3 kitap pdf olarak kullanımda
Mevcudu tükenen, okurların bildirdiklerine göre sahaflarda da bulunmayan kitaplarımdan 3'ünün pdf ini hazırladık ve yandaki…
En kabadayı zamanında bile, Türkiye dış borç toplamı içindeki payı yüzde 17’yi geçmemiş olan IMF borçları sıfırlandı diye, yeri göğü inletiyorlar. 2001 krizinde 24 milyar doları bulan ve halkı yoksullaştırarak taksitleri ödenen IMF borcunu, Türkiye’nin tek borcu gibi yansıtıyor ve gözlerimizin içine baka baka yalan söylüyorlar. Bunu yapan sadece iktidar olsa neyse. Kuyruğuna takılmış yandaş medya, hele ki rehine medya nasıl da ballandırıyor bu yalan destanını…Oysa kazın ayağı ne kadar farklı…Türkiye, kendi liginde (yükselen ülkeler) en borçlu ve en riskli ülke durumunda.
Yine IMF veri tabanını kullanarak Türkiye’yi kendi sikletindeki diğer 7 ülke ile kıyaslayalım. Bakın ne vaziyete getirilmiş ülke…AKP, 57. Hükümetten bakımdan çıkmış, pürüzleri giderilmiş, çürükleri temizlenmiş bir bütçe,bir bankacılık sistemi devraldığında 130 milyar dolar dış borç yükü vardı. 10 yıllık iktidarının sonunda dış borcun ulaştığı boyut 337 milyar dolar. Diğer benzer ülkelerle kıyaslandığında , G.Afrika, Endonezya, Arjantin borçlarının üstünde bir toplam bu. Ama sağlıklı kıyaslama için borç yükünü milli gelire oranlamak gerek. İşte bu yapıldığında esas vehamet ortaya çıkıyor. Türkiye’nin dış borç kamburu, milli gelirinin yüzde 42,5’una kadar çıkmış. Diğer ülkeler içinde en risklisi, G.Afrika’nın dış borçları milli gelirinin yüzde 36’sını bulmuyor bile. Endonezya, Meksika, Rusya’nın dış borçları milli gelirlerinin yüzde 30’unun altında. Brezilya’nınki yüzde 20’nin de altında.
Kaynak:IMF veri tabanı
2001’de Türkiye ile birlikte krize yakalanan ama IMF’ye teslim olmayıp borçlarını moratoryumla yeni bir programa bağlayan, kendi yolunu çizen Arjantin , dış borç kullanmak yerine ihracatçı bir ekonomi olarak dış kaynak bağımlısı bir ülke olmaktan çıkıp dış fazlası olan ülke durumuna geçti.
KISA VADELİ BATAĞI
Dış borç yükünün milli gelire göre büyüklüğü kadar, kısa vadelilerin toplamdaki büyüklüğü de çok önemli. Toplam borcunuzun ne kadarı kısa vadeli ise o kadar risk altındasınız demektir. Türkiye, hem milli gelirinin yüzde 43’üne yakın borçlanmış durumda hem de kısa vadelilerin toplamdaki büyüklüğü yüzde 30’u bulmuş durumda. 2012 sonu itibariyle 337 milyar dolarlık dış borcun 100 milyar doları kısa vadeli. Kısa vadesi yüksek bir tek G.Kore için benzer büyüklükte ama onların da borçları, milli gelirlerinin yüzde 33’ü dolayında ve Türkiye’den 10 puan daha az borçlular. Brezilya, kısa vadeli borçta yüzde 7 ile en rahat ülke durumunda. Keza Rusya da kısa vadeli borcu yüzde 13’te tutmuş rahat uyku uyuyan ülkeler arasında.
CARİ AÇIK ŞAMPİYONU
Dışarıdan borçlanmak, dış kredi, dış kaynak kullanmak demek. Ülkelerin dış kredi kullanmaları yanlış bir şey değil. Ama önemli olan, dış krediyi nerede,nasıl kullandığınız ve ne kadar bağımlı duruma geldiğiniz. Türkiye, AKP rejiminde 200 milyar doların üstünde yeni borçlanma yaptı, yani dış kredi kullandı. Ama bu kredilerle döviz üreten,yaratan, ihracatçı bir ekonomi olamadı, tersine döviz tüketicisi haline geldi ve sonuçta cari açığı milli gelirin yüzde 7 ile 9’u arasında değişen bir bağımlı ülke olarak ilk sıralara yerleşti. Yüksek cari açığı, yani dövize muhtaçlığı kemikleşen Türkiye, her yıl daha çok dış kaynak, hele ki kısa vadeli yüksek faizli dış kredi kullanmak zorunda. Oysa diğer ülkelerin cari açıklarına baktığınızda milli gelirlerinin yüzde 4’ünü bulmuyor. G.Kore, Rusya, açık vermedikleri gibi, döviz fazlaları var. Arjantin ise açığını milli gelirinin yüzde 1’ine indirmiş durumda.
Türkiye’yi, akranı ülkelerle birlikte aynı fotoğrafın içine yerleştirip dış borç profiline baktığınızda, IMF borcunu sıfırladık diye şamata yapanların acınası halleri iyice ortaya çıkıyor.
Utanma duygusuna ne oldu?