Mustafa Sönmez

18.08.2010, Çarşamba
Elektrik dağıtımı ile ilgili özelleştirmeler, elektrikte özelleştirme zincirinin ikinci adımı. Önce üretim özelleştirildi. Elektrik üretiminin özelleştirmesi, yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri modelleriyle yapıldı. Sonra lisans ticaretiyle piyasalaştırma sürdürüldü. Şimdi de sıra dağıtım halkasının özelleştirmesinde. Bütün bunların sokaktaki insan açısından tek anlamı var: Daha pahalı elektrik. Sadece elektrikte değil, doğalgazda da zammın eli kulağında. Suya da zam her an gelebilir. Evlerde tüp,kömür kullananlar ise AKP iktidarı süresince zaten ortalama TÜFE’nin çok üstünde fiyatlar ödediler.

Filmi başa sarıp AKP iktidarının başlangıcına, yani 2003 başına gidip bugüne, 2010 Temmuz ayına gelelim. AKP hükümetinin elektrik fiyatlarına 2007’ye kadar zam yapmadığını görüyoruz. Ancak TÜİK verilerine göre, 2008 Ocak’ta 2007’nin ilk ayına göre yüzde 17, 2009’da ise yüzde 30’un üzerinde zam gören elektrik 2010’da da yüzde 9’un üstünde zamlanmış. Bu yılın Ocak ayından bu yana ise henüz zam yok…

Elektriğe zammın, özelleştirme işlemleriyle beraber arttığı ve artacağı söylenebilir. Nitekim, elektrik dağıtım KİT’lerinin özelleştirmeleri yapılmadan önce, alıcı şirketlerin karlarını garanti altına alan bir tarife metodolojisi hazırlandı ve uygulamaya konuldu. Buna göre dağıtım şirketleri, satın aldıkları enerjinin maliyetini, işletme giderlerini, kayıp ve kaçak bedellerini, yatırım için kullandıkları kredileri ve bu kredilerin faizlerini, tarifeye yansıtabiliyorlar. Dahası, belediyelerin dağıtım kuruluşlarına ödemedikleri sokak aydınlatma bedellerinin yükü, özelleştirme sonrasında dağıtım şirketlerinin bu tahsilat zorluğuna düşmemeleri için Hazine üzerine yıkıldı. Ayrıca her dağıtım kuruluşu için, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.‘a (TEDAŞ) ait olan mülkiyetin işletme devri yapılarak, Özelleştirme İdaresi tarafından bir işletme hakkı devir bedeli öngörülmüş bulunuyor. Bu bedel de tarifeye yansıtılıyor. Kayıp ve kaçak oranını öngörülen düzeyden daha fazla düşürürse şirket, tüketiciden düşürdüğü düzeyden değil hedeflenen yüksek düzeyden kayıp ve kaçak bedellerini tahsil etmeye devam ederek, bu parayı da kasasına koyacak.

***

2008 yılında devreye alınan maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizması ile otomatik zam uygulaması yürürlüğe girdi, yüksek fiyatlar doğrudan tüketicilerin tarifelerine yansıtıldı. 2009’un sonlarında ve 2010 yılında maliyetlerdeki azalışa rağmen AKP iktidarı Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş (TETAŞ) üzerinden manipülasyon yaparak, elektrik fiyatlarında yapılması gereken indirimi de engelledi.

Kısa adı EMO olan Elektrik Mühendisleri Odası’na göre, dağıtım özelleştirmeleri öncesinde, alıcı şirketler için cazibesini koruması adına, hükümet kendi yayımladığı maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasının işleyişine bile müdahale ederek, yurttaşların cebinden kaynak aktarımı yapılmasına hizmet etmiş oldu.

Dağıtım özelleştirmesine girmeye niyetli şirketlerin karlarının garanti altına alınmış olması nedeniyle ihalelerde verilen dudak uçuklatıcı fiyatlar şaşırtıcı değil. Zarar etmeyeceği, tam tersine kar edeceği garanti olan böylesi bir yapılanma içerisinde, tabi ki Mehmetler, hazır altyapı ve sistem üzerinden para kazanmaktan emin olarak o fiyatları verdiler.

***

Elektrikte zam, yakın gelecekte yaşanacaktır. AKP iktidarı, kendi dönemindeki TÜFE kadar elektrik fiyatını artırmadı. İndirime gitmesi gerekirken onu da yapmadı. Zamlı fiyat, özel firmalara bırakıldı. Keza, evlerde kullanılan doğalgazdaki fiyat artışlarına bakıldığında da 12 Eylül referandumu sonrası bir fiyat artışı gündemdedir. Tüp fiyatları ve kömürde fiyatlar, AKP iktidarı dönemince yaşanan TÜFE’nin bir hayli üstünde artmış zaten.

Fiyatı artırılması muhtemel bir kalem de su. Belediyelere bağlı su şirketlerinin, yine 12 Eylül sonrası suya zam yapmaları beklenmeli. Suda da fiyatlara beklenen kadar zam yapılmış değil.

Özetle, 12 Eylül referandumu sonrası evlerdeki sabit faturalar, zamlı ödeneceğe benzer.

Written by Mustafa Sönmez