Kara parayla ucuz siyaset…
Nisan ayında yapılan düzenleme ile vatandaşların limitsiz bir şekilde Türkiye’ye döviz sokmasının önü açılmıştı. Önceki…
Nisan tüketici enflasyonu moral bozdu. Yüzde 1,4 ancak artar, deniyordu, yüzde 1,63’ü buldu. Şimdiden , 4 ayda yüzde 4,7’ye ulaştı tüketici enflasyonu. Merkez’in daha geçen hafta yüzde 5,5’tan yüzde 6,8’e yükselttiği yıllık enflasyon hedefine şimdiden nanik yapıyor fiyatlar…
Gıda yüzde 14,4
Tek başına Nisan’ı alırsanız, giyim-kuşamda mevsim nedeniyle yeni ürünler zamlı çıkmış da ondan bu kadar artış var gibi görünüyor. Nisanda enflasyona 0,85 puan artırmış giyim. Ama bu, aslında keşke mevsime ait bir sapma olsaydı. Öyle değil. Herkes de görüyor ki, gıda enflasyonu en baş edilemeyen alt kalem. Nisan’da da katkısı 0,37 puan olmuş durduk yerde. Gıdanın yıllık artışı ürkütücü; yüzde 14,4!..
Gıda, alt ve alt-orta sınıfın kahir ekseriyeti oluşturduğu nüfusumuzda, en can alıcı kalemdir. İnsanlarımız bütçelerinin yüzde 30-40’ını mutfağa yetirmeye çalışırlar. Onlar için enflasyon demek, çarşı pazardaki sebze,meyve, süt, süt ürünü, az da olsa et, et ürünü ,ekmek, unlu mamullerin fiyatlarına zam demektir. İşte, şimdiden onların yıllık enflasyonu yüzde 14,4’ü bulmuş durumda.
Nereye gidiş?
Peki burada kalacak gibi mi? Ne yazık ki hayır…Bir de tabiat yaptı azizliğini , don vurdu tarımı ve hasatta yüzde 30 azalma bekleniyor. Arz düşecek…Merkez Bankası, hükümete ithalat aklı veriyor ama , dövizin bu kadar başını alıp gittiği bir zamanda gıda ithalatı ile arzı artırsan ne yazar? 2,75 TL’ye dayanmış dolarla gıda arzı mı artırılırmış?
Etme, bulma dünyası. Tarımı, hayvancılığı bu kadar ihmal edip aracı kârlarına kayıtsız kalırsan gıdadan başlar, lokanta fiyatların devam eder, ediyor da…
Petrol fiyatları aşağı seyredince, pek bir heveslenilmişti, enflasyonun belini kırma konusunda. Hatta, Ocak ayında, Merkez Bankası ondan dolayı hedefini yüzde 6,1’den yüzde 5,5’a çekti erken sevindirik olarak. Ama kazın ayağı öyle değilmiş meğer…
Kur geçirgenliği
Doların başını böyle alıp gideceğine pek ihtimal vermiyorlarmış. Dolar, ilk 4 ayda 2.30 TL’lerden, 2.60’lara ve sonunda 2.70 TL’lere tırmandı. Hatta öyle bir tırmanma ki, Fed faizini Eylül’e ertelediği için dünyanın tüm yerel paraları kayıplarını telafi ederken TL’de kan kaybı durmuyor. Neden? Güven yok oldu. RTE meydanlarda Başkanlık sıtmasını haykırdıkça, kötü şeyler olacak herhalde kaygısı da kaplıyor herkesi. Dolar kuru, derken avro da artmaya başlamaz mı? Şimdi nereye gitseniz, avroya zam geldi , fiyat böyle oldu cevabı ile karşılaşıyorsunuz.
Bir yandan tarıma ihmalin faturası, bir yandan dövizin durmayan tırmanışı, üstüne politik belirsizlik ve kaçan ağız tadıyla, bu enflasyonu tek hanede tutmak mucize görünüyor.
Görürsünüz, Mayıs enflasyonu da katmerli gelecek ve 7 haziran seçimlerine giderken herkes 3 Haziran’da açıklanacak Mayıs enflasyonunu da konuşuyor olacak. Yılın ilk 5 ayında yüzde 5’i geçmiş, yıllığı yüzde 8-9’a dayanmış bir enflasyon, sandığın sonuçlarına da etki edecek…Bu, kaçınılmaz…