Medya, her zaman yaptığı gibi, şimdi de büyük direnişi magazinleştirme, içeriğini boşaltma, apolitik bir “patlama” gibi takdim etmeye ve bir an önce ‘partinin sonlandırılarak evlere çekilmesini’ telkin eder durumda. Eylemin öncüleri ve katılımcıları güya internet kafeden kalkıp gelen digital gençlikmiş, politik değillermiş vs. Oysa, Gezi eylemi ve onunla dayanışmaya öncülük, tamamen sol-sosyalist kadroların hüneri, emeği. Yıllardır AKP’nin gerici, neoliberal pratiğine muhalefet eden sosyalistler, bir türlü harekete geçiremedikleri kitleleri nihayet sürüklediler. Öyle ki, rejimden yaka silken ama sinen, korkan kim varsa sürüklenip geldi. Sezen Aksu, Orhan Pamuk, Cem Boyner gibi AKP muhibbi  figürler bile direnişçilerin arkasına sıralandı. Bu, hiç de kendiliğinden değil, planlı, sol-sosyalist aktivistlerin başarılı bir eylemidir. Nitekim, Taksim Platformu adına Ankara’ya talepleri taşıyanlara bakın; sol liberallerin, muktedirlerin tüylerini diken diken eden Mimarlar Odası, Şehirciler Odası, DİSK,T.Tabipler B, KESK gibi Emek platformunun  temsilcileridir. Takdir edilmesi gereken şu; eyleme öncülük eden sosyalist kadrolar, direnişe hiçbir biçimde damgalarını vurmaya kalkmadılar, bunu dar örgüt, siyaset hanesine tahvil etmediler, dışlayıcı değil, kucaklayıcı oldular, önderlik sosyalistlerde olsa da buna cumhuriyetçileri, liberalleri, geldikleri kadar Kürt yurtseverleri, özellikle politikleşmeye aday gençleri katmayı başardılar.

 Bilelim ki, eylem politiktir, önderlik sosyalistlere aittir. Cinin şişeden çıkması başarılmıştır ve şişeden çıkanın da yeniden şişeye girmeye hiç niyeti yoktur. Her şey daha yeni başlamaktadır.

 ZENGİNLİK KORUNMALI

Gezi’de buluşanların bu kadar renkli, çok kültürlü  olması bir zenginlik ve bunu daraltmak, sadeleştirmek, belli örgütsel formatlara sokmaya kalkmak, yapılabilecek en büyük hata. Bu eylemliliği, belli bir takvime, belli taleplerin realizasyonuna endekslemek, hem hata, hem yanıltıcı.  Hükümete verilen talep listesinde niye  o var, bu yok, diye o kadar uzun tartışma başlatabiliriz ki…Talepler sadece Gezi için mi? Gazi mahallesinin talepleri ne olacak? Ankara, İzmir, Antalya, Adana, Tunceli, Erzincan’ın beklentileri ne olacak? Bu hareketi belli bir program için yola çıkmış , hedefe kilitlenmiş ve onun için sevk ve idare edilecek bir muhtevada  görmek, büyük yanılgı. Diyelim ki, Ankara’da Arınç’a verilen liste bir tamam yerine getirildi, herkes Sırrı S.Önder’in beklediği gibi, bir şölenle evine mi postalanacaktır? Olmaz!.. Cin şişeden çıktı ve şişeye geri dönmez, dönmemeli. Bu bir ruh hali ve yaşatılmalı, Gezi’den taşınsa bile ayakta kalmalı, onu yaşatacak eylemliliklerin sonu gelmemeli. O ruh, dara düşen, kadre uğrayan, hak ihlali yaşayan her yerde bitmeli. Hava- iş grevcilerinin mücadelesinde olmalı, sendikalaştıkları için işten atılanların yanında olmalı, üniversite öğrencilerinin güvencesi olmalı, taşeron işçisinin yanı başında bitmeli, kamu varlıklarını talan nerede varsa, orada olmalı.Yazın yağmalanan sahillere sahip çıkmalı. Herkes, dara düştüğünde “Şimdi toplarım Gezi’yi başınıza” diye esip gürlemeli ve gerçekten de Gezi direnişçileri her an oraya yetişmeli. Cin çoğalmalı, şişeye asla dönmemeli…

 ÖFKE-DUYARLILIK

 Bu hareketin öfkesi, yaratıcı olmalı, yıkıcı değil. Her direnişçi  bu dönüşümü kendi özelinde yaşamalı, öğrenmeli. Öfkenin adı, duyarlılık olarak değiştirilmeli. AKP’nin, egemen sınıfların, kısaca  muktedirlerin  sorunu öfkeli kalabalıklar değil, bu eylemlilikle dönüşmüş, kendini adeta yeniden yaratmış, duyarlı, sorumlu ,cesur yurttaşlar olmalı ve meydanın boş olmadığı hissettirilmeli. Şimdiden bu oldu zaten. Her gözaltı, her sindirme amaçlı  operasyon anında nasıl geri alınıyor, görüyoruz. Medya, örgütlü eylemi görünce  nasıl pozisyon değiştirdi, gördük; yandaşlıkta ısrar eden ağır bedel ödeyeceğini biliyor; başlarına geldi çünkü. AKP rejimi de bundan sonra , korkunun aşıldığını, insanların eşiği aştıklarını, kendi kapasitelerinin farkına vardıklarını kabullenmiş olarak adım atacak. Eski hukuksuz, küstah, horgören tutumlarının hepsini gözden geçirmek zorunda kalacaklar.

 YENİ BİR İNSAN

Bu yaşananlar bana göre çok önemli ve hem Türkiye hem dünya için olağandışı bir dönüşüm, adeta bir devrim. Herkese çok şey öğretiyor. Geleneksel örgüt ve söylem formatlarını aciz duruma düşürüyor, ezberleri bozuyor. Direnişle birlikte yeni bir insan tipi ortaya çıkıyor. Bu yeni insanı şekillendirmeye kalkmamalı, kendini ifade etmesine imkan tanımalı, bize öğretmesine de fırsat vermeliyiz. Bu yeni tür, mutlaka emekten yana, özgürlükten yana, barış ve doğadan,yaşamdan,çok kültürlülükten, renklerden yana  olacaktır, buna güvenmeliyiz.  

Gaza, copa direnenlerin, yalana, dolana pabuç bırakmayanların, haksızlıklara tek vücut olup karşı çıkabilenlerin yarattığı bu özgür ruhu, her şeyden çok koruyup geliştirmeyi bilenlerin, sorgulayan, karar süreçlerine katılmayı büyük bir iştah ve kıskançlıkla isteyenlerin Türkiyesi, bir tahayyül değil, bir realite; inşa edilmeye başlandı ve sürmeli.  Kolay olmadığı kesin ama önceleri imkansız gibi görünen şeyleri, bakın bir-iki haftada nasıl başardık elbirliği ile…

Demek ki, olabiliyor. Demek ki istersek ve yan yana gelirsek yapabiliyoruz, dönüştürebiliyoruz.  Kanıtlar ortada değil mi?

 

Written by Mustafa Sönmez