Tax injustice worsens in Turkey (Al Monitor, Feb. 4, 2021)
Unjust distribution of the tax burden — a major component of economic inequalities in Turkey — has…
Mustafa Sönmez
AKP’nin seçim bildirgesinin kofluğunu yazmayı planlamıştım bu gün. 2023 vizyonu gibi cafcaflı sözlerin ardında, aslında bir tükenmişlik olduğunu, İstanbul kent rantını köpürtmek ve dibini kazımaktan başka bir şey olmayan, müflis AKP’nin kofluğuydu bu gün yazmak istediğim. Ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun, BDP’nin desteklediği 12 bağımsız milletvekili adayını “veto” etmesi tam bir eşşek şakası etkisi yarattı ve 12 Haziran seçimlerine indirilen ağır müdahale, yazımın akışını da değiştirdi.
Henüz itiraz yolu açık olmasına karşın, YSK’nın kararında ısrar halinde aralarında Leyla Zana, Hatip Dicle, Gültan Kışanak, Aysel Tuğluk, Sebahat Tuncel, Ertuğrul Kürkçü’nün yer aldığı 12 aday seçime giremeyecek. ÖDP de eksik evrak gerekçesiyle, seçimlerden alıkonuldu.
YSK, Dicle ve Zana’nın sabıka kayıtlarını örnek göstererek, anayasanın 76. maddesine göre seçilmelerine engel kesin hüküm bulunduğu, devlete karşı ve terör suçu işleyenlerin affedilse bile milletvekili seçilemeyeceklerini gerekçe gösterdi. YSK, Tuncel’in geçen seçimde milletvekili seçildiği tarihten hemen sonra adli sicilinin kayda girdiğini, bu nedenle bir önceki seçim döneminde yapılan incelemede “sabıkasız olarak görüldüğünü” tespit etmiş. O nedenle 2007’de engellenemeyen Tuncel, halen milletvekili iken, şimdi ona milletvekili seçimine katılamazsın, deniyor.
***
Kürt sorununun yılları bulan düşük yoğunluklu savaşla kördüğüme dönüşmesinden, binlerce insanımızın yok yere ölmesinden, cenazelerden yorulmuş, bir çıkmaz yolda olduğumuza neredeyse hepimiz inanmıştık. Dağdakiler düze insin siyaset yapsın, hamasi söylemi tekrarlanıp durdu. Çatışmasızlık ortamı tesis edildi. Hepsi iyi, hepsi güzel. BDP, kendi başına büyük bir antidemokratiklik olan yüzde 10 barajını aşmayı göze alamadığı için bağımsız adayları destekleme biçiminde seçim yarışına girdi. Sosyalist solun bir kesimi ile de blok oluşturuldu. Ertuğrul Kürkçü, EMEP Başkanı Levent Tüzel, Sırrı Süreyya Önder, bu bloktan desteklenen adaylar.
Umutlar yeni anayasaya bağlanmış durumda. Baraj ve hazine yardımı gibi ciddi engellere rağmen seçime katılmaya hazırlanan, Şerafettin Elçi gibi Kürt siyasetinin önemli bir ismini de adayları arasına katan BDP, Kürtlerin Parlamento’da 30-35 milletvekili ile temsilini hedefliyordu ve önemli bir destek görüyordu. Kürtlerin parlamentoda demokratik temsil olanakları arttıkça, “Dağ”ın rolü talileşecek ve otuz küsur yıldır akan kan, belki de duracaktı.
***
Kim ne derse desin, bu oyunun arkasında AKP parmağı olduğu çok ortadadır. Yüzde 10 seçim barajı kaldırılmazken bağımsız adaylık harcı 20 kat artırıldı ve bütçeden 3 partiye milyonlarca liralık ödenek sağlanarak ayrımcılık sürdürüldü. Son numara, YSK eliyle bağımsız adayları veto ederek, Kürt siyasetini dışlamak, TBMM’de grup oluşturulmasını önlemek. Günler öncesinde başvuruda bulunup YSK ile görüşmeler yapan bağımsız adaylara adeta tuzak kuruldu. RTE, “ileri demokrasi”den söz ediyor, ama AKP dışında kimseye siyaset yapma hakkı tanımıyor. AKP seçim bildirgesini açıklayan RTE’nin, “Bu ülkede Kürt meselesi artık yoktur. Kürt sorununun istismarı var. İstismar kokan politikaları bu ülkede sadece biz çökertebiliriz” dediği gün YSK kararı açıklandı. Bu karar, AKP’nin neyin peşinde olduğunu da gösterdi bize… AKP, bu kararın üstüne, “yargı bağımsızdır” alışıldık makyavelist tavrıyla atladı, elini ovuşturdu.
***
Şimdi ne durumdayız ? YSK, seçime 5 kala, 12 bağımsız milletvekili adayını “veto” ediyor ve 12 Haziran seçimlerine ağır bir darbe inmiş oluyor. Peki ne olacak? Bu karar sineye mi çekilecek ?
Bu tür vetoları, 12 Eylül askeri rejiminde yaşamıştık. Hatırlayın, 12 Eylül’ün icazeti ile kurulmuş olmasına rağmen, 1983 seçimlerinde, Halkçı Parti, darbecilerce veto edilen 84 adayın yerine yenilerini bulsa da seçime 13 milletvekili adayı eksiği ile katılabilmişti. Şimdi aynı duruma BDP düşürülmek isteniyor.
1980 darbesinin üzerinden 30 küsur yıl geçtikten sonra, AB tam üyesi olma iddiası olan bir ülkede, 12 Eylül’den kalma yasalara sığınılarak Kürt adayların Parlamento’dan dışlanmasını, kendine demokrat diyenler, içlerine nasıl sindirecek? 12 bağımsızın yerine başka aday gösterilemez, YSK, yargı tasarrufu ile bazı değişiklikler yapmaz ise ve BDP seçimden çekilme kararı alırsa, ne olacaktır? Bu pespaye oyuna rağmen, BDP seçimlere devam diyecek mi? BDP, seçimleri boykota gider ve barış dilini terk ederse, bundan kimi sorumlu tutacağız?