Enerjide Bağımlılık ve Kamu Müdahalesi
Mustafa Sönmez Türkiye’nin kabusu cari açığın, milli gelirin yüzde 8-9’una çıkmasında en önemli etkenlerden…
Mustafa Sönmez
10.03.2010, Çarşamba
Her deprem, birkaç gün için de olsa, başımıza bu kadar sık gelen afete karşı ne kadar hazırlıksız, ne kadar korumasız ve yönetenler tarafından ne kadar can güvenliğimizin ihmal edildiğini yeniden hatırlatıyor. Pek ders çıkarıyor muyuz başımıza gelen felaketlerden ? Hayır. Başta devletin kurumları olmak üzere, kimse gereken dersi çıkarmıyor. Evler, işyerleri, kamusal binalar dayanıklı hale getirilmiyor, sigortadan kaçınılıyor, her şey bir tevekkül içinde yaşanıyor.
Her şeyden önce tam bir deprem bölgesi olan bu ülkenin başına bu kadar felaket gelirken bir Ulusal Afet Yönetimi Stratejisi ve Eylem Planı’mız yok. Bu gerçek , 2010 Yılı Programı’nın 255’nci sayfasında var ve aynı resmi belge uyarıyor; “(bunun)..hazırlanması öncelikli ihtiyaçtır”…Siz 1999 depreminin, onu izleyen depremlerin herkesi uyardığını, onlardan ders çıkarıldığını sanın….Boşuna…
Dönelim 2010 Yılı Programına; “ Ülkemizde bir yerleşim yerini etkileyebilecek tüm tehlikeleri birlikte ele alan bütünleşik afet tehlike haritaları oluşturulamamış, mevcut tehlike haritaları ise güncellenmemiştir. Bu çerçevede, yerleşim yerlerini etkileyebilecek iklim değişikliği dahil tüm afet türlerini dikkate alan bütünleşik afet tehlike haritalarının hazırlanmasına yönelik standart ve kılavuzların geliştirilmesi gerekmektedir.”
Tehlike haritalarına dayanan afet risklerini doğru bir şekilde tespit etmek,
değerlendirmek ve devamında risk azaltma planlarını rasyonel bir şekilde hazırlayabilmek için öncelikle elinizdeki yapının kalitesini bilmeniz gerekir. Peki böyle bir bilgi var mı? Olmadığını öğreniyoruz; “ ..yapı stoku kalitesi, zemin karakteristiği ve afet senaryolarına ilişkin analizlere ihtiyaç duyulmaktadır.”…(s.255)
Ortada belirlenmiş bir risk, riskin azaltma çabası olmayınca yapılacak işlerin parasının nereden bulunacağı da kulak arkası tabii ki…
***
Başbakan, Elazığ’daki depremden hareketle önlemini hemen açıkladı: TOKİ’ye daha çok konut yaptırmak. Her derde deva TOKİ’ye tabi ki yoksula afete dayanıklı konut üretmek düşer. Peki yapıyor mu, ne kadar yapıyor TOKİ?
AKP iktidarının karanlık, denetimden uzak en büyük tezgahı , TOKİ , 2003-2009 döneminde 404 bine yakın konut ürettirip bunun 350 binini satmış… TOKİ konut üretimi yanısıra, son yıllarda altyapı ve sosyal donatı projeleri kapsamında konut üretimi amacını aşan ve kamu yatırımı nitelikli pek çok proje ile iş hacmini ve hükümranlık alanını genişletmiş…Çarşılar,camiler… TOKİ’ce 2008 sonuna kadar yürütülen 975 projenin toplam maliyeti yaklaşık 35 milyar TL ve bunlar için yaklaşık 20 milyar TL. harcama yapılmış işlerin de yüzde 59’u tamamlanmış…İnşa edilen 404 bin adet konutun 362 bini sosyal konut niteliğinde, geriye kalan 58 bin konut ise kaynak geliştirme ve Emlak GYO projelerine ait görünmekte. Ama önemli nokta şu; Kaynak geliştirme ve Emlak GYO projeleri kapsamında bulunan konutların toplam konutlar içindeki payı yüzde 14 iken, toplam proje maliyetleri içindeki payları yüzde 47 ve bu “prestijli konutlar” ağırlıkla İstanbul’da inşa edilmişler… TOKİ, sanıldığı kadar sosyal konut üreticisi bir kurum olamadı. Depreme merhem olması ise bu zihniyetle mümkün değil…
***
Felaket karşısında adam sendecilik de sigorta poliçelerine yansıyor…Zorunlu Deprem Sigortası uygulaması 1999 felaketinin arkasından uygulamaya sokulmuştu. Bugün her 100 konuttan 70’inin sigortası yok…
Birinci derece deprem bölgesi olan Marmara Bölgesinde bile sigortalılık oranı yüzde 30’u ancak bulmuş… Cezai yaptırım uygulanmıyor, deprem sigortası yaptırmanın, depremle yaşamaya alışma gerçeğinin bir parçası olduğu bilincini yaygınlaştırmak, tevekkülcü AKP’nin bir kulağından girip öbür kulağından çıkıyor.
***
Adamsendeciliğin ve ertelemeciliğin bir başka örneği İstanbul’dan…İstanbul Sismik Riskin Azaltılması Ve Acil Durum Hazırlık Projesi
(İSMEP), diye bir proje var. Bu proje İstanbul’u muhtemel bir depreme hazırlayabilmek amacıyla oluşturulmuş. Parası? Parası, 310 milyon Avro ve Dünya Bankası’ndan. Anlaşması ne zaman imzalanmış 3 Şubat 2006’da. Peki anlaşma 4 yıl önce yürürlüğe girmiş de proje nerede, uygulama nerede ? Öğreniyoruz ki, proje ancak 31 Mart 2010’da tamamlanacak. Düşünün, 4 yıl, proje yapmakla geçmiş. Çünkü deprem bizi bekliyor!…
Uygulamadan ne çıkacak bu adamsendeci kafa ile, varın siz düşünün…Yürütmesi ve denetimi İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi tarafından yürütülen bu projeye, tabip, mühendis-mimar odaları,sendikalar, toplumsal örgütlenmeler mutlaka müdahil olmalı ve yapı şeffaflaştırılmalıdır.
Ne kurtarsak kardır…
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr
http://mustafasnmz.blogspot.com