CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
takdim yazısıyla ,“Nereden Nereye”
başlıklı bir ekonomik rapor açıkladı. Şu kadarını belirtelim ki, belli
eksiklerine rağmen, yakın zamanlarda CHP’nin yayımladığı en derli toplu, en
anlaşılır bir rapor bu. Grafikler ve özlü anlatımlarla ekonominin panoramik
görünümü iyi ifade edilmiş. Emek verenlerin eline sağlık…Amma…Bu raporun mesajı
ne ?  Teşhis ne, tedavi nerede? Kısaca
rapor var, ama tutulacak ana halka yok, politika yok. Politika nerede?

Kılıçdaroğlu –nedense, henüz CHP web sitesine
konmamış- raporun önsözünde diyor ki,
Dokuz yıldır tek başına iktidarda olan AKP, elindeki büyük medya gücü ve
desteğinin etkisiyle ekonomide sürekli pembe bir tablo çizmekte, makyajı bol bu
tabloya da tüm milletin inanmasını istemektedir. Oysa sokaktaki vatandaşımızın
günlük hayatında yaşadığı sıkıntılar AKP’nin çizdiği bu pembe tablodan çok
farklıdır.”

Halkın iş-aş sıkıntısı çektiğini ifade etmek, bunu
raporlara dökmek ana muhalefet partisinin elbette görevidir. Ama en az onun
kadar önemli olan, çektirdiği  sıkıntılara
rağmen, bu iktidarın nasıl hükümet
etmeye devam ettiğini bize açıklaması, bunun teşhisini yapması, dahası
sorunların tedavisi için yol göstermesi değil midir?

CHP, bu rapor ile  sanayiciye ,iş adamına, iyi kötü işi olana, göremediği
bir şeyi gösterip yeni bir politika önermekte midir? İki yıldır üst üste
gerçekleştirilen yüzde 8 büyümenin ardından, AKP, 2012’de de en az yüzde 5
büyümeyi gerçekleştirebilecek görünmektedir. Resmi işsizlik yüzde 10’a yakın ama
2 yılda tarım dışında 2 milyon kişi
istihdam edilmiş. Ama inşaatta, ama ithalata bağımlı sanayi ve hizmette,
turizmde…Sonuçta istihdam artmış görünüyor.  Peki
nasıl
oluyor bunlar? AKP, ne
yapmaktadır da büyümeyi sürdürmektedir?
Buna doğru teşhisi koymadıkça ve bunun ürettiği sorunlara  çözüm önermedikçe, raporlar istediğiniz kadar
gerçeklere ayna tutsun, yetmiyor…

***

CHP raporunda
bütçe açıklarından, kamunun borç yükünün arttığından söz ediliyor ama bütçe
açığının ve kamu borç stokunun milli
gelire oranının
düşüklüğünden hiç
söz edilmiyor. Maliye ayağındaki bu iki oran, AKP’yi suyun üstünde tutan “işin sırrıdır”. Bugün 77 milyar
dolarlık ve milli gelirin yüzde 10,5’una ulaşan dünya rekoru bir cari açık kamburuna rağmen, sıcak para
akışı sürüyorsa, bu sayede büyüme çarkı dönüyorsa, bu sayede işsizler  tarım dışında, düşük ücretli, güvencesiz de
olsa, iş bulabiliyorlarsa ve ithalata bağımlı da olsa bu büyüme sayesinde
Hazine’ye vergi girip bütçe açıkları en alt düzeyde seyrediyorsa, bu, AKP’nin
ta 2001 krizinden devraldığı mali
disiplini
hiç elden bırakmamış olmasındandır.

Ama CHP’nin fark etmesi gereken tam da bu noktadır. Bu mali disiplini tesisin adaletsizliği ve AKP
rejiminin bu adaletsizliği sürdürmeye imkan, meydan bulmasıdır.  Çok kere yazdım, ama yine tekrarlamalıyım.

