Bunca Kambur ile Nasıl Savaşacaksın?
Siz bakmayın esip gürlediğine, sırtında o kadar büyük kamburlar var ki, kimseye karşılık verecek hali…
AKP valisi H.Avni Coş’un ‘Gavat’ muhabbetiyle günlerdir gündeme çıkan Adana ve yanı başındaki Mersin, aslında yaşadıkları yoğun işsizlik, yoksulluk ve göç veren bölge haline gelmeleri ile konuşulmalı. Adana halkının Vali’ye tepkisi yersiz değildir. Çünkü, Adana-Mersin, gerçekten eski parlak günlerini mumla arayacak hale getirildi AKP iktidarında ve Çukurovalıların öfkesi temelde bunadır… Yoksulluğa bir çare bulmayan, üstüne, halka koyu bir baskı uygulayan iktidara ve onun uzvu Vali’yedir tepkiler…
Tarihinde görülmedik boyutta dış kaynak girişi fırsatı yakalayan Türkiye’nin AKP’li yıllarında, yıllık yüzde 5’i bulan gelişme, büyümenin nimetleri esasta ranta dönük yatırımlarla İstanbul ve çevre illerinde yoğunlaşırken Anadolu, bu süreçten zararlı çıktı. Öyle ki, birçok bölgede süren kan kaybı, bölgeler arası farkları iyice büyüttü. Büyümeden yeterince nasiplenemeyen Anadolu’nun, bırakın Doğu,Güneydoğu, Doğu Karadeniz gibi geleneksel insangücü ve sermaye göçü yaşayarak yoksullaşan bölgelerine, Adana-Mersin gibi, bir dönemler sanayi vahası olan, alt bölgeler de eklendi.
BİR ZAMANLAR…
Yılmaz Güney’in son dönem filmlerinden “Endişe”yi izleyenler hatırlayacaktır. Bir kamyonetin arkasına çoluk-çocuk doluşan Kürt tarım işçileri pamuk tarlalarının sağlı sollu sıralandığı asfalttan il sınırına girerlerken tabeladaki “Adana il sınırı” yazısına, biri tebeşirle müdahalede bulunmuştur;AdaSA!.. Kamera zum yapar yazıya. O SA, Sabancı’ların sembolüdür. Çünkü Adana, o yıllarda, 1970’ler, hatta 1980 başlarında bir sanayi şehridir ve Sabancı Holding’in önce tekstil, gıda, sonra kimya, otomotiv tesisleri Adana’nın en büyükleridir. Çukurova’nın pamuk tarımından, ticaretinden ilk birikimini sağlamış bir Anadolu burjuvazisi vardır. Bir kısım Hacı Ömer Sabancı gibi, Kayseri’den inmişlerdir Adana’ya ve zengin olmuş, hatta özel teşebbüsçülüğün teşvik edildiği 1950’lerde Dünya Bankası kaynaklı TSKB kredilerini kullanarak fabrikaları art arda dizmiş, bir yandan da Akbank’ı, Pamukbank’ı Çukurova’dan biriktirdikleriyle kurmuşlardır.
Ama kısa sürede fabrikalar Çukurova’da bırakılırken holding merkezlerini İstanbul’a taşımışlardır. Neoliberal rüzgarlar, sanayinin tozunu dumana katmaya başlayınca Sabancı gibiler fabrikaları tek tek elden çıkarmaya ve daha kârlı alanlara, finansa, AVM’ciliğe, sivil havacılığa, devletin çekildiği enerji gibi alanlara, rezidansçılığa yönelince Adana-Mersin bile yoksullaşmaya başladı. Çukuoova’ya göçmüşler, bu kez oradan da göç etmeye başladılar.
ÇEVRELEŞEN ÇUKUROVA
İç pazara dönük birikim döneminin merkezlerinden olan Adana-Mersin, dünya ekonomisine daha çok finans, ticaret üstünden eklemlenilmeye başlanan ve İstanbul’un iyice hegemonyasının pekiştiği neoliberal dönemde, özellikle bunun AKP iktidarına denk gelen son 10 yılında, hızla gerilere düştü. Bölgenin Türkiye milli gelirine katkısı azaldı. TÜİK’in 2010 verilerine bakarsak bunu görürüz. Türkiye ortalamasının 50 puan üstünde seyreden İstanbul kişi başına katma değeri, Adana’da Türkiye ortalamasının ancak yüzde 80’ine ulaşmaktadır. Yani ortalamanın altına gerilemiş durumda. Türkiye’nin en az gelişmiş alt bölgesi olan Mardin-Batman-Şırnak ve Siirt ise Türkiye ortalamasının 51’ine denk gelen bir gelire sahiptir. Yani eskinin o muhteşem Çukurova’sı, bırakın Türkiye ortalamasını, Güneydoğu’nun makus talihli bölgesi ile birlikte anılır hale gelmek üzeredir.
Kaynak:TÜİK, Bölgesel istatistikler veri tabanı
Geçmişin tarım ve sanayi havzası Çukurova’dan sermaye göç etmiştir ve etmeye devam ediyor. Buna karşılık ne yerli ne yabancı yeni sermaye girişi yeterince yaşanmıyor, Güneydoğu’dan iş-aş umuduyla, hiç azalmayan göçle kentler hızla kalabalıklaşıyor. Artık, nüfusun yüzde 90’ının kentlerde yaşadığı bir bölgedir Çukurova. Kentlere gözü kapalı gelenler ise umdukları işi-aşı bulamıyor ve ikinci bir göç dalgası yaşanıyor. Nitekim 2008-2012 döneminin nüfus ve göç hareketleri Adana-Mersin’in hem göç alıp hem göç verdiğini ama , verdikleri göçün öne çıkmasıyla “net göç veren bölge” durumuna düştüğünü gösteriyor. Son 5 yılın ortalamasını alırsak bölge, her yıl 12 bine yakın net göç verir durumda.Neden net göç? Çünkü iş ve aş imkanları hızla azalmaktadır Adana ve Mersin’de. İşsizlik ortalamasının yüzde 9-10’da seyrettiği Türkiye genelinde Adana’nın 2012 işsizliği yüzde 22, Mersin’inki yüzde 16 olarak belirlenmiş bulunuyor TÜİK tarafından.
Adana, Mersin bile aldığı göçün üstünde göç vermeye başlamışsa, bıçak kemiğe dayanmış demektir. Yapılacak şey, bölge halkının kendi kaderine sahip çıkmasıdır. Adana ile Mersin, Hatay ve Osmaniye ile birlikte, Türkiye’nin 20 özerk bölgesinden biri olmalıdır. Mesela Çukurova Özerk bölgesi…Anayasal değişiklikle, bu bölge de diğerleri gibi kendi yerel parlamentosunu, Coş gibiler yerine, kendi valisini seçebilmelidir. Her özerk bölge gibi, merkezin demokratik planlamasına katılmalı, kendi yerel planlarını halkın katılımıyla yapmalı ve bunun için gerekli kaynak kullanımı üstünde de söz hakkı olmalıdır. Yoksulluk, işsizlik, bölgesel gerileme ancak bu yolla önlenir, demokratikleşme de ancak böyle sağlanır.