Mustafa Sönmez

2011’in üçüncü çeyreğinin ya da ilk 9 ayının büyüme verileri, bu gün (12 Aralık) saat 10’da açıklanacak. Sanayi üretim endeksi, dış ticaret, sanayide kapasite kullanımı, tüketici kredileri gibi öncü göstergelerden hareketle, 12 aylık büyümenin (Eylül’den Eylül’e) yüzde 7,5 olduğunu tahmin edebiliriz. Bu durumda, 2009’daki büyük daralma (yüzde 8)’nın ardından ekonominin iki yıl üst üste yüzde 8 dolaylarında büyüdüğü görüntüsü var.

Kaynak: TÜİK,GSYİH veri tabanı, 2011verisi  tahminidir.

Gelin görün ki, ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, IMF, derecelendirme kuruluşları, işadamları dernek ve odaları, kimse, bu büyümeye yeterince sevinemiyor. Büyümenin keyfi çıkarılamıyor. Siz bakmayın, yine bazı şamatacı bakanlar, yardakçısı medya zevzekleri, Türkiye’yi, Çin gibi, Hindistan gibi yüksek büyüme hızlarına ulaşan ender ülkeler arasında gösterip hava basacaklar. Ama kimse bu cazgırlığa artık prim vermiyor. Çünkü, iki yıl üst üste bu ölçüde büyüme, sağlık değil, sağlıksızlık ifadesi ve gerçek teşhis, aşırı ısınma… Çünkü bu büyüme, ancak ithalatla gerçekleşiyor ve ihracat, ithalatın ancak yüzde 55’ini karşılayabiliyor, dış ticaret açığı hızla büyüyor. Bu açıkları turizm benzeri diğer döviz kazandırıcı faaliyetler kapatamayınca ortaya, büyük bir döviz açığı,yani cari açık çıkıyor.

Bu gün yine açıklanacak Ekim ayı ödemeler dengesi verileri cari açığın ürkütücü boyutlarını ortaya koyacak. Eylül sonunda cari açıktaki birikim 77,5 milyar doları bulmuştu. Bunu, bugün açıklanacak milli gelire (yıllık 775 milyar dolar dolayında) oranladığınızda yüzde 10 dolayında cari açık ortaya çıkıyor, ki bu dudak uçuklatıcı bir oran ve ne gelişmiş ne yükselen ülkelerde bu oranda bir cari açık yok!…ABD, miktar olarak yüksek cari açıkta birinci , Türkiye ise miktar olarak ikinci, ama oran olarak dünyada birinci!.. Tüm sözel iddiaların aksine cari açığı azaltacak önlemler hayata geçmiş değil. Zaten kolay da değil. Çok köklü yapısal değişiklikler gerekiyor.

Kaynak: Merkez bankası ve TÜİK veri tabanları

Cari açığın bu boyutları, kamu maliyesi karnesindeki notlarının pozitif görünümüne karşın, Türkiye’yi dış dünyaya kırılgan bir ülke olarak gösteriyor. Nitekim, derecelendirme kuruluşları, Türkiye’nin bu yönünü göstermeden edemiyor ve yatırımcıları sürekli uyarıyorlar.

***

2011 büyümesi, son çeyrekte tempo düşse bile, yıllık yüzde 7,5 dolayında gerçekleşecek. Şimdi, daha çok 2012 büyüme hedefi konuşuluyor. Orta Vadeli Program hedeflerine göre bu oranın yüzde 4’ten az olmaması öngörülüyor. IMF ise, Türkiye için muhtemel 2012 büyümesini yüzde 2 dolayında tahmin ediyor. IMF tahmini, iktidarı ve yandaşı kalemşörleri pek kızdırıyor. Bu oranda bir büyümeyi pek yakıştıramıyorlar şişik egolarına. Ama sırtlarındaki cari açık kamburunu da dert etmiyorlar. Bizde öyle bir bütçe ve kamu borçlanma performansı var ki, bu vitrinle dışarıdan para çeker, bu cari açıkla yaşar gideriz, rahatlığına sahipler.

Avrupa’daki devasa bütçe açıkları, borç yükleri, böyle bir derdi olmayan Türkiye’de her şeyin güllük gülistanlık olduğu yanılsamasına yol açıyor. Yabancı sermayenin, sıcak paranın yabancı bankaların, cari açığı kolaylıkla finanse etmeye devam edecekleri beklentisini şişirdikçe şişiriyor. Oysa, Avrupa’da bankacılık sistemi “dağıtmış durumda”. Bankalara “sıkılaşma” dayatılıyor. Bu, kredi musluklarının kısılması, açılmış kredilerin geri çağrılması demek. Özel reel sektörün ve bazı bankaların buradan kan kaybı ciddi boyutlarda olabilir. O zaman da dışarıdan bulunamayan dövizin, içerideki fiyatı tekrar tavana vurabilir. Buna Merkez Bankası’nın rezervlerinin ve faiz silahının ne kadar dermanı, takati olur, yaşar görürüz…

Written by Mustafa Sönmez