İstanbul Balonları…
Mustafa Sönmezİstanbul, dışarıdan bir gözlemciyi çarpacak hummalı bir büyüme fotoğrafı veriyor. Bir biri ardına yükselen…
Mustafa Sönmez
İkinci dip kapıda… Türkiye, bu yaklaşan fırtına karşısında nerede duruyor? RTE’nin, teğet bile geçmez, dediği yerde mi, yoksa topun ağzında mı? IMF’nin çeşitli göstergeler üstünden sıralamasına bakmak en iyisi.
Türkiye, 2010 ve 2011’de büyüme oranıyla dikkat çeken ülke olmasına karşılık, bu büyümenin büyük cari açıklar vererek gerçekleşmesi, onu oldukça riskli bir ülke durumuna soktu.
Türkiye G20 ülkeleri içinde en fazla cari açık sorunu olan ülke durumuna geldi. Cari açık yerine cari fazla , yani döviz fazlası olan ülkelerin başını petrol ihracatçısı S.Arabistan çekiyor. Milli gelirinin yüzde 15’i oranında fazla veren bu ülkeyi Çin, Rusya, Japonya ve G.Kore izliyor. Türkiye’nin 2011’de 75 milyar dolara varan büyüklükte cari açık vermesi bekleniyor ve cari açığının milli gelire oranını, IMF’e göre yüzde 10’u aşacak. Cari açığı Türkiye’nin üstünde olan ülkeler Yunanistan, Portekiz gibi batık ülkeler.
***
Cari açığı bu ölçüde büyüyen Türkiye, hem de kendi kontrolünde hem de dış dalganın etkisiyle büyümesini yavaşlatacak. Küresel kriz ateşinin tüm dünyayı sardığı 2009 yılında dünya ekonomisi yüzde 0,5 oranında küçülürken merkez ülkelerde daralma yüzde 3,4’ü buldu. Türkiye ise, bütün “Teğet geçti” iddialarına karşın, yüzde 4,8 küçülme ile krizden en çok etkilenen ülkelerden biri oldu.
2010, küçülmeden büyümeye geçiş yılı oldu ve dünya ekonomisi yüzde 5,1’lik büyüme gösterdi. Gelişmiş merkez ülkelerde büyüme yüzde 3, yükselen ülkeler ise yüzde 7,4 oldu. Türkiye’nin ise baz etkisi ile 2010 büyümesi yüzde 9’a yaklaştı.
2010’un en hızlı büyüyen yükselen ülkesi, Çin oldu . Hindistan, Endonezya, Arjantin,G.Kore, Brezilya’nın büyümesindeki istikrar dikkat çekti.
IMF, 2012 için- şimdilik- dünya ekonomisinde büyümeyi yüzde 4,5 olarak öngörüyor ve Türkiye’nin ancak yüzde 2,5 büyüyeceğini belirterek “iç karartıyor!”…
***
Dünya ekonomisi genelinde kamu bütçeleri önemli açıklarla ilerliyorlar. Bütçe açıklarının milli gelire oranı, 2009 krizinde yüzde 7,2 olarak ölçülmüştü. Bu oran, 2010’da yüzde 6’ya yakın gerçekleşti. Çoğu cari fazla da veren, bütçelerinde de mali disiplin uygulayan yükselen ülkelerde bütçe açıkları milli gelirin yüzde 3-4’ü bandında ve bu, kabul edilebilir bir oran.
2009 krizi öncesi yıllarda IMF ile yürütülen istikrar programının bir parçası olarak mali disiplin uygulayan Türkiye, krize küçük bir bütçe açığı ve makul kamu borç stoku ile girmişti. 2009’da küçülmenin daha dramatik boyutlara ulaşmaması için kamu harcamalarını artıran, vergi kolaylıkları sağlayan Türkiye’nin de bütçe açığı 2009’da büyüdü ve milli gelirinin yüzde 5,6’sına çıktı. 2010’da ise, hem hızlı ithalat artışı hem de iç pazara dönük büyümenin etkisiyle ÖTV, KDV gibi dolaylı vergilerde hızlı bir artış yaşandı. Dünyadaki eğilime paralel olarak faizlerin düşük seyri ile faiz harcamaları da azalan Türkiye’nin sonuçta bütçe açığı 2010’da yüzde 3,2’ye kadar düştü.
Büyüme hızının gerilemesi, ithalatın düşme eğilimi ve krize karşı iç talebi canlandırma çabaları ile vergi gelirlerinde gerileme ve buna bağlı olarak bütçe açığında yeni bir artış, 2012 için muhtemel görünüyor.
***
Uzun yıllar iki basamaklı enflasyon ile yaşayan Türkiye, nihayet son yıllarda tek haneli enflasyon ile yaşamayı başardı. Ancak yine de emsal yükselen ülkeler içinde Türkiye’nin enflasyonu hala yüksek sayılır. Türkiye’nin üstünde enflasyonu olan iki ülke yüzde 7 ile Hindistan yüzde 11 ile Arjantin. Buna karşılık, Rusya, Romanya,G.Afrika, Türkiye’den düşük enflasyona sahip ülkeler.
Türkiye’nin yüzde 7-8’lerde seyreden enflasyonu, gıda, konut ve ulaşımda biraz daha yüksek. Kurun yükselmesi ile birlikte ithalat yoluyla maliyet enflasyonu yaşanmaya başlandı, devam edecek.
Özetle, cari açık belasının da etkisiyle, ikinci bir dipte sıcak para girişi sürdürülemez, dahası, sıcak para çıkışı yaşanırsa, kur daha da yukarı gider ve Türkiye ekonomisinin hasarı daha büyük olur. Hasarı azaltacak tek cephane açık bütçe ve kamu borçlanması. Ama orada da deniz sonsuz değil. Kısa sürede durgunluk ve maliyet enflasyonu ile birlikte yüksek işsizlik sorunu ile burun buruna kalabiliriz.
Böylesi bir kara kışta okkanın altına işsizlik, düşük maaş, yeni vergi yükü, sosyal hak, kıdem tazminatı gaspları biçimindeki faturalar yine alt ve orta sınıflara çıkarılacağı için, emek barikatı oluşturmada gecikmemek gerek…