Mustafa Sönmez

 Cari açık paniği başlayalı beri, plana-programa dudak büken piyasaperestlerin nereden, nasıl döviz harcamasını kısarız  telaşı da başladı. Teslim olunan ve kısa zamanda değişmeyecek kalem enerji. Kamuyu enerji üretiminin kapısına koydular, özele meydanı açtılar ama özel enerji üretimi nal topluyor. Bugünkü haliyle enerjide mutlak ithalat bağımlılığı var. Öyle ki, ham petrol-doğalgaz, kok kömürü, rafine edilmiş petrol ürünleri ve maden kömürü , linyit  ithali olarak 3 alt başlıkta yer alan enerji sektörünün 2005-2010 dönemi ithalatı 200 milyar doları geçiyor. Aynı dönemde gerçekleştirilen 26 milyar dolarlık ihracat çıkarıldığında enerjide Türkiye, 2005-2010 döneminde 174 milyar dolarlık net ithalatçı.  Bu, yıllık 30 milyar dolara yaklaşan bir net ithalat demek.

Hazine Müsteşarlığı bir hesap yapmış; enerjiyi dışarıda bırakacak olsak, cari açığın milli gelire oranı yüzde 6,6 değil, yüzde 3,3 olacakmış…Fantastik bir yaklaşım tabii. Öyle dışarıda filan bırakamıyorsun, ayrıca, öyle sektörlerin var ki ihracatçı sanıyorsun ama altını kazıyınca bal gibi ithalatçı çıkıyor.

***

 En aklıma gelmeyenini, ODTÜ’lü bir arkadaşımdan  öğrendim. İhracat yıldızı sandığımız çimentoyu mercek altına alalım: Arkadaşım, 33 yılını çimento sektöründe geçirmiş, bir büyük grubun üst düzey yöneticiliğinden emekli. Bizler, tekstil ve gıdadan sonra , sayılardan  hareketle, çimento-seramik-cam sanayiini en ihracatçı sektörlerden biri biliriz. Nitekim, 2005-2010 döneminde  bu alt sektörün ihracatı 25 milyar dolar, ithalatı 8 milyar dolar görünüyor ve sektör, 13 milyar dolara yakın net ihracatçı…Ama kazın ayağı öyle mi?

Öğreniyoruz ki, çimento, enerji tüketimi yoğun  bir ürün. İthalatla karşılanan  yakıt ve enerji, yarı mamul klinkerin değişken maliyetinde yüzde  60-80, toplam maliyetinde yüzde 50-70 paya sahip iken, çimentoda katkı kullanımı nedeniyle bu oranlar sırasıyla yüzde  50-70 ve yüzde 40-60 arasında değişiyor. Sektörün kullandığı bu enerji ise göbeğinden ithalata bağımlı. Enerji  ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre 2009 yılı çimento sektöründe kullanılan yakıtın  yaklaşık yüzde  80’i ithal kaynaklı. Elektrik enerjisine gelince, gene Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2008 yılı verilerine göre ülkemizde üretilen elektrik enerjisinde kullanılan primer enerjilerin yüzde 60’a yakını ithal kaynaklı. 

***

Çimento ve çimento hammaddesi kütlece ağır bir meta olması nedeni ile nakliye, gerek üretimde gerekse pazarlamada ayrıca önemli bir maliyet kalemi. Pazarlara ve limanlara uzak fabrikaların iç piyasa ve ihracatı da bu nedenle önemli dezavantajlar yaratıyor.

Çimentoda ihracat, üretim ile artıyor. Son üç yılda ihracatın toplam üretime oranı yüzde 21-26 arasında değişiyor.

***

Çimento yüksek enerji maliyetlerine ek olarak başta karbon emisyonu olmak üzere önemli çevre sorunları olan bir sektör . Sektör tek başına Türkiye’nin toplam karbon emisyonunun yüzde  10’nu üretiyor. Bu sektörün gelişmiş ülkelerdeki karbon emisyonu yüzde 5. İleriki dönemlerde karbon emisyonu karbon kotaları nedeni ile bu sektörün önemli bir sorunu haline gelecek. Ancak çimentoyu ikame edecek başka bir ürün bulunamadığı sürece kullanımı da vaz geçilmez bir ürün.

Çimento uzmanı dostum, bu arada sektörün tamamen enerji canavarı olarak görülmesinin de haksızlık olacağını ekleyerek, enerjiye olumlu katkılar yapan yanlarını da hatırlatıyor:  “ Oranı halen çok küçük olmasına rağmen sektörde atıklar yakıt olarak kullanılmaktadır. Ayrıca gene sayısı çok az olmakla birlikte fabrikalardaki atık ısıların elektrik enerjisine dönüştürme yatırımlarına başlanmıştır. Tüm bu girişimler özellikle AB ve dünyadaki uygulamalarına paraleldir ve  bir çevre faaliyeti olmakla birlikte maliyet avantajı sağladığı takdirde hayata geçirilmektedir.”

***

Bakın, ihracatçı sandığınız ve olumladığınız bir çimento torbasının içinden neler çıktı…Yine net ihracatçı sandığımız metal eşya sanayiini, mobilyayı, otomotivi, madenciliği deşsek altından kim bilir ne çapanoğulları çıkar…

 

Written by Mustafa Sönmez