Altın Yalanı ve IMF Çarpıtması
AKP rejiminin Cumhuriyet’e ve diğer muhalif gördüğü medyaya tahammülsüzlüğünü ben bir “sıhhat ifadesi” olarak görüyorum.…
Böyle akçeli boyutu olan operasyonları polis, yargı, genellikle hafta sonuna bırakır, piyasa hazretleri etkilenmesin, borsa, dolar çalkalanmasın diye. Ama öyle olmadı. Hakan Şükür’ün istifasından belliydi, dalganın gelmekte olduğu. Satranç tahtasında karşılıklı oturanlardan RTE tarafının, Cemaati “örgüt” e sokma hazırlıkları kulisleri dalgalandırırken hamleyi Cemaat tarafı yapmış oldu. Üç bakanın oğlunun da aralarında bulunduğu, işadamı ve bürokratların da dahil olduğu 22 ismin yolsuzluk iddiası ile gözaltına alınması, büyük operasyon, büyük hamle!…Devletin Halk Bankası’nın , TOKİ’nin adının geçtiği muhtelif kamu ihale yolsuzluklarından ve yaklaşık bir yıldır dinlemeler, takiplerle veri toplandığından söz ediliyor. Şaşırmamak gerek. On küsur yıldır AKP’nin rejim inşasında elinin altından çok büyük paralar geçti ve harcandı. Bu harcamaların usulüne göre yapılıp yapılmadığını belirleyecek Sayıştay raporları TBMM’ye neden getirilmedi? Altından çapanoğlu çıkar endişesi olmasa, niye getirilmesin?
YOLDAN ÇIKARAN …
Bakın AKP rejiminin elinden geçen paraları vereyim de, bunun kendi sermayedarlarını,yani nurjuvazisini yaratmak isteyen AKP’yi, paylaşımdan hakkını alamadığını iddia eden Cemaat’i nasıl gerdiği ihtimali üstüne siz yorum yapın.
Kaynak:Kalkınma Bakan,lığı, TÜİK veri tabanı
Çoğu dış borç biçiminde olmak üzere, dış kaynak girişine dayalı ve yıllık ortalaması yüzde 5’e yaklaşan büyüme dönemi, AKP rejimine her yıl bunun üçte birinden fazlasını harcama yetkisini de sundu ve bu büyüme ile birlikte büyüyen devlet harcamaları üstündeki insiyatif, AKP’ye hem kendi organik burjuvazisini , yani nurjuvazisini yaratmada, hem yeni Ağaoğlu gibi, Doğuş, Ciner gibi “laik görünümlü” yandaş sermayedarlar bulmada önemli imkanlar sundu. AKP, son 10 yılda ortalama milli gelirin yüzde 36,4’ü kadar devlet harcaması yaptı. ı Bir başka deyişle, AKP rejiminde son 10 yılda ortalama 602 milyar doları bulan yıllık milli gelirin yüzde 36’dan fazlası devlet turnikesinden geçerek ekonomiye dahil oldu. Vergiler, SGK primleri, özelleştirme gelirleri, kamu kuruluşlarının, bankalarının gelirleri vb. nin oluşturduğu devlet gelirlerinin, yetmediği yerde yapılan kamu borçlanmaları ile harcamalar finanse edildi ve bu harcamalar, 2003’te 120 milyar dolar iken 2012’de 303 milyar dolara kadar çıktı.Yıllık ortalama 220 milyar dolarlık bir devlet harcaması demek bu.
YILDA 162 MİLYAR $
AKP rejiminin yaptığı devlet harcamalarının dörtte biri maaş ve ücretlere giderken yılda ortalama 162 milyar doları bulan kısmı mal ve hizmet alımlarına, TOKİ’sinden çeşitli devlet kuruluşlarının, belediyelerin yatırımlarına ve “transfer ” biçimindeki bir kısmı, tarıma, hanehalkına, ama bir kısmı da patronların ceplerine kadar uzanan harcamalara ayrıldı. Yılda 162 milyar dolarlık devlet harcamasının paylaşımında hır çıkmaz mı? Birileri baştan çıkmaz mı? Çıkar elbette. Şimdi kirli çamaşırları bahane ederek koz paylaşmanın zamanı, onu izliyoruz. Kamu bankası kredilerinde ne usulsüzlük yapılmış, TOKİ müteahhitleri ne şekilde kayırılmış, özelleştirmelerle hangi kamu varlığı kime usulsüz tapulanmış, kimler , bakan aileleri üstünden kayırılmış? Halk,Ziraat,Vakıfbank gibi kamu bankalarının kredileri usulüne uygun kullanılmış mı ? SGK, ilaç ve sağlık hizmeti almada belirli şirketleri kayırdı mı? Belediye harcamalarından öncelikli faydalananlar kimlerdi? Herhalde bu tür soruların cevapları bir yerlerde yatıyordur.
HAMLELER VE MEDYA
Bakalım, fil tepişmesinin yüzü suyu hürmetine haksızlık, hukuksuzluklar ortaya çıkacak mı? Cemaat güdümlü olduğu söylenen bu mali operasyona maruz kalanların, karşılık vermemeleri herhalde düşünülemez. Acaba ne tür bir hamle? Cemaati “örgüt”e sokma söylentisi gerçekse, ortalık iyice “şenlenecek” demektir.
Birkaç söz de medya ile ilgili sarf edelim. Haziran’da Gezi direnişi sürerken, , yaşananları ekrana taşımak yerine belgesel yayınlayan CNN Türk ve NTV gibi haber kanalları unutulmaz bir isimle anılmaya başlamıştı: Penguen Medyası…Benzer bir durum bu operasyon sonrasında da ortaya çıktı. Bazı kanallar 28 Şubat Davası’nı, bazıları ise Hakan Şükür haberini gündemde tutarken, sabah erken saatlerde başlayan ve Türkiye’yi sallayan gözaltı haberlerini açıkça görmezden geldiler.
Haberi gören NTV gibi bazı kanallar ise, özellikle bakanların oğulları ve Fatih Belediye Başkanı’nın gözaltına alınmasını “isim vermeden” habere taşıdı.
Operasyonu görmeyen kanallar arasında RTE tarafına yakın 24 TV, ATV’nin haber kanalı A Haber, NTV ve Sky Türk ve Ülke TV dikkat çekiyordu. Buna karşılık cemaat medyası Zaman, Bugün, STV gibi gazete ve kanallar lojistik desteği ihmal etmiyorlar.
Ne istiyoruz? Şeffaflık…Vergilerimiz nereye, hukuka uygun harcandı mı, kayırma, eş-dost hatırı gözetildi mi, yargı önünde şeffaf biçimde görülsün istiyoruz. Cemaat’in, Taraf tetikçilerini kullanıp kirli çamaşırlarının işlerine geldikleri kadarını “mermi” olarak , pazarlık unsuru olarak kullanmaları, pek mümkün, bunu yakından takip etmeli muhalefet. Kirli çamaşırların neden bugüne kadar çıkarılmadığı, mesela Sayıştay raporlarının meclis’e gelmesini kimlerin engellediği ortaya çıkarılmalı.