Kıyamet gününü ucuz atlattık, diye seviniyordur RTE ve çevresi…Kitlelerin toplanma, gösteri yürüyüşü, protesto haklarını yine bildik polis şiddeti ile, copla, zehirli gazla,TOMA’larla bastırmayı, onlarca insanı sakatlamayı bir “zafer” addederek seviniyorlardır…

Oysa onların ve yandaşlarının anlamadıkları bir şey var:Gezi, sadece yıldönümü beklenen ve o gün baskıların protesto edileceği bir eylemlilik hali değildir. Gezi , artık Türkiye’de ve dünyada yeni bir siyaset yapma biçiminin adıdır, süreklidir, organiktir, büyüme, kendini geliştirme halinde olan bir “kültür”dür.

CHP Raporu

Gezi’nin bir “Hareket” olduğunu, CHP gözlemiş, araştırmış ve ortaya “Gezi Hareketi” başlıklı rapor çıkarmış bulunuyor. Kurucu çoğunluğunu CHP’lilerin oluşturduğu Toplumcu Düşünce Enstitüsü, bu çalışmayı bir kitapçık olarak yayımladı (*).

Geçtiğimiz Cuma günü, çalışmayı CHP’nin AR-GE ve Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu’ndan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr.Sencer Ayata sundu. Bir grup gazeteci-yazar, akademisyen ve milletvekilinin davetli olduğu özel toplantıda Sencer Hoca hem çalışmayı özetledi , hem de tartışmaya açtı.

Şimdi Nebil İlseven’in başkanlığını yaptığı Enstitü kurulmadan önce, dostumuz Hurşit Güneş’in inisiyatifiyle bir grup CHP’li , ortalama ayda bir, basına kapalı böyle toplantılar organize ediyor ve her toplantıda bir tema tartışılıyor, iyi bir fikir alışverişi oluyordu. Bazılarına Başkan Kılıçdaroğlu da katıldı.

Şundan anlatıyorum bunu; Kimilerinde, CHP’nin müzmin muhalif, üretken olmayan, yan gelip yatan bir parti olduğu gibi bir algı var. Haksızlık ediliyor. Bizatihi bu toplantılar, CHP’de sürekli bir çözüm üretme arayışı olan kadroların bulunduğunun kanıtı.

Gezi hadisesinde bile, yine kimilerinin sandığı gibi, CHP bu büyük dalgayı sadece oya tahvil etmeye bakan bir siyasi rantiye değil. Anlıyoruz ki partide yüksek lisanslı, doktoralı onlarca gönüllü partili ve/veya sempatizan bir kadro, Gezi Hareketine ilişkin tüm yayınları sistemli biçimde takip etmiş, parti kütüphanesinde bir Gezi arşivi oluşturmuş , Gezi eylemliliği içindeki yüzlerce genç, yetişkin, yaşlı ile mülakatlar yapmış ve Gezi’nin anatomisi , kimyası ortaya konulmaya çalışılmış ve CHP, Gezi’den öğrenmeye çalışmış. Bunlar,önemli ve iyi çabalar.

 Gezi…

Gezi’nin sönümlenip gidecek kendiliğinden bir patlama olmadığı, zamanla daha iyi anlaşılacak. Gezi’ye, doğru teşhis koyabilenler sınıf mücadelesinde doğru hamleler yapıp gelişme kaydedebilecekler. CHP, başlangıç olarak bunu denemiş, Gezi’yi anlamaya girişmiş bulunuyor. Gezi ile bağ kurmaya, bu büyük siyasi enerjiyle kendi enerjisini sentezlemeye çalışıyor. 

