Ucuz Dövize 4 Mahkumiyet…
Mustafa Sönmez12.07.2010, Pazartesiİhracatçı örgütlerinin, MÜSİAD’ın, arkalarına Bakan Zafer Çağlayan’ı alarak başlattıkları “aşırı değerli kur” ya…
Mustafa Sönmez
İlk 9 ayın dış ticaret verileri, krizde daralan dış ticaret hacminin, yeniden kriz öncesi hacme yaklaştığını, büyümenin, ithalattaki artışla atbaşı gittiğini, dış ticaret açığının da kriz öncesi boyutlara yaklaştığını ortaya koyuyor.
TÜİK verilerine göre, bu yılın ilk 9 ayında ihracat 82 milyar dolara yaklaştı. Bu. 2009’un aynı döneminin yüzde 12 üstünde ama aynı zamanda 2008’in aynı döneminin yüzde 22 gerisinde bir gerçekleşme. Yani , ihracat, krizin daralttığı alanı genişletse de kriz öncesine henüz dönememiş durumda.
2010’da krizden büyümeye geçişle birlikte, dışa bağımlı büyüme ile birlikte, ithalat da hızlandı. Yabancıların sıcak parasının hızlı girişinin, kurları aşağı itmesi ile kamçılanan ithalat, kriz yılının ilk 9 ayını yüzde 30’a yakın geçmiş durumda. Yine de bu yılın ithalatı, 2008’in ilk 9 ayının yüzde 20 gerisinde.
Böyle olunca, dış ticaret açığının da hızla kriz öncesi boyutlara doğru ilerlemekte olduğu görülüyor. Geçen yılın Ocak-Eylül döneminde 27,4 milyar dolara inen dış ticaret açığı, bu yıl yeniden yükseldi ve 48,6 milyar dolara çıktı. Bu açık, 2008’in, kriz öncesinin 10 milyar dolar gerisinde olmakla beraber önümüzdeki aylarda hızlanacağa benzer.
Kaynak:TÜİK Dış Ticaret veri tabanı
Orta Vadeli Plan(OVP), 2010 sonunda ihracatın 112 milyar dolara ulaşırken ithalatın 178 milyar dolara çıkacağını, dolayısıyla dış ticaret açığının 66 milyar doları bulacağını öngörüyor. Bu, kriz öncesinin açığına geri dönüş olacak. Yine OVP’ye göre, bu kadar dış ticaret açığı sonunda cari açık, yani ülkenin döviz açığı, 2010 sonunda 39 milyar dolara çıkacak ve milli gelire oranı da yüzde 5,4 olacak. OVM, izleyen yıllarda da Türkiye’nin cari açığının bu boyutta olacağını öngörüyor. Bu, mili gelirin yüzde 5’inin üstünde bir cari açıkla yaşamak ve bu açığı finanse edecek bir yabancı dış kaynağa sürekli muhtaç olmak demek. Kısa vadede bu yabancı kaynağın doğrudan yabancı sermaye ve uzun vadeli kredi biçiminde olmayacağı, dolayısıyla büyümeyi sürdürmek için sıcak paraya muhtaçlığın önümüzdeki 3 yıl için veri alındığı görülebiliyor.
***
Dış ticaret açığı, kriz öncesine dönerken Türkiye’nin dış ticaretinin sektörel bileşiminde de bazı noktalar dikkat çekiyor. Sermaye mallarından çok ara malı ve tüketim mallarında ithalat öne çıkıyor. Bu sürpriz değil. Sıcak para girişi ile ucuzlayan döviz, birçok ara malının yurt içinden tedariki yerine ithalatını daha cazip hale getiriyor. Ara malı ithalatının bu yıl yüzde 32 ile, yüzde 24’lük ithalat artışının önünde olduğu ve toplamdaki payının yüzde 72’ye çıktığı görülüyor. Tüketim malları ithalatının da yüzde 27 arttığı ve payını yüzde 13’e çıkardığı gözleniyor.
Türkiye’nin dış ticaretinin partnerlerinde de hızla bir değişiklik yaşanıyor; AB’nin payı azalırken Asya ülkelerinin payı artıyor. AB-27’nin ihracattaki payı yüzde 45-46’da takılırken ithalattaki payı da yüzde 40’ın altına düştü. Buna karşılık Asya’ya ihracat 3 puan artarak yüzde 28’e yaklaşırken Asya ülkelerinden ithalatın payı da 4 puan artışla yüzde 31.3’e çıktı. Asya ülkeleri içinde Çin’in ithalattaki payı 1,5 puan artarak yüzde 9,4’e çıktı. İran’dan da ithalat yüzde 132 artarak 5,3 milyar dolara ve payı da yüzde 4,1’e çıkmış görünüyor.
Başka bir ülke grubu tanımıyla bakıldığında, İslam ülkelerine ihracatın yüzde 28,5’ luk payı değişmezken bu ülkelerden yapılan ithalatın payı, 3 puan artışla yüzde 15,2’ye çıkmış görünüyor. İslam ülkeleriyle geçen yıl 8 milyar dolar Türkiye lehine olan dış ticaret, bu yıl ithalatın artmasıyla 3,5 milyar dolara düştü.