Mustafa Sönmez

Kaynayan kazan dünyanın en çok konuşulan konusu cari açıklar. Bizde de başrollerde cari açık, Avrupa’da da, ABD’de de…

Cari açığın, ya da döviz açığının vehameti,  ülkenin milli geliri ile birlikte ölçülür. Milli gelirin ne kadarı tutarında açığın var ? IMF’ye göre, cari açık problemi en yüksek ülkelerin başında  Yunanistan ve Portekiz’den sonra Türkiye geliyor. Gelin görün ki, bu yılın sonunda ve önümüzdeki yıllarda, hem Yunanistan hem diğer AB ülkelerinin cari açık sorunlarında küçülme öngörülürken Türkiye’ninki azalmak yerine artıyor da artıyor. Çünkü, Türkiye, izleyen yıllarda da yüzde 5-6 büyüme öngörüyor. Büyüme hedefi, cari açığın da büyüyeceği öngörüsünü doğuruyor.

CARİ AÇIĞI YÜKSEK ÜLKELER

Kaynak: IMF, World Economic Outlook, April 2011

 AB üyeliği, Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın  daha yüksek cari işlemler açıkları verebilmesini kolaylaştırdı. Avroya geçiş ise açığı daha da büyüttü. AB bu ülkeler için, daha az bütçe açığı, daha az kamu borç yükü göstergelerine imkan verecek maliye politikalarını önerseydi ve denetleseydi, belki de buralara gelinmeyecekti. Ama çok geç…

***

Ülkeler cari açık  problemlerini kontrol etmek için ne yaparlar? Ya halklarının harcayabileceği geliri azaltarak, talebi kısarlar ya da ülkenin para birimine hızla değer kaybettirip, ithal malların fiyatlarını yükselterek, mevcut nominal gelir düzeyini aynı bırakıp talebi kısarlar. Bunun ikisini elbette beraber de uygulayabilirler. Ama komut şu: Talep kısılacak, kıs…

Cari açığı milli gelirin yüzde 8’ine vurmuş Türkiye’de , seçim öncesi halının altına çöp süpüren AKP iktidarının şimdi yeni önlemlerle talebi kısmaya çabaladığına tanık oluyoruz. Bankaların topladıkları mevduatların daha çoğuna el koymak için Merkez Bankası’nın “zorunlu karşılık” oranlarını artırmasından sonra içeride talebin daralacağına, üretim artışının yavaşlayacağına, büyüme hızının düşeceğine ilişkin beklentilerden sonuç alınamadı. Şimdi, ek tedbirler alınıyor. Bankacılık kesiminin patronu BDDK, tüketici kredilerini kısacak düzenlemeler getirdi. Haziran ayı başı itibariyle tüketici 152 milyar TL kredi kullanmış görünüyor. Bir yılda borç artışı yüzde 40’ı buldu. Toplamda  602 milyar TL olan banka kredilerinin dörtte biri tüketici kredisi.. Kredi kartı borcu toplamı da Haziran ayı başında 47 milyar TL’ye ulaştı. Böylece hanelerin borç yükü yaklaşık 200 milyar TL. Demek ki, ekonominin çarkında bu borç önemli boyutta.

 2010’da ve 2011’in ilk çeyreğinde büyümenin rüzgarı iç talepten, talep de ağırlıkla tüketici kredisi kullanımından gelmişti. Bağımlı büyüme, ancak ve ancak yüksek cari açık verilerek gerçekleşebiliyor. Cari açığı katlanabilir boyuta çekmek için büyümeyi yavaşlatmak, bunun için de iç tüketimi kısmak, onun için de tüketici kredilerini, kredi kartı kullanımlarını sınırlamak gerekiyor. Şimdi yapılmak istenen bu. Bakalım işe yarayacak mı? Bankalar kredi vermekten vazgeçecek mi? Önlemlere rağmen kredi kullanımı düşecek mi?

Güney Avrupa’da, Yunanistan, İspanya ve Portekiz’de de , Avro’dan çıkamayacaklarına göre, onlar da iç talebi kısmak tatsızlığına başvuruyorlar, daha da başvuracaklar. Fark şu ki, bizde sıcak para gazıyla şişen, şişince talep daraltılarak küçültülmek istenen ekonomi oyununa, bunun ürünü geçici refah görüntüleri ve daralmayla gelen işsizlik ve bunalmaya,  halkımız kurbanlık kuzu gibi boynunu uzatıp sineye çekerken Yunanistan, İspanya ve Portekiz’de öyle olmuyor. Sokaklar, bu tatsız oyunların yükü neden hep bizim sırtımızda, neden başkalarının uykusu kaçmıyor , diye soruyor da soruyorlar…

Written by Mustafa Sönmez