Umutsuz İşsizde Artış, İşsizliği Kamufle Ediyor…
Mustafa SönmezTÜİK’in de güdümlemesiyle, işsizlikte yine yanlış yorumlar yapılıyor. İşsizlik artmıyormuş, hatta azalıyormuş!...Gerçekte ise böyle…
Türkiye’ye ilişkin her tür veriyi üretme ve paylaşma ile görevli resmî kuruluş Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) özellikle enflasyon konusunda duyulan güvensizlik yeni bir krize yol açtı.
Kasım ayı tüketici enflasyon verisi aylık yüzde 5 dolayında beklenirken TÜİK’çe yapılan yüzde 3,5’lik açıklama, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibinin TÜİK binasına yürümesine yetti. Ancak, doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bağlı TÜİK Başkanı, kapıları açmadı, İçişleri Bakanı da Kılıçdaroğlu’nu teröristlikle suçlayınca tartışma alevlendi.
TÜİK’in özellikle enflasyonu ölçmede yanlı davrandığı kanısı yaygınlaşıyor. TÜİK’in enflasyon ölçümüne alternatif bağımsız oluşumların ortaya çıkması ve TÜİK’in açıkladığını katlayan enflasyon iddialarını kamuoyu ile paylaşmaları, iktidarı bu gruplara karşı harekete geçirdi ve iş, savcılara suç duyurusunda bulunmaya kadar gitti.
Kısa adı ENAG olan Enflasyon Araştırma Grubu’nun enflasyon bulguları, TÜİK’in in bulgularını katlıyor ve bu, kamuoyunda ilgi buluyor. Bilimselliği tartışma götürse de ENAG’ın çalışmalarına tahammül gösteremeyen TÜİK, tartışmalı enflasyon verileri nedeniyle şubat ayında ENAG hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Enflasyon verisi, ücret, maaş, kira, faiz, vergi gibi birçok göstergeye etki ettiği için kalitesiz ölçüm, birçok kesimi yakından ilgilendiriyor ve duyarlılığı artırıyor. Yıllığı, eksik ölçüme rağmen yüzde 21’i aşan tüketici enflasyonu ve yıllığı yüzde 55’e yaklaşan üretici enflasyonu, önümüzdeki aylarda hiçbir kamuflajın saklayamayacağı kadar azgın seyrediyor.
Özellikle tüketici enflasyonunun yüzde 30-40 basamağına sıçrama potansiyeli, hızla reel gelir kaybına uğrayan ücretliler ve emekli geliriyle geçinenler başta olmak üzere alt ve orta sınıfların sert tepkisiyle karşılaşıyor, toplumsal muhalefet bu koldan da yükseliyor. Enflasyondaki yükselişin bilime uygun ölçülmemesi, çarpıtılması iddiası, toplumda aldatılmışlık duygusunu pekiştirip öfkelerin kabarmasına da yol açıyor.
Öteden beri eleştiri konusu olan enflasyonun, görevli kuruluş TÜİK tarafından doğru ölçülmemesi ve gerçeklikten uzak veri sunumu ile ilgili eleştiri ve şikayetler, iktidar ile muhalefeti bir kez daha karşı karşıya getirdi ve sert tartışmalara yol açtı.
İktidarının ilk 15 yılında yıllık tüketici enflasyonu tek hanede seyreden AKP iktidarının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçtiği 2018 yılından itibaren enflasyonda da performansı kötüleşti ve son dört yılın ortalama yıllık enflasyonu yüzde 18’e yaklaştı. Bu sonuçta, özellikle yüzde 23’e yaklaşması beklenen 2021 yüksek enflasyonu etkili oldu.
Bu dönemin yükselen enflasyonu, işgüçleri üzerinde pazarlık hakları ve bunu sağlayacak örgütlülük güçleri pek olmayan kesimleri ağır biçimde etkiliyor. Yükselişi ivme kaybetmeyen enflasyon, hissedilir biçimde ücret ve maaş geliri ile geçinen 20,5 milyonu, devletten emekli, dul, yetim maaşı alarak geçinmeye çalışan 10 milyonu aşkın nüfusu derinden etkiliyor. Bu nedenle her ayın üçüncü günü TÜİK tarafından açıklanan enflasyon verisi, toplumun önemli bir kesiminin yaşadığı pahalılığı yeterince ifade etmediği gerekçesiyle hararetle eleştiriliyor. TÜİK’in tarafsız çalışmadığı, Erdoğan’ın buyruklarıyla hareket ettiği suçlamaları daha yüksek sesle ifade ediliyor.
Dolar kurunda yıllık yüzde 22’yi bulan sert artışlar ya da TL’nin hızlı değer kaybı, etkisini artan tüketici fiyatlarında gösteriyor. Çünkü ithalata bağımlı olan ekonomi, her ithal malını daha yüksek TL ödeyerek satın aldıkça içeride üretilen mal ve hizmetin fiyatı da yükseliyor.
