Meslek Lisesi, 300 Bin İşsizin Meselesi…
Mustafa Sönmez“Gençlerimiz iş arıyor.İşverenlerse iyi yetişmiş çalışan bulmakta zorlanıyor”. İkide bir duyduğumuz bu klişe cümle,…
Dolar/TL paritesindeki düzenli tırmanış, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 21 Ekim toplantısındaki 2 puanlık yeni indirim kararı ile hızlandı ve 9.50 TL basamağına yaklaştı.
20 Eylül’de gerçekleşen 1 puanlık faiz indiriminin ardından 21 Ekim toplantısında faiz indirimi zaten bekleniyordu ancak açıklanan indirim bu beklentileri de aştı.
Merkez Bankası’nın yönetiminde ekim ayı ortalarında gerçekleşen değişiklikler, yeni bir indirimin kesin belirtileri olarak okunmuş ve USD/TL’de tırmanış rallisi başlamıştı. Şimdilerde sıkça sorulan soru şu: Döviz fiyatındaki artışlar ekonomi yönetimince öngörülmüş, dolayısıyla yol verilmiş artışlar mı?
Bu soruyu sorduran neden, Türkiye ekonomisinin şartlarının TL’de hızlı değer kayıplarına tahammülü olmayacak kadar kırılgan olması ile ilgili elbette. Dövizdeki her artışın ithalat üstünden maliyet enflasyonuna yol açması, dış borçların TL karşılıklarını artırıcı yükler getirmesi, döviz üstünden devletin altına girdiği yükümlülükleri ağırlaştırması gibi ağır bedeller, dövizin tırmanış hızının kesilmesi gerektiğini düşündürüyor.
Ancak dövizin tırmanışına Saray’ın yol verdiğini, kontrol altında dövizin yükselişine müsaade edildiğini savunanlar da var. Kimilerine göre Orta Vadeli Program’da (OVP) yıllık dolar fiyatı ortalaması örtülü olarak 8.30 TL ve yılbaşından ekim ortasına kadar varılan dolar fiyatı ortalaması ise henüz 8.15 TL. Dolayısıyla, deniyor, döviz artışları yönetimin kontrolü altında, henüz artışa alan var ve bilinçli olarak bir ekonomik müdahaleye başvurulmuyor.
https://www.al-monitor.com/tr/originals/2021/10/ankara-capitulating-or-allowing-liras-depreciation