Altın Çakılma:Gerçek Büyüme Yüzde 1
Üçüncü çeyrek büyüme verileri 9 Aralık Pazartesi yayınlandıktan sonra, aynı gün TV kanallarında, izleyen gün…
Geri sayım hızlandı. Mart 2014 yerel seçimleri ve aynı yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine tüm taraflar hazırlıklarını yoğunlaştırmaya başladı. Ardından 2015 genel seçimleri var. Bunlar arasında yerel seçim sonuçları kritik önemde. AKP, ne yapıp edip büyük kan kaybına uğramamaya, özellikle İstanbul ve Ankara’da zayiat vermemeye azami gayreti gösterecek. Hele ki İstanbul’da…İstanbul’u kaybettiği tarih, AKP rejiminin sonunu hızlandıracak en önemli an olacak.
GEZİ FAKTÖRÜ
Bu seçim konjonktürü, “Gezi direnişi” gibi bir tarihi kırılmanın ertesine denk geldi. Dolayısıyla CHP’den, daha soldaki partilere kadar tüm siyasi aktörlerin yaşanmış tarihi momenti göz ardı etmemesi beklenir. AKP de aynı kırılmanın ruh haliyle, yaşadığı travma ile seçimlere hazırlanıyor.
CHP, bütün geçirdiği hastalıklara rağmen Türkiye için çok önemli bir partidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi sürecinde, AKP’nin karanlık rejiminin sonlandırılması mücadelesinde önemli bir partidir ve bu beklentilere karşılık vermesi için yapıcı eleştirilerle takip ettiğimiz bir partidir.
Tarihi bir kırılma anı olan Gezi direnişinde CHP iyi bir sınav vermiştir. Direnişe, sıradan bir bileşen olarak katılmış, nemalanmaya kalkmamış, oportünistlik yapmamıştır. CHP’nin kadroları direnişin önemli bileşenleri ile kol kola olmuşlardır. Yerel seçimlerle başlayacak maratona girerken CHP’nin Gezi direnişinden çıkardığı dersle yol alması gerektiğini daha önceki yazılarımda da vurgulamıştım. Bugün ise tartışma adaya odaklanmıştır; CHP, özellikle İstanbul’dan kimi aday gösterecektir?
İLKELER
CHP’yi artık, oldu bittilerle, perakende, real politik ile değil, ilkelerle hareket eden bir parti olarak -hiç olmasa Gezi sonrasında- görme isteği CHP’li olsun olmasın, sol kesimde yaygın bir beklentidir. CHP’nin bu beklentiye karşılık verip vermeyeceğini anlamak için az bir zaman kaldı. CHP, henüz, İstanbul’u 20 yıldır yöneten dinci-neoliberal belediyeciliğe karşı, “Nasıl bir İstanbul, nasıl bir yerel yönetim” sorusuna yanıt hazırlamadı. AKP rejiminin İstanbul’a yaptıklarının bilançosu ortada yok. Alternatif yerel yönetim, İstanbul’u yönetme modeli de ortada yok. Peki ne var ? Sarıgül adaylığına alıştırma, “oylar bölünür” tehditiyle Gezi bileşenlerini teslim almaya dönük mesai var. Bunu CHP Genel merkezi yapmıyor ama yapanlara da ses çıkarmıyor.
SARIGÜL VE RÜŞVET
CHP’den 2005 yılında rüşvetçilik suçlamalarıyla ihraç edilen Sarıgül’ü, şimdi yeniden CHP üyesi, oradan da Büyükşehir başkan adayı yapmak isteyen ve bütün seçim enerjisini bunun üstüne bina etmiş bir büyük sermaye kesimi, onların hizmetinde medya erbabı var. Mustafa Sarıgül ile ilgili, kişisel tarihimde yer aldığı için, birkaç kelam etmek zorundayım. Sarıgül ile ilgili rüşvet iddialarını medyaya ben taşıdım. 2004 yılında yönettiğim Nokta dergisinde, Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na intikal etmiş bir mülkiye müfettişi raporuna ulaştım ve bunu Nokta’da kapak yaptık. Rapor, telefon dinlemeleri üstünden çeşitli rüşvet iddialarına yer veriyordu. Dergi çıkmadan Sarıgül’ün haberi olmuş, telefonla aradı ve tehditler savurdu ama cevabını da aldı, dergi yayımlandı, ertesi gün de 22 Ağustos 2004 tarihli Milliyet’te manşet oldu. Detayların linklerini aşağıda vermekle yetiniyorum.