 Raporda yer alan şu saptama önemlidir; “Gezi Hareketi, Türkiyede demokratik kültürün geniş kitleler tarafından benimsendiğini tüm dünya kamuoyuna gösteren büyük bir toplumsal harekettir. Gezi Hareketi, bilimsel araştırmaların ve konuya ilişkin yapılan tüm değerlendirmelerin ortaya koyduğu gibi kendiliğinden gelişmiş, iç veya dış bir merkezden kumanda edilmeyen ve hiyerarşisi bulunmayan bir harekettir.(…) CHP için Gezi Hareketi, ülkemizde özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasi mücadelesi doğrultusunda atılmış tarihi bir adımdır. CHP kuruluş felsefesinden gelen anlayışla doksan yıllık siyasi tarihi boyunca Türkiyede gerçekleştirilen tüm ilerici toplumsal hareketlerin yanında ve çoğu zaman merkezinde yer almıştır.”

 Pratik ?

CHP, Gezi’yi anlama yolunda bu raporla önemli bir adım atmış bulunuyor ama anlamak kadar önemli olan dönüştürmek, pratiktir. Pratikte durum nedir? CHP’nin Gezi hareketi ile bağlantı kurup bir tür volan kayışı tesis edebileceği fırsat, 30 Mart yerel yönetim seçimleri olabilirdi. Gezi ruhunu ifade eden yerelde örgütlenme, söz ve karar süreçlerine tabandan  katılma, doğrudan demokrasiyi icra, kenti, kentliyi sermayenin sömürüsüne karşı korumanın pratiği, yerel seçimleri Gezi ile birlikte örgütlemekti. Adaylar birlikte seçilebilir, seçim bildirgesi, birlikte hazırlanabilir, alternatif programlar her ilçenin,ilin özelliklerine göre birlikte yapılabilirdi.

CHP, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları rüzgarının etkisi altında kalarak, bunu yapmadı,yapamadı. 30 Mart’ta AKP’yi geriletecek en geniş ittifakları öne aldı, aday seçimlerini buna göre yaptı, Gezi hareketi ile ilişkiler, Gezi’nin taşıdığı yeni, alternatif siyaset, hayat pratiğinden yararlanma ile ilgili, ne yazık ki, bir hamlesi olamadı. Gezi’de sembolleşmiş bazı isimleri İstanbul’un bazı ilçelerine aday göstermesi beklenirdi, hiç olmazsa, ama o da olmadı…

Fırsat…

CHP’nin Gezi ile aynı orkestrada çalmasının hâlâ imkanları var. Kaçmış bir şey yok. O da CHP’nin, CHP’li belediyelerini Gezi bileşenlerine açması, birlikte yönetmeye davet çıkarmasıdır. Kazanılmış Büyükşehirlerde, Ankara, İstanbul ilçelerinde, öteki il ve ilçelerde CHP belediyeleri, Gezi bileşenleri ile kenti yönetme modelleri geliştirebilirler. Kentle ilgili karar süreçlerini  Gezi bileşenleri üstünden mahallelere, sokaklara, parklara taşıyabilirler. Beşiktaş Belediyesi Abbasağa park platformuna Beşiktaş Belediyesi’ni açabilir. Çarşı’yı yönetime katabilir.

Kadıköy, Yoğurtçu Park platformuna belediyeyi açabilir örneğin. Kentlerde hangi dönüşümlerin nasıl, birlikte yapılabileceği enerjilerin nasıl bir araya getirilebileceği ve bunun pratiği konuşulabilir, daha da ötesi bunun kurulları, kurumları oluşturulabilir. Bu hâlâ mümkün.

Bu söylediklerim, Gezi bileşenleri için de geçerli. Onlar da davet bile beklemeden CHP belediyelerinden içeri girip, oyu biz verdik, biz de yöneteceğiz diyebilmeliler. Kentle ilgili karar süreçlerinde yer almanın yol ve yöntemlerini önerebilir, projelerini belediye programına sokup yürütücüsü ve denetçisi olabilirler.

(*) Yayına şu linkten ulaşılabilir: http://www.toplumcudusunceenstitusu.org/makale-detay/71/chp-ve-gezi-hareketi

Written by Mustafa Sönmez