Kriz Öncesine Hangi Sektörler Dönebildi?
Mustafa Sönmez2010’un üçüncü çeyreğinin büyüme oranının yüzde 5,5 olarak açıklanması, biraz hayal kırıklığı yarattı. Son…
Mustafa Sönmez
Şehirlerarası yolculuğa çıktığınızda ya da bizzat kent içinde varlığını hissettiren yatırımların başını “duble yollar” adı verilen bölünmüş yollar ile TOKİ yapıları çekiyor. AKP rejimi, bu yatırımları ile şişindikçe şişiniyor. TOKİ konusuna yeterince değindim.Okur, dilerse kısa bir internet taraması ile ilgili yazılarıma ulaşabilir. Gelelim AKP’nin medarı iftiharı duble yollara…
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, geçen hafta, İstanbul-Şile bölünmüş yol açılış töreninde yaptığı konuşmada, iktidara geldiklerinde 6 bin kilometre olan bölünmüş yollara 2003’te 15 bin kilometre bölünmüş yol eklediklerini ballandırarak anlatıyordu. Yıldırım, “Bölünmüş yolları 2015 yılı sonunda 26 bin 500, 2019 yılında 31 bin, 2023 yılında ise 36 bin 500 kilometreye çıkarmış olacağız” diyordu.
İktidarın ulaştırmaya yatırım yapmaktan başka bir mahareti var mı? Ulaştırmada da karayolundan başka bir marifeti var mı? Karayollarının bu kadar hegemonik olduğu bir ulaştırma politikası sağlıklı mı? Bu üç sorunun üçünün de cevabı negatif…Kamuyu, bırakın sanayiden, her tür altyapı yatırımından uzaklaştıran AKP rejimi, bugün milli gelirin ancak yüzde 3,7’si ( 4 bile değil) kadar kamu yatırımı yapıyor. Yani o yollar, havaalanları, DSİ yatırımları, okullar, hastaneler…Tüm bu alanlara yapılan devlet yatırım harcamalarını l alt alta yazsanız, milli gelirin yüzde 4’ü bile etmiyor. Buna karşılık kar amaçlı özel sektör yatırımları milli gelirin yüzde 19-20’sini buluyor. Yatırımların 5’i özelden, ancak 1’i (hatta daha azı) devletten…
Kaynak:TÜİK ve DPT veri tabanı
Oysa, öykündüğümüz Batılı ülkelerde devlet, hala altyapıda büyük yatırımcı. Altyapısını çoktan tamamlamış AB ülkelerinde de, ABD’de de kamu sabit yatırımları milli gelirin yüzde 4’ü dolayında (Kaynak: Avrupa Komisyonu, European Economy (Economic Forecasts), Spring 2010, DPT)
***
Kamu yatırımcılıktan uzak durup duble yollarla göz boyarken, ulaştırmada demiryolları ve denizyolları hala nal topluyor. Yük taşımasının yüzde 92’si, yolcu taşımasının yüzde 97’si hala karayolu ile yapılıyor. Duble yolun trafik kazalarını azalttığı öne sürülüyor. Doğru olabilir ama hala trafik istatistikleri her yıl karayollarında ölümlerin 4 bin 300’e ve yaralanmaların 200 bine ulaştığını gösteriyor. Buna karşılık, ihmal edilmiş kara ve deniz yollarında kaza ve kayıplar çok çok az.
Neden karayolu, neden duble yol? Tabi ki, sistemin ulaştırma politikası bunun üstüne bina edilmiş. Otomobiller, minibüsler, otobüsler, bunları üreten otomotiv endüstrisi için, otomotiv ithalatçıları için karayolu lazım. Daha çok karayolu, daha özendirici karayolu… Duble yollar, otoyollar…Şehir içinde tüneller,viyadükler, köprüler…
Öte yandan bu karayolu tercihi, Türkiye’yi yakıt, yani, petrol-doğalgaz üstünden de iyice dışa bağımlı hale getirmiş durumda. Yılda tüketilen 30 milyon TEP enerjinin en büyük kısmını oluşturan yüzde 15’e yakını ulaştırmada tüketiliyor.
Aklıselim, kamu çıkarı, ulaştırmada karayolunun payının azaltılmasını, demiryolları ile denizyollarının payının artırılmasını öngörür. Ama AKP’ninki öyle mi? Varsa yoksa karayoluna akıtıyorlar dar kamu bütçelerini. Orada da duble yol yapımcısı yandaş müteahhitlere az-buz iş çıkmıyor tabi ki..