Ne yapsalar kâr etmiyor; onca medya yığınağı yaptılar, yine rahat değiller. En küçük bir muhalif sese tahammülleri yok. Görürsünüz, yakında izni alınmış mitinglere de engel çıkarır, o miting için yapılmış organizasyonlara da “terör, darbe örgütü” yaftası yapıştırmaya kalkarlar. Hep yazıyorum;  başta RTE olmak üzere çevresinin Gezi direnişiyle kimyası bozuldu; Cinlerin şişeden çıkmalarından beri saldırganlaşıyorlar. Hele ki medya söz konusu olunca, ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Koymuyorlar da ne oluyor? Gazeteleri okunmuyor, kanalları izlenmiyor. Bunu ölçüyorlar ve sonuçlar geldikçe çileden çıkıyor yeniden ve yeniden saldırmaktan başka bir şey gelmiyor ellerinden.

CİNER YAĞDANLIĞI

Yandaş işadamlarına aldırdıkları gazeteler, kanallar yetmiyormuş gibi, TMSF üstünden Çukurova’nın  gazete ve kanallarını yakın işadamlarına zimmetlediler adeta. Doğuş’u korkutarak NTV’ye istediklerini yaptırıyorlar. Show TV’yi en fırıldak işadamı , enerji ve maden lisanslarıyla donattıkları Turgay Ciner’e verdiler. Ciner’in başyazarı (tetikçi de deniyor)  Fatih Altaylı, RTE’ye çanak tuttukça işbirliği büyüyor. Ciner, kapısından giremediği BJK’den umudu kesince RTE’nin Kasımpaşa’sını palazlandırıp haşmetmaapın koltuğunun altına girdi iyice.

Ama boşuna;  ne Habertürk eskisi gibi izleniyor ne de Habertürk gazetesi satılıyor. Satılmayınca dağıtımdan tomar tomar gazeteyi bayi alımı gibi gösterip sağda solda bedava dağıtıyorlar. Habertürk gazetesinin 180 bin dolayında gösterilen satışlarından hergün 50 bini dağıtımdan aracı kârı ödenerek alınıyor ve Ciner’in Ucz isimli küçük dükkanlarında, İddaa bayilerinde bedava dağıtılıyor. Reklamverene bu söylenmiyor tabii.

 ÜÇLÜ YANDAŞA MEDYA

 Medya hakimiyetini çare sanıyorlar. TMSF’nin el koyduğu Çukurova’nın kanal ve gazetelerine el attılar. Akşam’ın başına eski AKP milletvekili birini  oturttular, tv’lerin başına da İstanbul Belediye’sinde dirsek çürütmüş bir yandaşı. Tapuyu da hızla palazlandırdıkları Kolin-Limak-Cengiz ortaklığına  60 milyon dolara devrettikleri  açıklandı. Bu üçlüyü RTE’nin hızla palazlandırdığı biliniyor. Elektrik dağıtım şirketlerinden 4 büyüğü bunlara verildi. Yusufeli Barajı işini birlikte aldılar.  Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren projesinin 3 bölümünden ikisini birlikte aldılar. İstanbul’un akciğerlerine yapılması düşünülen 3. Havaalanı işi de bu üçlüye verilmiş görünüyor.  Üç ortağın birlikte üstlendikleri işlerin değeri 47 milyar dolara gidiyor. Bu kadar iş almışken, RTE için bir medya güzelliği yapmışlar çok mu? Ama işe yaramıyor; ne Akşam okunuyor ne öteki kanallar izleniyor…

 DEMİRÖREN’İN BATIRDIKLARI

TÜSİAD, önceki gün Koç’a sünepe bir açıklama ile güya destek çıkarken “verginin siyasallaştırılmasından” yakındı ve özerk vergi yapılanması istedi yeniden. Yeniden diyorum, çünkü aynı şeyi 2009’da da istemişti. Tam da bugün Koç’a atılan vergi sopası Aydın Doğan’a atıldığı günlerde. Hatta IMF, aynı talepte bulunuyor  ama AKP iktidarı IMF’yi masaya yanaştırmayarak bu çalımdan da sakınıyordu. O vergi dayağı Aydın Doğan’ı küçülmeye, Milliyet ile Vatan’ı  Demirören’e satmaya zorladı.  Demirören, yalısında editör ve yazarlarını toplayarak “Beyefendiyi üzecek yayın yapılmamasını istedi”. Bekledi, baktı beyefendi mutsuz, yönetmen Tayfun Devecioğlu, ikinci adam Atilla Güner’in yanı sıra, Suriye meselesinde aykırı yazılarıyla Davutoğlu’nu kızdıran Metin Münir,Semih İdiz’i işten çıkardı. Koltuğa Derya Sazak’ı getirdi. Yetmedi Hasan Cemal’in kellesi alındı. Topun ağzında Can Dündar da vardı ama Derya, Can’ı, Can da Derya’yı kolladı. Nereye kadar? Gezi’ye kadar. Gezi şamarı öylesine bunalttı ki AKP’lileri, ille de kelle isteriz ,deyip yeniden  Can’ı istediler. Derya Sazak, Can’ı verdi ama yazarlık koltuğunu vermedi. Şimdi, Bila’yı oturttular, Can’ın deyişiyle, enkazın başına.

Gerçekten de bir enkaz Milliyet ve Vatan. Onlar da Habertürk gibi reklamverene gösterdiklerinin yarısı kadar satamıyorlar. Vatan, 135 bin gösterdiği satışın 68 binini dağıtımdan geri alıp beleş dağıtıyor; Milliyet de 175 bin gösterdiği satışın 85 binini dağıtımdan alıp beleş dağıtıyor. Nereden mi biliyorum ? Dağıtım şirketleri Yaysat ve Turkuvaz’daki kaynaklarımdan.

 MÜFLİS YANDAŞLIK

Özetle, hem Fethullah Cemaati , hem AKP, palazlandırdığı sermayedarlar üstünden medyanın tamamına yakını üstünde sahipliklerini pekiştirmişler ama okunmuyor, izlenmiyorlar. Zaman, 1 milyon satış gösteriyor ama bayi satışı 20 bin bile değil. Herkes evlerin, dükkânların kapısına öksüz kedi gibi bırakılmış Zaman’ları görüyor zaten. Satış yok, gerçek okuyucu yok ama dağıtılıyor; paralar cemaatten!…

Sol cenahın gazeteleri ise kardelen gibi büyüyorlar; Gezi, kendi medyasını yarattı; sosyal medya ise gürül gürül. Gökkubbenin altında hiçbir şey gizli kalmadığı gibi, yabancı medya, yerlilerin her sakladığını gün ışığına çıkarmada adeta yarışıyor.

 

 

Written by Mustafa Sönmez