hem banka kredisi ve yabancı mevduatı girişlerinde önemli azalmalar olmuştur. 28 milyar dolar azalmanın 8 milyar doları sıcak para azalmasından, 20 milyar doları kredi kısılmasından ve  yabancı mevduatların geri  çekilmesinden kaynaklanmıştır.

Gezi direnişine denk gelen Fed para iklimi değiştirme duyurusu ile başlayan dış para çekilişi, özellikle 17-25 Aralık rüşvet rezaletinin ortaya çıkışı ile fırlayan  politik risk ile arttı . Yeniden girişler için yabancılar özellikle 30 Mart seçim sonuçlarını beklediler, sonraki aylarda da girişleri başladı ama yine de Haziran sonunda gelen, 2013’ün ilk yarısında gelenin yüzde 60 gerisinde kaldı.

Maskeli sermaye…

Gelen yabancı kaynak, cari açığı karşılamaya yetmedi, döviz kuru daha da yukarı çıkabilirdi ama bu kez, o esrarengiz  “maskeli sermaye” boy gösterdi ve anlıyoruz ki, 2013’ün ilk yarısında  4,3 milyar dolar olarak dışarıya, enformel yollarla çıkan döviz, 2014’ün ilk yarısında 6,4 milyar dolar olarak dönmüş ve açığa yama olmuş. Sonuçta rezervlere de 1,2 milyar dolar para girmiş, oysa 2013’ün ilk yarısında 6,5 milyar  dolar girmişti.

Maskeli sermayenin yılın ilk yarısında 6,5 milyar dolara ulaşması dikkat çekicidir. 2013’ün tamamında 2,5 milyar dolarda, 2012’de 1 milyar dolarda kalmıştı. Bu yıl, 2011’e benzeyecek gibi. 75 milyar dolar rekor cari açık verilen 2011’de  maskeli sermaye girişi de rekor kırarak 9 milyar doları, cari açığın yüzde 12’sini bulmuştu.

Cari açık hep baş ağrısı…

Yüzde 2,5-3’ü ancak bulacak düşük büyümeye rağmen cari açığın yılın ilk yarısında 24 milyar dolara ulaşması Türkiye ekonomisinin dış bağımlılığının teyidi sayılmalıdır. Türkiye, özellikle enerji ithalatında bağımlılığı kıramamakta, ihraç ettiği birçok ürünün yüzde 70’lere varan girdisini ithalatla sağlamakta, buna et, tahıl vb. gıda ithalatı bile eklenmektedir.

Katılaşan ithalat, döviz ihtiyacını, dolayısıyla dış para girişine bağımlılığı artırmaktadır ve yabancı paranın girmemesi, içeride döviz kurunu yukarı ittiği anda her şey çatırdamakta, sırttaki yüzde 40’ı 12 ayda çevrilmek durumunda olan 390 milyar dolarlık dış borç yükü tüm borçlu bankaları, firmaları, kamu bütçesine kâbuslar yaşatmaktadır.

zzzzKaynak:TCMB;TÜİK,(2014,Hedef veriler)

Ama olan olmuş, AKP rejimi böyle bir yapışkan belaya kendisini ve tüm ülkeyi bulaştırmıştır. Bakalım nasıl, ne bedel, ne çöküşlere yol açacaktır bu bela…

Written by Mustafa Sönmez