Dilin Çözülmesi, İklimin Değişmesi
Mustafa Sönmez24.05.2010, PazartesiCHP’nin 33’ncü kurultayı öncesinde, kurultay günlerinde ve sonrasında yaşanan coşkuyu nasıl yorumlamalı? Bunu…
Mustafa Sönmez
Dışarıdan Türkiye’ye bakış değişmeye başladı. Hem siyaseten, hem de ekonomik olarak imaj kaybı sürüyor. “İleri demokrasi” palavrasının altındaki otoriter rejim inşası gerçeği nihayet fark edilmeye başlandı. “Askeri vesayetle hesaplaşma” adı altında nasıl bir sivil dikta inşa edildiği, gazeteci tutuklamaları ile ifade özgürlüğünün nasıl canına okunduğu, aymaz Batılılarca nihayet fark ediliyor. Sekiz milletvekili 215 gündür tutukevinde. Kendi atadıkları genelkurmay başkanı “terör örgütü kurma” suçlamasıyla tutukevinde. Yargı vesayetleri, ana muhalefet partisi başkanını özel yetkili mahkemelerle korkutma cüreti içinde. Ama belki, iyi ki de oluyor bunlar, demeli. Böylece, dışarıdaki aymazların gözü açılıyor, “Neler oluyor orada ?”sorusu daha çok sorulmaya, cilanın altı merak edilmeye başlandı nihayet.
***
Gelelim ekonomideki uyanmanın belirtilerine… Yabancı para gazıyla, rekor cari açıklar vererek iki yıl üst üste gerçekleştirilen büyümenin-daha doğrusu aşırı ısınmanın- ardındaki devasa sorunlar fark edildikçe “ülke riski” konusunda da uyarılar artıyor. Türkiye imajı ya da algısının seyrini en iyi gösterecek veri CDS’ler…Yani Temerrütten Korunma Anlaşması fiyatları… CDS’leri bir kez daha hatırlatalım: Diyelim bir ülkenin devlet kağıdına yatırım yaptınız ve bu yatırımdan başınız derde girmesin diye yatırımınızı sigorta ettirmek istiyorsunuz. Bu riski sigorta edenler ülkenin durumuna göre yatırımınızı sigorta etmenin fiyatını, sigorta primini (CDS) açıklıyorlar. Dolayısıyla, belirli zamanlarda ülkelerin CDS’lerine bakarak, hangi ülke ne kadar riskli, iflasa uzak ya da yakın, anlayabiliyorsunuz.
Türkiye’nin CDS’leri,özellikle 2011’in ikinci yarısında hızla arttı. Denebilir ki, Ağustos 2011, Türkiye’nin ekonomide de cilalı imaj devrinden taş devrine dönüş tarihi oldu.
Kaynak:Reuters
2010’un sonunda 136 olarak gerçekleşen Türkiye CDS’leri en parlak zamanında sayılırdı. Sonrasında küçük dalgalanmalar gösterdi ama kur artışlarının hızlandığı 2011 Ağustos’ta 234’e çıktı. Bu, Temmuz’a göre yüzde 35 artış demekti. Orada kalmadı tabii…Ekim ayı ortalaması 275’e fırladı. Merkez Bankası’nın kur ile didişmeye geçmesi, enflasyonun hedeften yüzde 100 sapmalarının netleşmesi ile ülke riski daha da yükseldi ve 2011 Aralık ortalaması 280 olarak gerçekleştikten sonra 2012’nin ilk haftasında da CDS, 292 olarak açıklandı.
Peki Türkiye’nin dış itibarı böyle balon gibi sönerken , diğer “yükselen ülkelerde” durum nasıl gelişti ?
Bekleneceği gibi en kötü durumda olan, kağıdı en itibarsız ülke Yunanistan. Bu ülkeyi bir kenara koyup sıralama yapıldığında, risk liginin ilk sırasında Portekiz var, onu Arjantin izliyor. İki yakası bir araya gelmeyen Macaristan’ın durumu hızla kötüleşiyor ve CDS’leri 520’ye çıktı. Avro alanının kırılganlarından İspanya’nın ise CDS’leri 400’ü aştı. İspanya’yı Türkiye izliyor ve 300’e hızla ilerleyen CDS’iyle ilk 5’te yerini almış durumda. Borç kağıdına en itibar edilen ülkeler ise tuzu kuru Hindistan ile Çin, sonra da Meksika…
Türkiye, Ağustos 2011 sonrası durumu en çok bozulan ikinci ülke. CDS’leri yüzde 193 artan Portekiz’i hemen Türkiye, yüzde 115 ile izliyor. Risk algısındaki bu hızlı tırmanmada en önemli unsur, 12 aylık toplamı 78 milyar dolara yaklaşan, milli gelirinin yüzde 10’unu bulan cari açık ve yeniden iki haneli hale gelen enflasyon. Bu göstergeler, tabii ki, tüm uluslararası otoriteleri ürkütüyor . Türkiye’nin CDS’leri yükseldikçe yabancı sermaye girişi de azaldı. Yabancı yatırımcılar, CDS’i daha düşük Çin, Hindistan, Brezilya, Meksika, hatta G.Afrika’yı, ya da getirisi düşük de olsa güvenceli liman olarak gördükleri seçenekleri, örneğin Almanya bonolarını tercih eder duruma geldiler.