Bizimki sadece gazetecilik göreviydi, haberdi ve o misyonu yerine getirdik. Dönemin CHP yönetimi, Sarıgül’ü zirve yarışında bir tehdit olarak görüyordu, haberi fırsat bildi ve disiplini işleterek Sarıgül’ü CHP’den ihraç ettiler. Sarıgül’ün davası yargıda ne oldu, bilmiyorum. Çünkü 4 ay sonra fiili gazeteciliği bıraktım. Başkaları da-bildiğim kadarıyla- takip etmedi. Şimdi Sarıgül, CHP’ye üye yapılacak ve belki de aklanacak, itibarı iade edilecek. Hem de onu ihraç eden Baykal ve çevresi CHP’de iken… Neler olacağını merak ediyorum. Bu bir yana, soranlar haklıdır; neden Sarıgül? Bunca yıldır Sarıgül, Şişli’de ne menem bir belediyecilik yapmıştır ki, şimdi ona daha önemli bir görev bahşedilsin. Şişli belediyeciliğinin CHP’nin Beşiktaş, Kadıköy, Bakırköy, Sarıyer belediyeciliğinden üstünlüğü nedir? Sarıgül’ün her nabza, Fethullahçılara da şerbet vermesi midir cazibesi? İstanbul’un son rant kırıntılarını Sarıgül ile kendine yontma derdindeki büyük sermaye ve medya patronları ile yakınlığı mıdır cazibesi? Nedir?
BAŞKA ADAYLAR?
Tamam, Sarıgül aday adayı olabilir, ama CHP’nin başka aday adaylıklarına ardına kadar kapıları açması beklenmez mi? Aday adaylarından nasıl bir İstanbul belediyeciliği ve yönetim biçimi modeli ürettiklerini önemsediğini dile getirmesi, bunun üstünden yarışmalarını teşvik etmesi iyi olmaz mı? Gezi bileşenleri ile Kürt muhalefetini temsil eden siyasi aktörler ile, oluşumlarla ittifak, programatik ortaklık arayan adayların çıkması teşvik edilse iyi olmaz mı?
Bizzat buna CHP genel merkezi bir çerçeve getirebilir, niyet beyanında bulunabilir. Aday adayları arasında seçim yapılırken bu geniş ittifakı tesis edebilecek programı olanların şansının daha yüksek olacağını ihsas edebilir.
ALTERNATİFSİZLİK?
Büyük sermayenin telkinleri ile “Sarıgül, adayınızdır” diye bir dayatma ile karşı karşıya gelmek, kimsenin görmek istemeyeceği bir tablodur. En büyük endişe, böyle bir emrivaki ile karşı karşıya bırakılmaktır. Hiç istemeyiz, ama böyle bir tercih, CHP’nin İstanbul’da da, Türkiye’de de kendi ipini boynuna geçirmesi anlamına gelecektir.
İlke ve program, yani Gezi aşkı ile davranmak yerine Sarıgül kumarında özetlenen pragmatizmi esas alan dayatmalara, başta Gezi sevdalıları mecbur değildir. Böyle bir dayatma karşısında Gezi ruhunu bayrak edinmiş her siyasi alternatif, istediği kadar cılız görünsün, kısa sürede cazibe merkezi olacaktır, bu bilinsin. Buna ihtimal vermeyip hatta blöf sananlar, ortaya çıkacak oy bölünmesi ve kaybetme sonucunun hesabını seçmenlere nasıl verirler, o da şimdiden düşünülsün.