Mustafa Sönmez

Kısa adı OECD olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, “Gelir Eşitsizlikleri” ile ilgili yeni bir rapor yayınladı  ( Divided We Stand:Why Ineguality Keeps Rising).  OECD, soruyor;  Neden Eşitsizlikler Artmaya Devam Ediyor ?  Rapor, incelenen 22 ülkenin 17’sinde, 1980’lerden 2008’deki mali krize kadar gelir eşitsizliğinin büyüdüğünü belirliyor. Yani, küreselleşme,  bölüşümde adalet değil, adaletsizlik getirmiş… OECD Araştırmasında gelir eşitsizliğinin en büyük olduğu ülkelerin Şili, Meksika, Türkiye ve ABD olduğu saptanmış.

Hemen belirtelim ki, bu sonuçlar sürpriz değil ve bilgiler yeni de değil. Gelir, gruplar arasında eşite yakın dağılmışsa gelir  eşitliği gini katsayısı “0” a yakındır, aksi durum “1” yakındır. İşte OECD, ülkelerin yaptıkları gelir dağılımı araştırmalarında ortaya çıkan gini katsayılarının 1980’lerde, 1990’larda ve 2000’lerde nereden nereye geldiğini dikkate alarak ortalama gininin 0,28’den 0,31,5’a çıktığını, yani eşitsizliğin büyüdüğünü ortaya koyuyor. Türkiye’de ise , 1990’lardaki gini katsayısı 0.51 ile “1”e,  yani adaletsizliğin zirvesine  en yakın  ülkelerden biri iken, 2008’e gelindiğinde bu katsayı 0.40’a inmiş. Önemli bir iyileşme gibi görünerek övgü düzülebilir. Ama gelin görün ki, bu doğruluğu kendinden menkul “iyileşme”ye rağmen Türkiye’nin adı , yine adaletsizlik zirvesinde Şili ve Meksika ile anılıyor…Gelir dağılımı araştırmasının, denekten bilgi alarak, beyana dayanılarak  yapılmasının sakıncalarını ve güvenilmezliğini yıllardır yazıp çizmekten yoruldum. Ama, TÜİK her yıl, yorulmadan ve içinde her tür absürdlüğü barındırarak aynı yöntemle gelir dağılımı adı altında bir basmakalıp ürünü piyasaya sürmekten geri durmuyor(*). ***

OECD araştırmasını kamuoyu ile paylaşan OECD Genel Sekreteri Angel Gurría, bölüşümü iyileştirmede , “Eğitim şart!…” demiş. Bireylerin eğitimin nimetlerinden farklı yararlanmalarının gelir eşitsizliğini artırdığından dem vurmuş. Yanlış değil, ama esas bu mu? Bölüşümde adaletsizliğin önüne geçmenin ilk koşulu, gelirin paylaşımında güçlülerin karşısında, zayıfların örgütlü olmaları. Ama küreselleşme, Türkiye gibi ülkelerde, 12 Eylül gibi devlet terörünü de kullanarak,  emeği, sendikaları etkisizleştirdi. Buna bir yandan değişen emek süreçleri, bir yandan da piyasacı neoliberal iktidarların politikaları zemin sağladı. Örgütsüzlük, bölüşüm adaletsizliğini artırdı.

Bölüşümdeki büyük uçurumları törpüleme, istenirse devletin müdahaleleri ile de olur. Devlet vergi ve harcama politikaları ile eşitsizliklere ayar verir. Nitekim, ABD’de değilse de Avrupa’nın birçok ülkesinde olan budur. Eğitime,sağlığa bütçeden ayrılan payların yanısıra diğer destekler “Sosyal Koruma” olarak adlandırılır ve yine OECD, bu sosyal korumada ülkelerin ayrıştığına işaret ederken, Türkiye’yi bunu yeterince yapmayan ülkeler arasında gösteriyor.

Kaynak: OECD Employment Outlook. 2011, Chapter 2, Figure 2.1’den derlendi

Kuzey Avrupa’nın birçok ülkesi milli gelirin yüzde 30’una yakın sosyal koruma harcaması yaparak bölüşüme müdahalede bulunurken Türkiye’nin payının yüzde 10’da kaldığına işaret ediyor OECD. Burada bile çarpıtma olduğunu belirtmeliyim. İsteyen, altında Bakanlar Kurulu üyelerinin imzası olan 2012 Yılı Programı’nın  246’ncı sayfasındaki 67 No’lu tabloya baksın, görecektir ki, 2008 için sosyal koruma harcamaları OECD’ye bildirildiği gibi, milli gelirin yüzde 10,5’u değil, yüzde 7,2’sidir. Kaldı ki, yine görecektir ki, emekli maaşları da sosyal koruma içinde gösterilmiştir. Çalışırken prim ödeyen emeklilerin, emekliliklerinde birikmiş primlerini emekli maaşı olarak almalarının neresi koruma oluyor ki? Hile, hurda,yalan dolan, çarpıtma  her yerde…Ama hem düşen ücretlere ,çöken tarıma ,artan işsizliğe rağmen çarpıtılarak düzelmiş gösterilen gelir dağılımı verilerine, hem sosyal korumayı şişirme sahtekarlıklarına rağmen, gelir ayıbı büyük. Hiç bir arsızlık bu ayıbı örtemiyor…

(*) Konu ile ilgili detayları,  okur dilerse , 100 Soruda Küresel Kriz ve Türkiye (Alan yayınları,2009) başlıklı kitabımın 56 ve 57’nci sorularındaki  yanıtlarda bulabilir

Written by Mustafa Sönmez