AKP iktidarının, bunca kırılganlığa rağmen birçok AB
ülkesi ve “yükselen ülke”ye kıyasla yüksek büyüme oranları tutturmasında “Maliye performansı”, dış yatırımcının
aklını çelmeye , sıcak para girişini cazip kılmaya yaramaktadır. Yine bu Maliye
sayesindedir ki, Merkez Bankası her kur şokunun uç verişinde hemen  faiz
silahını
rahatlıkla kullanabilmektedir. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1’lere kadar düşürülmüş, kamu
borç yükü de milli gelirin yüzde 35’ine
inmiştir. Bu oranlar, AB’deki oranların yanında, göz almakta, cari açık
kamburunu unutturmaktadır.  O zaman sormak gerekir; Nasıl oluyor da böyle
bir Maliye performansı sürdürülüyor? Konu ile ilgili 3 gerçeği yineliyorum;
1-    Vergi adaletsizliği hiçbir engelle karşılaşmadan
sürdürülmektedir.  CHP raporunda da yer
alıyor; dolaylı vergiler yüzde
70’lere yaklaşıyor. Deprem vergisi olarak 1999’da getirilen iletişim vergisi
kaldırılmadı. En fahiş akaryakıt vergisini , en fahiş alkol,sigara vergisini
ödüyoruz. CHP, bu adaletsiz vergilere niye yeterli muhalefet yürütmüyor ? Doğrudan
vergilerin ağırlıklı kısmı ücretli sınıftan alınıyor, bankalar, firmalar kurumlar
vergisi olarak toplam vergilerin yüzde 10’unu bile ödemiyor. Bu vergi
adaletsizliği çarkına çomak sokmadıkça, AKP, bu gemiyi yüzdürür.

2-    AKP, doludizgin
özelleştirme
yapıyor ve iktidarı süresince 50 milyar doları bulan bu  özelleştirme geliri sayesinde, bugün herkesin
gıpta ettiği, denk bütçe ile hükümet ediyor. KİT’lerin ardından kamu arazileri,
binaları, kamusal varlıklar haraç mezat satılıyor. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yılda 5 milyar TL’ye yakın kaynak, GAP
yatırımlarını tamamlama gerekçesiyle bütçeye çekiliyor. AKP rejimi, bunu da
elini kolunu sallayarak yapıyor.
3-    Bütçenin harcama ayağında AKP sürekli budamalara gidiyor. Eğitimden sağlığa,
tarıma destekten muhtaçlara transferlere kadar halkın yararlanabileceği sosyal devlet olmanın gereği
harcamaları, AKP sürekli kısıyor. En son yeşil kartlıları gelir testinden
geçirerek, sağlıkta cepten harcamalara zorlayarak yeni budama  örnekleri verdi.
Halk, gündelik hayatta çektiği sıkıntıların
farkındadır. Asıl farkında olunması gereken bu çarkın nasıl döndüğü ve dönmesinin nasıl önleneceğidir. Bu Maliye tezgahı
işledikçe, bu vergiler takır takır tahsil edildikçe, bu özelleştirmeler güle
oynaya yapıldıkça, işsizlik sigortası-belki yarın kıdem tazminatı fonu-  yağmalandıkça,  sosyal devlet harcamaları engelsizce kırpıldıkça,
AKP Maliyesi göz kamaştıracak, bu durum sıcak para akışına süreklilik
kazandıracak ve Türkiye ekonomisi, cari açık rekortmeni olmasına rağmen,
büyümesini sürdürecek…

Özetle, CHP’liler muhalefette inandırıcı bir çizgi
izlemek istiyorlarsa, önce AKP’nin bu rüzgarını kesecekler. Herkesten gelirine
göre kaynak temininin yolunu gösterecekler. Başka bir büyüme modelinin mümkün
olduğunu , bir politika olarak
halkın önüne koyacaklar. Tabii, iktidara taliplerse…

Written by Mustafa Sönmez