Bunun yanında tarımı ihmal eden, yeterince desteklemeyen iktidarın yol açtığı tarımda arz eksikliği, gıda fiyatlarını tırmandırıcı bir diğer önemli etken olarak etkisini koruyor.
Bu durum önce üretici (sanayici) fiyatlarında kendini gösteriyor. Kasım ayı verileriyle birlikte üretici fiyatlarındaki (Y-ÜFE) artış yüzde 55’e yaklaşmış durumda. Ancak tüketici fiyatları üretici fiyatlarının hızında artmıyor ve TÜİK’in açıklamasına göre yıllığı yüzde 21,3 artmış durumda. Bu, iki eğri arasında yaklaşık 34 puanlık bir makasın oluşması demek.
TÜFE’de gözlenen yumuşak artışta, TÜİK’in doğru ölçümler ve bilgi sunumları yapmadığı eleştirisi önde geliyor. Nitekim kasım ayında tüm çevrelerde en az yüzde 5’lik bir artış beklenirken 3 Aralık sabahı TÜİK’in yüzde 3,5’lik bir tüketici fiyatı aylık artışı açıklaması, ana muhalefeti harekete geçirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TÜİK’in enflasyon kararının açıklamasının ardından Twitter’dan, “TÜİK’ten randevu istedim, vermediler. Saat 11.00’de geliyorum, haberiniz olsun” diye yazdı. Saat 11’de TÜİK’e giden CHP lideri ve beraberindeki heyet içeri alınmadı.
TÜİK kapısı önünde açıklama yapan CHP lideri, “Devletin bilgileri ve bu bilgilerin nasıl toplandığına ilişkin açıklamalar ana muhalefet partisine yapılmak istenmiyor. Kapılar kapanıyor. Böylesi bir tabloyu cumhuriyet tarihinde hiç görmedik” dedi.
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının güven vermediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Eğer TÜİK rakamları küçültüyor ve bu rakamları kamuoyuna doğru diye paylaşıyorsa bu şu anlama geliyor: Memura daha az vereceğim, işçiye ve emekliye daha az vereceğim, bir de kalkınmadan hiç pay vermeyeceğim diyor. Böyle bir tabloya ben sessiz kalırsam o zaman ben siyaseti niye yapıyorum?” diye konuştu.
Ana muhalefetin bu tepkisini, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu terör örgütlerinin yöntemini kullanmak olarak niteledi. Soylu şöyle dedi: “Ana muhalefet partisi genel başkanı, PKK, DHKP-C ve organize suç örgütlerinin ağına düşüp, onlara özenip, mekan basmaya gitmez” dedi.
TÜİK’in eski başkanlarından ve DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydemir ise mevcut TÜİK yöneticilerinin bağımsız, tarafsız insanlar olmadığını ve talimatları yerine getirdiklerini belirterek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun onlardan randevu beklemesinin yanlış olduğunu vurguladı.
Aydemir yaşananlarla ilgili şu yorumu yaptı: “Kemal Bey ne soracaktı? Alacağı cevaplar zaten belliydi. TÜİK yöneticilerine ‘Bağımsız tarafsız şekilde çalışın, arkasındayız’ mesajı verecekse anlamlı bir ziyaret olabilirdi. Ben başkanlığımda kimseyi geri çevirmedim, gelip bilgi almak isteyen siyasilere, sivil toplum kuruluşlarına hayır demedim. Denmesini de yanlış görüyorum.”
TÜİK’in kasım ayı tüketici enflasyonu verilerinin detaylarına bakıldığında, birçok çarpıklığa rastlanabiliyor. Endekse en çok etki eden kira artışlarının yıllığının yüzde 13’te kaldığı, oysa gözlenen gerçek kira artışlarının özellikle 2021’de yüzde 20’lerin çok üzerinde olduğu hatırlatılıyor. Otomobil fiyatlarındaki artış bir diğer çarpıcı bulgu. Piyasada özellikle dövizdeki tırmanma ile birlikte otomobil fiyatlarındaki en düşük kasım ayı artışı yüzde 30 iken, TÜİK artışın yüzde 10’un altında kaldığını iddia etti. Yine endekse en çok etki eden ekmek, et, peynir gibi herkesin yakından deneyimlediği gıda fiyatlarındaki artışlar, TÜİK tarafından açıklanan artış oranlarının çok üzerinde seyrediyor ve bu, TÜİK’e inançsızlığı pekiştiriyor.
Kasım ayında görülen sivri enflasyon mızrağını çuvala gizleme çabası, enflasyondaki azgın dalgalar hatırlandığında, Aralık ve 2022’de pek kolay olamayacak gibi. Önümüzdeki ayın her biri yüzde 5’leri aşması muhtemel enflasyonlara gebe. Bu şimdiden görülebiliyor.