Çin, Rusya Bloku AB’de Güçleniyor…
Önemli bir dönüşüm süreci yaşayan Avrupa Birliği’nde (AB-27), küresel krizle birlikte, Çin ile Rusya’nın ekonomik…
Dicle Haber Ajansı’na 8 Haziran’da verilen demeçin tam metni;
Lice başta olmak üzere Güneydoğu’nun çeşitli kentlerinde kalekol,karakol,baraj türü askeri amaçlı projelere direnen Kürt halkına önce gazla,Toma ile giderek mermi ile karşılık veren ve cana kasteden AKP iktidarı, bu tavrıyla gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur.
AKP’nin samimi bir”çözüm programı”, niyeti olmadığı, öteden beri barışçı ve çözümcü görünümünün altında farklı niyetler taşıdığı bir kez daha görülmüştür.
AKP, kendine müslüman, kendine demokrat,neoliberal-muhafazakar ve her şeyi önce kendine yontan, kendine göre yönlendiren bir despotik rejimdir.
Kürt meselesinde de hiçbir zaman Kürtlerin özgürlük taleplerini samimi olarak kabullenmediler, kendi düşmanlarına müttefik olması için Kürt siyasetini anlar göründüler, onları diğer muhaliflerden yalıttılar.
AKP’nin Kürt meselesinde esas amacı, Kürt coğrafyasındaki enerji kaynaklarıdır. Irak Kürdistan’ındaki Barzani yönetimini kendisine tabi kılıp , himayenin karşılığı olarak bölgenin enerji kaynakları üstünde hükümranlık kurmak, bunun için gerekirse Irak yönetimi ile Irak Kürtlerini çatıştırmaktır.
Bu sinsi niyete payanda olması için Türkiye’deki Kürt hareketini kullanamayı istediği, ama bu emeli gerçekleşmeyince Kürt tabanını Barzanileştirmek yönünde bir oyun içinde olduğu bilinmektedir.
AKP, önce yerel, şimdi de Cumhurbaşkanlığı ve erken genel seçimde Kürt seçmenlerini bölmek ve bölgedeki oylarını artırmak üzere, bir yandan “çözüm” yanlısı görüntü vermekte, bir yandan da Kürt siyaseti karşıtı bir çizgi izleyerek kitleleri soğutmak istemektedir. Kitle desteğinin azaltılmasına paralel olarak, bildik güvenlikçi politikaları karakol,kalekol, baraj inşaatları ile sürdürmektedir.
Bunlar bilinmeyen şeyler olmamakla birlikte Kürt siyaseti, AKP’nin samimiyetsiziliğinden yeterince kuşkulaşmayıp “çözüm” de “çözüm” diye bile bile lades denebilecek bir çizgide durmuştur.
AKP’nin özellikle ülke genelinde artan despotluğu ve faşistliğine rağmen ondan demokratik “çözüm” ummak, Kürt siyaseti ile dayanışma içindeki olanların da kafasını karıştırmış, dayanışmadan yer yer soğutmuştur. Bunda Kürt siyasetinin “özerklik” söylemlerini Türkiye halklarına yeterince anlatamaması, çarpıtılmaya açık demeçler ve muğlaklıklar içinde görünmesi de önemli bir etkendir.
Kürt halkına karşı AKP’nin sürdürdüğü baskı ve zulüm Türkiye’nin tüm demokrat güçlerince lanetlenmelidir, direnen halkla dayanışma artırılmalıdır. Kürt siyaseti, direnişinin gerekçelerini tümTürkiye halklarına yalın bir biçimde anlatmalı, istismara açık, Kürt düşmanlığını besleyen propogandalara meydan verilmemelidir.
Barış içinde bir arada yaşama hedefini hayata geçirmek, artık anlaşılmış olmalıdır ki, AKP despotluğundan çözüm ummakta değil, Türkiye halkları ile dayanışma ve birlikte mücadele kararlılığından geçmektedir. .